DNA Genlerinde Gelişmeler

DNA Genlerinde Gelişmeler

Bilim adamları, insan gen haritasının yani "Hayatın Kitabı"nın düşünülenden daha ince olduğunu, bunun da daha kolay okunmasına yardımcı olacağını söyledi. İnsanın genetik kodunu araştıran bilim adamları, tahmin ettikleri gen sayısının yarısını buldular, ancak insanının gen etkileşiminde olağanüstü bir kompleks olduğu da keşfedildi. Science ve Nature dergilerinde yer alan ve bugün çeşitli şehirlerde düzenledikleri basın toplantılarında açıklanan araştırmalar, genler üzerindeki tıbbi keşiflerin daha kolay yapılabileceğini ortaya koyuyor. Celera Genomics şirketinin Başkanı Craig Venter, ilaçlarda genetik biliminin kullanılması durumunun daha karmaşık olduğunu söyledi. Venter, son çalışmalarla bir hastalığa neden olan bir proteine bir genin yol açtığı düşüncesinin artık yanlış olduğunu bildiklerini söyledi.

Çevrenin rolü genler kadar önemli
Venter, ABD'de düzenlediği basın toplantısında, şimdi, biyolojik adımlarda çevrenin rolünün, düşünülen genetik kodlar kadar önemli olabileceğinin artık bilindiğini kaydetti. Riken Genome Bilimleri Merkezi'nden Yoşiyuki Sakaki ise Tokyo'daki basın toplantısında, yalnızca genetikte yoğunlaşan şirketler için kötü haberleri olduğunu belirterek, organizmanın çalışmasında genlerin ötesinde neler olduğunun hesaplanmasına ihtiyaç olduğunu söyledi. Bilim adamları, Huntington koresi (el ve ayakta tik yaratan bir çocuk hastalığı), ölümcül beyin hastalığı gibi yalnızca birkaç hastalıktan tek bir genin sorumlu olduğunu, Alzheimer, kalp hastalığı ve kansere olasılıkla çok sayıda genin neden olduğunu açıklıyor. Genome araştırmacılarından Dr. Francis Collins, genetikle yeni tedavi yöntemlerinin 10-20 yıl alabileceğini belirtiyor. İnsanın gen haritasının ayrıntıları üzerinde çalışan bilim adamları, insanda sanılandan az gen bulunduğunu belirlediler. İnsan vücudunda 60 bin ila 100 bin gen bulunduğunu tahmin eden araştırmacılar, son araştırmalarla bu sayının 30-40 bin arasında olduğunu gördüler. Bilim adamları, insanı meyve sineği ve fareden farklı kılan genlerin sayısının fazla bir fark oluşturmadığını saptarken, bunu yüzyılın tıp alanındaki sürprizi olarak nitelendirdiler. Celara Genomatics laboratuarından Craig Venter ve arkadaşları ile diğer grup Harward Tıp okulu bilim adamlarının yaptığı araştırmalarda, insanın gen haritasıyla ilgili sonuçların birbirine yakın olduğu saptandı. Araştırmacılar, Journal Nature dergisinde yayımlanan sonuçların tüm dünyadaki bilim adamlarına açık olarak değerlendirilebileceğini belirtti.

Ayrımcılığa yol açar mı?
ABD'deki birtakım sivil toplum kuruluşları, insanların gen yapılarının bilinmesiyle meydana gelecek hastalıkların önceden belirlenebileceğini ve bunun da insanlar arasında ayrımların doğmasına neden olacağını kaydediyor. İnsanların sağlık durumlarıyla ilgili bilgilerin gizli olmaması durumunda, gelecekteki sağlık durumları saptanabilen insanların, iş bulma konusunda zorluklarla karşılaşabileceği ve eleman alacak firmaların bu bilgileri kullanarak, insanlar arasında ayrıma gidebileceği öne sürülüyor. ABD'de bu konuda yapılan kamuoyu yoklamalarında, insanların kendileriyle ilgili sağlık bilgilerinin paylaşılmasından hoşnut olmadıklarını ortaya koydu. İnsanların hastalıklarının genler vasıtası ile çok önceden belirlenmesinin, sağlık sigortası yapan şirketlere de büyük paralar kazandırabileceği, bu yüzden insanların sağlık bilgilerinin bir sır olarak saklanmasının gerektiği belirtiliyor. Celara bilim firması ilgilileri, elde ettikleri insan gen haritası ile ilgili sonuçların tüm dünyadaki bilim adamlarına açık olduğunu ve bu konuda herhangi bir kısıtlamaya gidilmeyeceğini açıkladı. Daha önce, firmanın kendi parasıyla yaptığı araştırmaları satışa sunacağı iddiaları ortaya atılmıştı. Bu arada, özel araştırma firmalarının, büyük paralar dökerek yaptıkları araştırmaları, herhangi bir menfaat sağlamadan bilim adamlarının hizmetine sunmayacağı yorumları da yapılıyor.

