ihya.org
Hayvanlar
Yunuslar
Yunuslar, dişli balinalar grubundan memeli hayvanlardır. Bütün memeliler gibi sıcakkanlıdırlar. Havanın oksijeniyle solunum yapar, doğurarak ürer ve yavrularını sütleriyle beslerler. Yunusların 40’ı aşkın türü vardır. Çoğu denizlerde, bazıları tatlı su göllerinde ve nehirlerde yaşarlar.
Yunuslar eskiden suda yaşamıyorlardı. 60 milyon yıl önce yunusların ataları karada yaşıyorlardı. Bu evrimleşmeleri 20 milyon yıl sürdü.
Bir tür olan şişe burunlu yunuslar, akıllı ve sevimlidirler. Hep gülüyormuş gibi görünürler, ama aslında bu onların ağız yapısından kaynaklanır.Kıyıya yakın, sığ bölgelerde yaşarlar. Güney Afrika’da Amazon Nehri’nde yaşayan yunuslar da vardır. Bunlar Botonlar ve Tipuşiler’dir: Botonlar, gri ve pembe rengindedir , büyük gruplar halinde yaşarlar. Tipuşiler ise 1.5 m civarındadır. Şişe burunlu yunuslara benzerler.
Toprak Solucanı Diseksiyon
Lumbricus terrestris, Annelida (halkalı solucanlar) filumunun Oligochaeta klasisindendir. Bunlarda sölom arka arkaya sıralanmış birçok sölom keselerinden meydana gelmiştir. Bu keselerin meydana gelmesi vücutlarının dış taraftan da bölmelere (segment, metamer) ayrılmasına neden olmuştur.
Toprak solucanlan nemli topraklarda yaşarlar. Yuvarlak ve ince silindiri andıran vücutlarının dorsal kısmı koyu, ventral kısmı ise nisbeten açık renklidir. Segment sayıları 100 den fazladır. Her segmentte karın tarafta önden arkaya dönük iki çift ve lateral de iki çift olmak üzere dört çift kıl bulunur.
Toprak solucanlarının vücutları dıştan ince bir kütikula ile örtülüdür. Kütikula tek katlı epidermisin bir salgısıdır. Epidermis hücreleri arasında derinin nemli ve kaygan olmasını sağlayan birçok tek hücreli bez bulunur. Epidermisin altında kontraksiyon hareketi ile solucanın uzayıp kısalmasını sağlayan halka ve enine kaslar bulunur. Epiderrmsle birlikte bunlar kas deri kılıfını oluştururlar.
Primatların Coğrafi Dağılımı
Senozoik çağın eosen evresinden itibaren Asya, Afrika, Avrupa ve Amerika'da geniş bir dağılım içinde gördüğümüz primatlara günümüzde aynı kıtalarda sadece tropik ve yarı tropik iklim kuşağı içinde rastlıyoruz. Her yerde fosilleri bulunmasına rağmen Avustralya kıtasında primatlar hiç yaşamamıştır. Günümüzde primatların %80'i Brezilya'nın yağmur ormanlarında yaşamaktadır (Richard 1985). Ne var ki, son yıllarda bu bölgede çıkan geniş çaptaki yangınlar sadece ormanları yok etmekle kalmıyor, aynı zamanda birçok değerli Yeni Dünya primatı da bu yangınlarda hayatını kaybediyor.
Primatların Özellikleri
14 aile, 55 cins ve 170'e varan tür sayısı ile primat dünyası bize son derece zengin ve çeşitli örnekler sunar. Primatları tanımlarken kullanacağımız biyolojik özelliklerin hepsi kuşkusuz her primatta bulunmaz; var olan özellikler de farklı gelişme dereceleriyle karşımıza çıkar. (Schultz, 1972) Primat türleri bedensel irilik açısından geniş bir yelpaze oluşturur. n Madagaskar'da yaşayan microcebus'larda (prosimiyen ailesinden) boy 13 cm ve ağırlık 60 gr kadar olabilir. Benzer şekilde, pigme marmoset olarak bilinen Yeni Dünya primatı o denli ufaktır ki bir avuç içine sığabilir. Buna karşın goril ise primat dünyasının en iri cüsselisi olarak bilinir. Erkek erişkin goril 250 kg, dişi goril ise 100-120 kg'a kadar çıkabilir. Çoğunlukla boyları 170-180 cm olsa da 2 metreye varan gorillere de rastlanmıştır.
