Cinsel yaşam
Cinsel yaşam
CİNSEL İLİŞKİNİN SAFHALARI
Masters ve Johnson(1966), insan cinsel yanıt sürecinin fizyolojik olarak birbirini izleyen 4 aşamaya ayırdılar:
1- Uyarılma (Excitement)
2- Plato (Plateau)
3- Orgazm (Orgazm)
4- Çözülme (Resolution).
1974 yılında Kaplan’ın bunlara daha psikolojik bir boyut olan istek aşamasını eklemesi ve diğer aşamaların birleştirilerek tek başlık altında toplanması ile Kaplan’ın trifazik (üç fazlı) modeli geliştirildi:
1- Cinsel istek (sexual desire)
2- Cinsel uyarılma ( sexual arousal)
3- Doyum (orgazm)
Önerilen bu fazların herhangi bir yerindeki bozukluk cinsel işlev bozukluklarının sınıflamasına yardımcı olur.
Cinsel istek (sexual desire): Fizyolojik, bilişsel ve davranışsal bileşenler içeren ve gelişimsel ve kültürel etkilerle biçimlenen karmaşık bir oluşumdur. Androjenlerin erkekte cinsel isteğin önemli bir belirleyicisi olduğuna dair kanıtlar vardır. Hipogonadik(Hormonal seviyesi düşük) ya da kastre (iğdiş edilmiş) erkeklerde dışarıdan verilen cinsiyet hormonlarının (eksojen testesteronun) kesilmesi cinsel ilgide ani bir azalmaya yol açarken bunun tersi olarak dışarıdan verilen hormonlar (replacement therapy) cinsel düşünceleri belirgin biçimde arttırarak bir kaç hafta içinde cinsel isteğin düzenlenmesini sağlar. Androjenlerin cinsel dürtü ve davranışları hangi mekanizma ile etkiledikleri tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Ancak hayvan deneyleri beynin bir bölgesinde (median preoptik hipotalamik bölgenin ve bu bölge ile ilişkili limbik yapıların) cinsel davranışın düzenlenmesinde önemli rolü olduğunu göstermektedir. Normal erişkin erkeklerde testosteron kan düzeyleri büyük bireysel farklılıklar gösterir. Cinsel dürtü ve davranıştaki bireysel değişiklikler sadece testosteron düzeyleriyle açıklanamamaktadır. Yani cinsellik hormonları ile cinsel istek arasında direkt bağ kurulamamıştır.
Estrojen gibi steroid ve prolaktin gibi nonsteroid hormonların ve endojen opiyat peptidlerin erkekte cinsel istek ve uyarılma üzerinde etkili olduğunu düşündüren bazı bulgular da vardır. Örneğin yüksek prolaktin seviyeleri kandaki androjen düzeylerinden bağımsız olarak cinsel istek azalmasına yol açabilir. Bu, prolaktinin doğrudan bir etkisi olabileceği gibi cinsel dürtülerin devamından sorumlu merkezi dopaminerjik aktivitenin azalmasını da yansıtabilir.
Cinsel uyarılma (sexual arousal): Erkekte öznel cinsel heyecan ve zevk duygusuna eşlik eden ereksiyon (penisin sertleşmesi) ile belirgin durumdur. Kadında ise cinsel organlarda ortaya çıkan hacim değişiklikleri ve ıslanma ile karekterizedir.
Doyum (orgazm): Her iki cinste de cinsel zevkte doruğa ulaşmakla birlikte üreme organlarını oluşturan yapıların ve anüs ve cinsel organlar çevresindeki kasların ritmik kasılması, kalp-damar ve solunum değişiklikleri ve cinsel gerginliğin boşalması ile karekterizedir. Erkekte fızyolojik sürecin iki fazı vardır. Erkekte boşalmanın en iyi göstergesi ejakulasyon yani boşalma sayılabilir. Kadında da benzer bir boşalma vardır. Kaslardaki gevşeme daha ön planda yer alır.
Nöroendokrin (İç salgı sistemi ve beyinle ilgili) araştırmalar oksitosinle cinsel uyarılma ve orgazm arasında bir ilişki bulunduğunu göstermektedir. Orgazm boyunca psikofızyolojik olarak ölçülen perineal kontraksiyonlar, kan basıncı yükselmeleri ve oksitosin plazma düzeyleri arasında doğru orantı olduğunu göstermiştir.
Masters ve Johnson(1966), insan cinsel yanıt sürecinin fizyolojik olarak birbirini izleyen 4 aşamaya ayırdılar:
1- Uyarılma (Excitement)
2- Plato (Plateau)
3- Orgazm (Orgazm)
4- Çözülme (Resolution).