Tıpta devrim yaratacak gelişme
İnsan genlerinin sıralanması ile ilgili bilgiler ışığında, bilim adamlarının insan biyolojisi ile ilgili yeni bir başlangıç oluşturduğu ve yeni tedavi uygulamalarının, devrim yaratacak ilaçlarla gündeme geleceği bildirildi. Şimdiye kadar insan ile ilgili olarak düzinelerle bilinmeyene cevap oluşturan araştırmalar sonucunda, hastalıkların daha az yan etkilerle tedavisinin mümkün kılınacağı açıklandı.Araştırmalarda, genlerin tek başına durumlarının yanı sıra genler arasındaki ilişkilerin de anlaşılabildiği, insanlar arasındaki farklılıkların cevabının, milyonlarda DNA kodlarındaki farklı varyasyonlar ile ortaya çıktığı kaydedildi. DNA kodlarının her bir varyasyonunun kromozomlar için bir belirleyici olduğu ve bu sayede, genlerin taşıdığı mikroskobik yapının incelenebileceği belirtildi. Bilgisayarın genlerin araştırılması konusunda bir hız kazandırdığına değinen bilim adamları, insan vücudunda incelenecek DNA'ların, bilgisayar ortamında çabuk araştırılarak sonuçlandırılabildiğini kaydediyor. Bilgisayar yardımı ile hastalıklı genlere benzeyen bilinmeyen genlerin de hızlı bir şekilde analiz edilebileceği, bu şekilde DNA'ların tek başına araştırılmasına gerek kalmayacağı bildiriliyor. Böylece DNA'ların analizine harcanan yıllar sürecek araştırmaların kısa bir zamana sığdırılabildiği kaydediliyor. İnsanın biyolojik yapısının sırlarını ortaya koyan gen sıralamasının öncelikle kalp hastalıkları, kanser, sinir sistemi bozuklukları, enfeksiyonlar ve çevresel etkenlerin yol açtığı hastalıklar ile mücadelede kullanılacağına dikkat çeken bilim adamları, önümüzdeki yıllarda bu konularda, insanlara büyük müjdeler verilebileceğini ve insan ömrünün giderek uzayabileceğini ileri sürüyor. Gen haritası ile ilgili yapılan son araştırmalar, bugüne kadar insanın biyolojik yapısı ile ilgili olarak tıp dünyasının çok az bilgilere sahip olduğunu da ortaya koymuş oldu.

Celera eleştiriliyor
Paris'te basın toplantısı yapan Fransız bilim adamı Jean Weissenbach da Celera firmasının kamu sektörünün verilerinden yararlanarak bugünkü sonuca ulaşabildiğini söyledi. Celera'nın kullandığı tekniğin yürümediğini iddia eden Fransa Gen Araştırmaları Merkezi yöneticisi, "Yöntemleri, genlerin tam incelenmesini sağlamaya yetmedi, ama firma bunu itiraf etmek istemiyor. Bu yaptıkları sahtekarlık" diye konuştu. Tokyo'da basın toplantısı yapan Profesör Yoşiyuki Sakaki de Celera şirketinin, öteki ulusların ekiplerine verileri inceleme olanağı vermediğini, bunun da bilime "zarar vermek" anlamına geldiğini söyledi.