Omurgasızlar
Omurgasızlar omurgalıların dışında kalan bütün hayvanları kapsar. Günümüz sınıflandırmalarında bir altfilumu oluşturan Vertebrata (omurgalılar) dışındaki hayvanlar, eskiden Invertebrata (omurgasızlar) grubunda toplanıyordu. Ama artan bilgilerin ışığında böylesi bir sınıflandırma yapay duruma düşmüş ve omurgasızlar adı bir sınıflandırma düzeyini gösterecek biçimde kullanılmaz olmuştur.
Varlığını sürdüren hayvanların yüzde 90’ ından çoğu omurgasızdır. Boyutları, ancak mikroskop altında görülebilen tekhücreliler ile dev kalamarlar arasında değişir. Omurgadan ve kasların bağlandığı sert bir iç iskeletten yoksun olmalarına karşın birçoğu sağlam bir dış iskeletle korunmuştur.
1-Süngerler
Süngerler latincede Porifera olarak adlandırılır. Yaklaşık 5 bin türü tanımlanmış, suda yaşayan hayvan filumu olarak genelleme yapabiliriz. En ilkel çok hücreli hayvanlar arasında yer alan süngerler, genellikle dallanmış biçimleri ve kısa süren lavra evreleri nedeniyle bitki sanılmış, hayvanlara özgü yapı ve özellikleri ilk 1755’te çıkarılmıştır.
Omurgalı ve Omurgasız Hayvanlar
Omurgalılar
Omurgalılar, yerleştikleri bütün yaşama ortamlarında egemenlik kurmuştur. Ana özellikleri, sırtları boyunca uzanan omurgadır. Bunu dışındaki birçok özellikleriyle de diğer hayvanlardan ayrılırlar. Örneğin iki yanlı bakışım gösteren vücutlarında kas sistemi de büyük ölçüde karşılıklı çiftler halinde gelişen kas gruplarından oluşur. Merkez sinir sisteminin omurilik adını alan ve omurganın içinden geçen bölümü gövde ve uzantıları ile beyin arasında bir sinir köprüsü kurar. Omurgalılarda kıkırdaktan, kemikten ya da her ikisinden oluşan ve hiçbir hayvan grubunda rastlanmayan bir iç iskelet sistemi vardır. Bu iskelet gelişim boyunca vücuda destek sağlayarak büyümenin sınırlarını genişletir. Bu nedenle omurgalıların çoğu, omurgasızlara göre daha iri yapılıdır. İskelet en ilkel türlerin dışında kafatası, omurga ile kol ve bacak uzantı çiftlerini kapsar. Omurga ile omurgaya bağlanan kol ve bacak kemikleri vücudu destekler. Hareket kemiklere tutunmuş kasların etkinliğine bağlıdır. Hareketin yanı sıra sindirim, görme, dolaşım ve vücut ısısını koruma gibi pek çok işleve katkıda bulunan kas dokusu aynı zamanda vücudun dış çizgilerini belirler. Vücudun dış örtüsü, deri ve türevleri olan tırnak, pul, kıl, post, tüy gibi hem çevreye uyum sağlamaya hem de iç bölümleri korumaya yöneliktir.