1974 yılında Kaplan’ın bunlara daha psikolojik bir boyut olan istek aşamasını eklemesi ve diğer aşamaların birleştirilerek tek başlık altında toplanması ile Kaplan’ın trifazik (üç fazlı) modeli geliştirildi:
1- Cinsel istek (sexual desire)
2- Cinsel uyarılma ( sexual arousal)
3- Doyum (orgazm)
Önerilen bu fazların herhangi bir yerindeki bozukluk cinsel işlev bozukluklarının sınıflamasına yardımcı olur.
Cinsel istek (sexual desire): Fizyolojik, bilişsel ve davranışsal bileşenler içeren ve gelişimsel ve kültürel etkilerle biçimlenen karmaşık bir oluşumdur. Androjenlerin erkekte cinsel isteğin önemli bir belirleyicisi olduğuna dair kanıtlar vardır. Hipogonadik(Hormonal seviyesi düşük) ya da kastre (iğdiş edilmiş) erkeklerde dışarıdan verilen cinsiyet hormonlarının (eksojen testesteronun) kesilmesi cinsel ilgide ani bir azalmaya yol açarken bunun tersi olarak dışarıdan verilen hormonlar (replacement therapy) cinsel düşünceleri belirgin biçimde arttırarak bir kaç hafta içinde cinsel isteğin düzenlenmesini sağlar. Androjenlerin cinsel dürtü ve davranışları hangi mekanizma ile etkiledikleri tam olarak açıklığa kavuşmamıştır. Ancak hayvan deneyleri beynin bir bölgesinde (median preoptik hipotalamik bölgenin ve bu bölge ile ilişkili limbik yapıların) cinsel davranışın düzenlenmesinde önemli rolü olduğunu göstermektedir. Normal erişkin erkeklerde testosteron kan düzeyleri büyük bireysel farklılıklar gösterir. Cinsel dürtü ve davranıştaki bireysel değişiklikler sadece testosteron düzeyleriyle açıklanamamaktadır. Yani cinsellik hormonları ile cinsel istek arasında direkt bağ kurulamamıştır.
Estrojen gibi steroid ve prolaktin gibi nonsteroid hormonların ve endojen opiyat peptidlerin erkekte cinsel istek ve uyarılma üzerinde etkili olduğunu düşündüren bazı bulgular da vardır. Örneğin yüksek prolaktin seviyeleri kandaki androjen düzeylerinden bağımsız olarak cinsel istek azalmasına yol açabilir. Bu, prolaktinin doğrudan bir etkisi olabileceği gibi cinsel dürtülerin devamından sorumlu merkezi dopaminerjik aktivitenin azalmasını da yansıtabilir.
Cinsel uyarılma (sexual arousal): Erkekte öznel cinsel heyecan ve zevk duygusuna eşlik eden ereksiyon (penisin sertleşmesi) ile belirgin durumdur. Kadında ise cinsel organlarda ortaya çıkan hacim değişiklikleri ve ıslanma ile karekterizedir.
Doyum (orgazm): Her iki cinste de cinsel zevkte doruğa ulaşmakla birlikte üreme organlarını oluşturan yapıların ve anüs ve cinsel organlar çevresindeki kasların ritmik kasılması, kalp-damar ve solunum değişiklikleri ve cinsel gerginliğin boşalması ile karekterizedir. Erkekte fızyolojik sürecin iki fazı vardır. Erkekte boşalmanın en iyi göstergesi ejakulasyon yani boşalma sayılabilir. Kadında da benzer bir boşalma vardır. Kaslardaki gevşeme daha ön planda yer alır.
Nöroendokrin (İç salgı sistemi ve beyinle ilgili) araştırmalar oksitosinle cinsel uyarılma ve orgazm arasında bir ilişki bulunduğunu göstermektedir. Orgazm boyunca psikofızyolojik olarak ölçülen perineal kontraksiyonlar, kan basıncı yükselmeleri ve oksitosin plazma düzeyleri arasında doğru orantı olduğunu göstermiştir.
Genel Tıp Bilgileri
- A Vitamini
- Ağrı kesici ilaç zehirlenmesi
- Ağrı kesici ilaçlar
- Akraba Evlilikleri
- Akupunktur
- Alkol zehirlenmesi
- Alkolizmin diyetle ilgili riskleri
- Alkolün vücuda etkileri
- Alkolün zararları
- Alternatif tıp
- Andropoz
- Anestezi (Narkoz)
- Antibiyotikler
- Aspirin allerjisi
- Aspirin zehirlenmesi
- B12 vitamini
- B6 vitamini
- Bağışıklık sistemini güçlendiren besinler
- Bahar nezlesi
- Bahar yorgunluğu
- Bakır
- Bakır sülfat
- Balık ve balık yemenin faydaları
- Beden Kitle İndeksi
- Bel egzersizleri
- Belleğimizi geliştirmek mümkün mü?
- Beslenme
- Beslenme ve kanserden korunma
- Beynimizi zinde tutmak için
- Boşaltım Fizyolojisi