Biyososyoloji Sosyobiyoloji
Biyoteknolojik gelişmeler biyososyoloji ve sosyobiyoloji gibi disiplinlinler arası alanları, ve bu alanlarda yapılan çalışmaları da geliştirmekte; zenginleştirmektedir. Biyososyoloji biyoloji ve sosyal çevre arasında sürekli karşılıklı ve ayrılamaz bir etkileşimi kabullenerek, biyososyal bir bakış açısıyla bu etkileşimin nasıl gerçekleştiğini irdelemektedir. Sosyobiyoloji çok daha geniş bir kapsamda türlerin özellikleri açısından olguların temel nedenlerini irdelemektedir. Bu anlamda biyososyoloji ve sosyobiyoloji aynı alanda alternatif bakış açıları ve çalışmalarla yeni açılımlar sunmaktadır. Örneğin, kalıtımın ayırt edici kişilik özelliklerini hangi düzeyde etkilediğini belirlemeye yönelik bir çalışmada, üzüntü eğilimi ve yaratıcılıkta % 55, saldırganlıkta % 48, dışadönüklükte % 61 oranında belirleyici rol oynadığı ileri sürülmektedir. Bir başka çalışmada babanın X kromozomundan geçen genler demetinin çocuklara başkalarının duygularını anlama başkalarıyla daha etkili ilişkiler kurma gibi daha iyi toplumsal beceriler aynı zamanda evrimsel bir üstünlük sağladığı savını destekler nitelikte bulgulara ulaşılmıştır. Diğer bir çalışmada hem anne ve babanın hem de çocukların aynı genetik eğilimlere sahip olması durumunda karşılıklı genetik pekişmenin söz konusu olduğu bunun da aile fertleri arasındaki ilişkileri olumlu ya da olumsuz etkilediğine ilişkin bulgulara ulaşılmıştır. Örneğin hem anne ve babanın hem de çocukların kendiliğinden algılanan toplumsal güven duyma ya da aksine üst düzeyde huzursuzluk ve stres için genetik eğilimlere sahip olması durumunda her bir aile üyesinin genetik pekiştirme nedeniyle ya çok daha güçlü bir güveni ya da aksine huzursuzluk ve stresi ilişkilerine yansıttıkları belirlenmiştir. Bu ve benzeri çalışmalar giderek tüm toplumsal sorunların çözülmesini genetik düzeyde düzenlemelere bağlayan tezlerin ve antitezlerin güçlenmesine yol açmıştır. Bazı bilim insanları ulusal ve uluslar arası alanda bireysel ya da toplumsal yeteneklerdeki herhangi bir gelişmenin sosyal, politik, ekonomik, eğitsel vb. düzenlemelerle değil genetik düzenlemelerle gerçekleşebileceğini ileri sürerken; diğerleri insanın çevresinden gelen bilgilere duyarlı dirik bir sistem olarak farklı çevrelerde farklı yeterlikler ve yetenekler ortaya koyabilecekleri düşüncesini benimsemektedirler. Bireysel ya da toplumsal yeteneklerdeki herhangi bir gelişmenin sosyal, politik, ekonomik, eğitsel vb. düzenlemelerle değil genetik düzenlemelerle gerçekleşebileceği tezi iki gerekçeyle eleştirilmektedir. Birincisi bu tezin, kalıtsal yapıyla, kalıtsal yapının dışa yansıması ve çevresel değişkenler arasında var olan çok boyutlu karmaşık ilişkiyi göz ardı ettiği ileri sürülmektedir. İkincisi ise bu tezin gelecekte genotipe dayalı bir ayrımcılığı geliştirmesi ve yaygınlaştırması olasılığı vurgulanmaktadır. Nitekim ABD gibi biyoteknolojik gelişmelerin belli bir aşamaya geldiği ülkelerde genetik ayrımcılığın bazı örgütler tarafından uygulandığı belirlenmiştir. Bu uygulamalarda örgütler, çalışanlarına ve aday elemanlara genetik tarama testleri uygulamakta; işe alım ve yükseltilme sürecinde sonuçları dikkate almaktadırlar. Örneğin orak hücre anemisine ilişkin özelliklerin belirlenmesi sonucu, resesif gen taşıyıcılarının önemli bir çoğunluğunu Afrika kökenli Amerikalıların oluşturduğu bir grubun hava kuvvetlerine alınması engellenmiştir. Genetik yapıları nedeniyle yetiştirilmeleri için kendilerine yapılan eğitim öğretim yatırımlarını uzun bir süre çalışarak örgütlerine geri ödeme olasılığı zayıf kişilere zaman ve kaynak ayrılmamaktadır. Okullarda öğrenciler zekaları, dikkatleri, akademik başarıları vb konularda genetik yapılarıyla