Omurgalıların üreme yöntemlerinde görülen farklılıklar sudan bağımsız bir gelişme sürecine uyarlanmalarıyla ilgilidir. Bütün omurgasızlarda eşeysel yoldan gerçekleşen üreme, bir yumurtanın döllenmesi ve bir embriyonun olgunlaşmasıyla ortaya çıkar. Döllenme ve gelişmenin 3 temel yolu vardır. İlki yumurtlayan hayvanlarda döllenmiş yada döllenmemiş yumurtalar dış ortama bırakılır. Yumurtaları dişinin içinde açılan hayvanlarda ise yavrular dişinin vücudunda beslenmeksizin canlı doğar. Sonuncu olarak doğuran hayvanlarda embriyon dişinin üreme sisteminin özelleşmiş bir bölgesinde yuvarlanarak belirli bir süre beslenip geliştikten sonra vücuttan ayrılır.
Omurgalılar
Omurgalılar, sırtları boyunca uzanan omurgalarıyla tüm öbür hayvanlardan ayrılır. Omurga, kıkırdaktan, kemikten ya da her ikisinden oluşan iskeletlerinin en önemli bölümü ve temel eksenidir. Omurgalılar genellikle omurgasızlardan daha iri ve daha karmaşık yapılıdır.
İlk omurgalılar yaklaşık 510 milyon yıl önce ortaya çıkan ilkel balıklardır. Omurganın kaslarla hareket ettirilebilen esnek bir destek oluşturduğu, böylece bu hayvanların hızlı yüzmesine olanak sağladığı düşünülmektedir. Omurga ayrıca, içindeki kanalda yer alan ve sinir sisteminin en yaşamsal bölümlerinden olan omuriliği korur. Omurilik, gövde ve uzantıları ile beyin arasında bir sinir köprüsü kurar. Bu geniş hayvan grubu balıklar, amfibyumlar, sürüngenler, kuşlar ve memelilerden oluşur.
MEMELİLER (MAMALIA)
Kutuplardaki Hayvanlar
Bütün memelilerin vücutlarının ısı derecesi 35 - 38 derece aralığındadır. Uçabilenlerde bu birkaç derece daha yüksektir. İnsan ısıya karşı çok hassastır. Hava sıcaklığı 30 derece olunca denize girer de, 5 derecede üzerine palto giyer. Oysa hayvanların giysileri yoktur. Köpekler eksi 40 derecede kutuplarda kızak çeker, buzlu sularda balıklar çırılçıplak yüzerler. Aslında ısıdan etkilenmek sadece insana mahsus değildir. Güneşin bulut arkasına girmesi ile havadaki iki derecelik ısı düşüşü uçan sineği zor yürür hale getirebilir. Öğlen güneşinde zıp zıp zıplayan çekirge, sabah serinliğinde hareketleri ağırlaştığından çok rahat yakalanabilir.
Kendi vücut ısısından çok daha düşük ısı koşullarında yaşayabilmek için canlıların iki silahı vardır. Biri vücut ısılarını ayarlamaları, diğeri de kürk denilen vücut örtüleridir. Kutup bölgesinde yaşayan bir canlı, tropik bölgede yaşayana nazaran on kat daha fazla ısı meydana getirmek veya vücut örtüsü on kat daha fazla koruyucu olmak zorundadır.
Kuşların Özellikleri
Tüylere sahiptirler,ön ekstremiteleri kanat şeklini almıştır.Pul yapısı yoktur.
Sıcak kanlıdırlar. (vücut sıcaklıkları sabittir.)
Derilerinde salgı bezi yoktur.Yalnız kuyruk kökünde yağ bezleri bulunur.
Ağız keratin yapıdaki gaganın ucundadır.
Dişleri yoktur.
İskelet tamamen kemikleşmiştir.Kemiklerin içleri hava ile doludur.Kaburgalar oldukça küçüktür.
Kalp dört odacıklıdır.
Alyuvarlarında çekirdek bulunur.
Solunum akciğerlerle gerçekleşir.