değerlendirilerek sınıflandırılmaktadır. Genetik düzensizlik tanısı konulmuş öğrencilere öğretmenlerin daha farklı davranarak daha az ilgi sevgi ve destek verdikleri bununda kişisel güven toplumsal saygı ve kabul konusunda ciddi sorunlar yarattığı saptanmıştır. Bir anti tez olarak gelişen; insanın çevresinden gelen bilgilere duyarlı, dirik bir sistem olarak farklı çevrelerde, farklı yeterlikler ve yetenekler ortaya koyabileceğine ilişkin düşüncede, DNA bir ‘’yapı taşları listesi’’ olarak değerlendirilmekte; ve buna rahimde gelişmekte olan embriyo örnek olarak verilmektedir. Çünkü, ‘’genomun çevresi yalnızca ısı ve beslenme gibi içsel olarak denetlenebilen etkenlerin dışında, döllenme sırasında yumurta hücresinde bulunan, anne tarafından sağlanan sayısız proteini kapsamaktadır. Bu proteinler ise, gen etkinliği etkilemekte; miktarlarındaki seçenek çeşitliliği ve yumurtadaki mekana dağılımlarıyla genetik olarak ikiz embriyoların dahi tek tek farklı biçimde gelişmelerine neden olabilmektedir.’’ Bunun dışında, kalıtsal yapı ve dışa yansıması ile sosyal, politik, ekonomik, eğitsel düzenlemeler gibi çevresel değişkenler arasında çok boyutlu karmaşık bir ilişkinin var olduğu, bunun görmezden gelinemeyeceği vurgulanmaktadır. Bu nedenle de her şeyi genetik neden -sonuç ilişkisine dayalı olarak açıklayan düşünce modeli ‘’ basit genetik indirgemecilik’’ olarak nitelendirilmektedir. Bütün bunlar biyoteknolojik gelişmelerin ve uygulamaların biyososyoloji, sosyobiyoloji ve diğer disiplinler arası alanlarda çok sayıda ve kapsamlı çalışmaların yapılması zorunluluğunu bilim insanlarının bu anlamdaki sorumluluklarını ortaya koymaktadır. Bu sorumluluk, disiplinler arası bir alan olan eğitim bilimlerinde, bilim insanlarının biyoteknoloji alanındaki gelişmelere ve bunun eğitim alanına yansımalarına ilgisiz ve duyarsız kalmamalarını gerektirmektedir. Uluslararası platformlarda eğitime ilişkin çalışmaların biyososyoloji veya sosyobiyoloji kapsamında sürdürüldüğü anlaşılmaktadır. Türkiye’de ise biyoteknoloji ve eğitim, bu alanda çalışacak bilim insanlarının yetiştirilmesi kapsamında ve eğitimbilimcilerin dışında tartışılmaktadır. Oysa biyoteknolojik gelişmeler ve eğitimle ilgili olası yansımaları sadece bilim insanlarının yetiştirilmesi anlamında ve yalnızca biyososyoloji, sosyobiyoloji alanlarında tartışılamayacak ya da eğitimcilerin dışında irdelenemeyecek kadar kapsamlı görünmektedir. Üstelik bu durum son yıllarda önemle vurgulanan disiplinler arası etkileşim, paylaşım anlayışına da ters düşmekte; uzmanlık boyutunda sağlanacak katkıları sınırlandırmaktadır. Öyleyse biyoteknoloji alanındaki gelişmelerin bir sonucu olarak; disiplinler arası bir alan olan eğitim bilimlerinde ‘’ biyoeğitim, biyotekeğitim’’ gibi tanımlanabilecek yeni bir disiplin geliştirilmelidir. Önerilen bu disiplin, biyoteknolojik gelişmeler ve eğitimin sürekli, karşılıklı ve ayrılmaz etkileşimini kabullenerek; biyoeğitsel bir bakış açısıyla; bu etkileşimin eğitimin yönetimi, denetimi ekonomisi, planlaması programları, öğretimi vb. boyutlarında, yaygın ve örgün eğitim kapsamında nasıl gerçekleştiğini, gerçekleşebileceğini açıklamaya adaydır. Bu yeni disiplin biyoteknoloji alanına kendi kapsamında ve bir önce sayılan boyutlarda bilgi, bulgu desteği sağlamalıdır. Makalenin bu, birinci bölümünde, biyoteknoloji ile değişen dünya düzeninde olası devrimsel gelişmeler ele alınmış ve söz konusu değişmelerin eğitim bilimleri açısından öngörülen bir doğurgusu olarak yeni bir disiplin önerilmiştir. İzleyecek ikinci bölümde, biyoteknoloji alanında dünyada ve Türkiye’de durum genel çizgileriyle özetlenecek ve gelişmelerin eğitim sistemine olası yansımaları tartışmaya açılacaktır.
Top