Boşaltım metanefroz böbrek ile gerçekleşir.Boşaltım kanalları kloaka açılır,idrar keseleri yoktur.Boşaltım maddesi ürik asittir.
Beyinden 12 çift sinir çıkar.
Ayrı eşeylidirler.
Kuşların Ağırlıklarının Azaltılmasını Sağlayan Özellikler:
Kemiklerin içinin boş ve ince olması
Oldukça hafif tüylerin olması
Birçok deri ve salgı bezi kaybolması
Dişlerinin ve ağır bir çenelerinin olmaması
Kuyruk omurları ve bazı eklemleri kaybolması
Özellikle göğüs,kalça kemiği ve omurgada kemiklerin birbirleriyle kaynaşmasıyla daha geniş kemikler meydana gelmesi
İç organlar arasında hava keseleri bulunması
Ovipar üreme göstermeleri ve dişilerde sağ ovaryumun körelmiş olması
Kurbağa Diseksiyonu
Omurgalı hayvanlardan bir örnek inceleyeceğiz. Vertebrata'nın (omurgalılar) Amphibia (kurbağalar) klasisinin Anura (kuyruksuz kurbağalar) takımına mensup Rana ridibunda (su kurbağası) su içinde, su kenarlarında nemli yerlerde yaşar.
Amfibiler, suda yaşayan balıklar ile kara omurgalıları arasında orta bir yer işgal ederler. Tamamen karada ya da tamamen suda yaşayan formları olduğu gibi, hem karada hem de suda yaşayanları vardır. Bu ara durum ve kara hayatına geçiş ile ilgili organ sistemlerindeki değişiklikler kurbağada açıkça görülür.
Kurbağanın vücudu baş ve gövde olmak üzere iki kısımdan meydana gelir. Başla gövde arasında bir sınır, farklılaşmış bir boyun bölgesi yoktur. Vücut pulsuz olup, çıplak, yumuşak ve kaygan bir deri ile örtülüdür. Deride mukus salan çok sayıda bez bulunur. Ergin hayvanda kuyruk tamamen kaybolmuştur. Gövdede iki çift ekstremite vardır.
Başın önünde geniş bir ağız bulunur. Üst çenenin hemen ön tarafında bir çift dış burun deliği ve onların arkasında iki büyük göz vardır. Hareketli göz kapaklan üst, alt ve alt göz kapağının devamı gibi duran gözü yan yana örten yan göz kapağından ibarettir. Ancak bu üçüncü göz kapağının kendi başına hareket yeteneği yoktur. Gözlerin arkasında orta kulağı örten 3-4 mm çapında yuvarlak iki kulak zan bulunur. Kurbağalarda dış kulak yoktur. Erkek kurbağalarda kulak zarının gerisinde ince bir zardan yapılmış bir çift dış ses kesesi bulunur.
Erkek kurbağaların gövdeleri dişilere göre biraz daha ince uzundur. Dişilerde ise gelişmiş ovaryumlar nedeniyle gövdenin eni boyuna göre daha gelişmiştir. Bütün tetrapodlarda karada yürümeye elverişli (balıkların pektoral ve pelvik yüzgeçlerine karşılık) dört ekstremite vardır. Kurbağaların ön ekstremiteleri kısa olup, dört parmaklıdır. Birinci parmak körelmiştir. Erkek bireylerde ön ekstremitede çiftleşme mevsiminde ikinci parmağın yan tarafında büyük siyah bir şişkinlik (nasır) ortaya çıkar. Uzun olan arka ekstremiteler beş parmaklıdır. Birinci parmak en kısa, dördüncü ise en uzundur. Parmaklar arasında yüzme derisi gerilidir. Vücudun son ucunda iki arka ekstremite arasında kloak açıklığı vardır (Şekil 1).
Şekil 1. Bir erkek kurbağanın dış görünüşü 1. dış burun deliği 2. ağız 3. ön ayak 4. nasır (a) 5. yüzme perdesi 6. arka ayak 7. dış ses kesesi (a) 8. orta kulak zarı 9. göz
Ağız içinde üst çenede oldukça küçük, sivri ve çok sayıda diş bulunur. Ayrıca damakta vomer dişleri vardır. Ön tarafta bulunan oval iki açıklık iç burun delikleridir. Alt çenede göze ilk çarpan yapı dildir. Dil çeneye ön taraftan tespit edilmiş olup, serbest kalan ucu çatallıdır. Dilin uzama ve kasılma yeteneği çok fazladır. Alt çenede diş yoktur.
Yutağa (farinks) östaki borusu açılır. Burada bulunan glottis (küçük dil), besinlerin akciğerlere girmesine engel olur (Şekil 2).
Şekil 2. Kurbağada ağzın iç yapısı 1. vomer dişleri 2. iç burun deliği 3. üst çene dişleri 4. göz çukurları 5. östaki borusu açıklığı 6. farinks açıklığı 7. ses kesesi açıklığı (erkekte) 8. glottis (küçük dil) 9. dil 10. dil bağlantısı
Kıkırdaklı Balıklar
İskeletleri kıkırdak yapıda olduğundan bu hayvanlar, kıkırdaklı balıklar anlamına; Chondrichthyes olarak isimlendirilmişlerdir. Kıkırdak yapıdaki iskelet ilkel bir özellikten çok dejeneratif bir özellik olarak kabul edilir. Çünkü bunların en yakin akrabaları olan Plaucodermi fosillerine devoniyende rastlanmasına karsın, ilkel kemikli balıkların fosilleri siluriende bulunmuştur. İskeletin bazı kısımlarında kalkerleşme görülmesine karşın bu sınıfın hiç bir örneğinde kemik yapıya rastlanmaz. Kordalılar içerisinde hareketli çeneler ilk kez bu hayvanlarda görüldüğünden Gnasthostomata (çeneliler) subfilumunun en basit yapılı örneklerini içerisine alır. Bunların çift haldeki üyeleri ve omurları bulunur. Hemen hemen hepsi yırtıcıdır ve çeşitli canlılarla beslenirler. Çok az bir kısmı dışında hepsi genellikle denizlerde yasar. Jeolojik devirlerde yaşamış bir çok kıkırdaklı balığın, bugün pul, dış ve yüzgeç ışını gibi sert kısımlarının fosillerine rastlanmaktadır. Kıkırdaklı balıklar biyolojik açıdan da çok ilginçtir. Çünkü bunların bazı anatomik özelliklerini, yüksek yapılı omurgalıların erken embriyonik evrelerinde de görmek olasıdır.
Kene nedir?
Kene nedir? Nasıl bir canlıdır?
Kene (Ixodoidea), eklem bacaklıların örümceğimsiler (Arachnida) sınıfından kan emici ve gözsüz bir dış parazittir. özellikle göçmen kuşlarla hastalıkları yayıldıkları bilinmektedir. İnsan, koyun, köpek, kedi, deve gibi canlıların derilerine yapışarak kanlarını emer. “Asıl kene” olarak bilinir.
Kenelerin üremesi ve yaşam yerleri
Ayrı eşeylidir ve yumurta ile çoğalır. Dişi yumurtalarını yaprak, çöp veya hayvan kılları arasına bırakır. Gelişimlerinde metamorfoz vardır. Yumurtalarından üç çift bacaklı larvalar çıkar. Bunlar bir pupa devresi geçirerek 8 bacaklı nimfalara (tam gelişmemiş yavrular) dönüşürler. Nimfalar da bir pupa safhası geçirdikten sonra ergin hale gelirler. Larva ve nimfalar genellikle kertenkeleler üzerinde, erginler ise insan, koyun, sığır, köpek gibi memeliler üzerinde parazit yaşarlar.
Kenenin anatomik yapısı
Kemikli Balıklar
Bunlarda iskelet, en azından belli kısımlarda kemik yapıda olduğundan, kemikli balıklar anlamına gelen Osteichtyes adi verilmiştir. Vücutları dermis tabakasından meydana getirilmiş pullarla örtülüdür. Vücut çok değişik şekillerde olabilir. Yüzgeçleriyle yüzer, solungaçlarıyla da solunum yaparlar. Tatlı, tuzlu, acı, çok soğuk ve çok sıcak olmak üzere değişik su ortamlarında yaşamlarını sürdürürler.
Bazı zooloji kitaplarında, kıkırdaklı balıkların daha ilkel olduğu ve kemikli balıkların bunlardan meydana geldiği belirtilir. Yalnız bu eski varsayım, günümüzde elde edilen fosil kayıtlarıyla çelişki göstermektedir. Çünkü ilk kıkırdaklı balık fosilleri orta devoniyendeki, ilk kemikli balık fosilleri ise siluriendeki kayalar arasında bulunmuştur. Bu nedenle kemikli balıkların, kıkırdaklı balıklardan daha eski olduğu ve bunların da kıkırdaklı balıklar gibi Ostracodermi-Placodermi arası özelliğe sahip bir atadan meydana geldiği varsayılmaktadır.
Karakteristik özellikleri:
Hayvan Nedir?
Hayvanın iyi bir tanımını yapmak, göründüğü kadar kolay değildir. Bir hayvanı diğer yaşam formlarından ayırt ermek için kullanılan her ölçüt için istisnalar vardır. Bununla birlikte ele alındığı zaman, hayvanların aşağıdaki özellikleri bizim amacımıza hizmet edecektir.
1. Hayvanlar, çok hücreli, heterotrof, ökaryot canlılardır. Bitkilerin ve alglerin ototrof beslenmelerine karşın hayvanlar bünyelerin daha önceden oluşturulmuş organik molekülleri almak zorundadır; onlar, inorganik maddelerden organik maddeleri meydana getirmez. Çoğu hayvan, bunu, diğer organizmaları ya da ayrışmakta olan organik maddeleri yiyerek gerçekleştirir.
2. Hayvan hücreleri, bitki ve mantarlın vücudunda kuvvetli destek sağlayan hücre duvarından yoksundur. Hayvanların çok hücreli vücutları, yoğun olarak bulunan kolajen gibi yapısal proteinler sayesinde bir arada tutulur. Aslında hücre-dışı matrikste bulunan kolajene ilave olarak hayvan dokuları özel tipte hücreler arası bağlantılara (sıkı bağlar, desmozomlar ve kanallı bağlantılar) sahiptir; bu bağlantılar, diğer yapısal proteinlerden meydana getirilmiştir.
Elektrikli Balıklar
Canlı varlıkların elektrik ürettikleri uzun zamandan beri bilinmektedir. En kuvvetli gerilimi sağlayan organlar kaslar ve sinirlerdir. Bütün kas lifleri elektrik yükü içerirler. Kalp kasının çıkardığı gerilimin incelenmesine "elektrokardiyografi' denilir ve bu bilim dalının gelişmesiyle kalp hastalıklarının teşhis ve tedavisi kolaylaşmıştır.
Sinir merkezleri de elektrik akımı doğururlar. Hatta deride, salgı bezlerinde, gözün ağ tabakası gibi duyu organlarında elektrik akımı oluştuğu ortaya konulmuştur. Hücrelerde de elektrik akımının varlığı tespit edilmiştir. Canlılarda elektrik olayını inceleyen bilime 'elektrobiyoloji', canlı organların elektrik üretmelerini inceleyen bilim dalma da 'elektrobiyogenez' deniliyor.
Çeşitli hayvanlar, elektrikli veya ışıklı organlarla donanmışlardır. Bunlar savunmada, yön bulmada hatta bazı cinsler arası yakınlaşmalarda rol oynarlar. Elektrikli hayvanların hepsi balıklar arasındadır.