Vücudumuzda Yardımlaşma
Vücudumuzda Yardımlaşma
Vücudumuzdaki faaliyetlerin pek çoğu irademizin dışında, belirli ve mükemmel bir program dahilinde gerçekleşir. Mesela: yemeği hazırlamamız, ağzımıza götürmemiz, çiğnememiz ve yutmamız iradidir. Ancak bundan sonraki aşamalar tamamen irademiz dışında gerçekleşir. Sindirim mide ve bağırsaklarımızda tamamlanır. Yapılan bu uygulamalarda iradi hiçbir katkımız yoktur.
Daha sonra besinler emilerek kana karışır. Karaciğerde besinlerin kimyasal analizleri yapılır ve sindirim yoluyla gelen zehirli maddeler temizlenir. Besin maddeleri belirli bir denge içerisinde, kanla bütün vücuda dağıtılır. Bu dağıtılma ve paylaşımda vücudumuzdaki bütün doku ve organlar arasında müthiş bir dayanışma gözlenir:
Hormonal sistem: Su, mineral ve glikoz gibi besin maddelerinin belirli sınırlar içerisinde, kanda tutulmasını sağlar. Mesela: Glikoz kanda gereğinden fazla ise kas ve karaciğerlerde depolanır. Büyük bir bölümü de yağa dönüştürülerek yağ depoda biriktirilir. Tersi bir durum olursa, yani kanın glikoz seviyesi normalin altına düşerse, yine hormonal etkileşimle, karaciğer depo ettiği glikozu kana verir ve böylece kanın glikoz seviyesi daima belirli hayati sınırlar içerisinde sabit tutulur. Kanımızda dengeler çok hassastır. Kanın asitlik bazlık derecesi (PH) 7,4'te sabit tutulmaktadır. Bu asitlik bazlık derecesinin aşağı yada yukarı çıkması vücudumuzun dengesini bozar ve hatta ölümle sonuçlanabilir.
Sinir sistemi: Çevreden gelen uyarımları algılar, yorumlar ve cevaplandırır. Vücudumuzu çevresel değişimlere hazırlar. Bütün doku ve organlarımızın arasında bütünlüğü sağlar.
Boşaltım sistemi: Vücudumuzda yan ürün olarak ortaya çıkan boşaltım maddelerini, kandan temizleyerek, dış ortama atılmasını sağlar. Bu amaçla her insanda iki böbrek vardır. Hatta bir insan tek böbreği ile de yaşayabilir.
Dolaşım sistemi: Dolaşım sıvısı olan kanı, vücudumuzu saran damar ağı ile vücudumuzun her tarafına dağıtır. Bu sayede hücrelerimize besin maddeleri taşınır. Solunum gazları, boşaltım maddeleri ve hormonlar kanla taşınır.
Hareket sistemi: İskelet ve kaslardan oluşur. İç organlarımızı korumakla birlikte istemli ve istemsiz hareketlerimizi gerçekleştirir.
Bağışıklık sistemi: Vücudumuzu mikroorganizmalardan korur. Akyuvarlar birer muhafız gibi vücudun bütün doku ve organlarında dolaşır. Vücudumuza mikroorganizmalar girerse akyuvarlarımızın sayısı hızla artar. Ayrıca pek çok mikrobik hatalığa ömrümüzde sadece bir kez yakalanırız. Çünkü vücudumuz o mikroorganizmaları, vücuda ilk girdiğinde tanır ve daha sonraki durumlar için bağışıklık tepkisi oluşturur.
Sindirim sitemi: Besinlerin sindirimini ve emilerek kan dolaşımına katılmasını sağlar.
Duyu organları: Çevresel değişimleri algılayarak vücudumuzu bir ağ gibi saran sinir hücrelerine aktarırlar.
Solunum sistemi: Kanımızla, akciğerlerimize kadar gelen karbondioksitin atılmasını ve kanın oksijene doymasını sağlar. Alyuvarlarda bulunan hemoglobinden dolayı kanın oksijen tutma kapasitesi çok yüksektir.
Görüldüğü gibi, vücudumuzdaki doku ve organlarda branşlaşma ve dayanışma vardır. Hepsi birlikte uyum içerisinde çalışır. Bu olayların büyük çoğunluğu irademiz dışında, otomatik olarak gerçekleşir. Bir kaç aşamada meydana gelen basit olayların bile tesadüfen meydana gelmesi ihtimali çok düşükken, bir sanat harikası olan insan vücudunun tesadüflerin eseri olması nasıl düşünülebilir?
Hikmet Tozkoparan
Özel Samanyolu Lisesi Biyoloji Öğretmeni
Daha sonra besinler emilerek kana karışır. Karaciğerde besinlerin kimyasal analizleri yapılır ve sindirim yoluyla gelen zehirli maddeler temizlenir. Besin maddeleri belirli bir denge içerisinde, kanla bütün vücuda dağıtılır. Bu dağıtılma ve paylaşımda vücudumuzdaki bütün doku ve organlar arasında müthiş bir dayanışma gözlenir:
Hormonal sistem: Su, mineral ve glikoz gibi besin maddelerinin belirli sınırlar içerisinde, kanda tutulmasını sağlar. Mesela: Glikoz kanda gereğinden fazla ise kas ve karaciğerlerde depolanır. Büyük bir bölümü de yağa dönüştürülerek yağ depoda biriktirilir. Tersi bir durum olursa, yani kanın glikoz seviyesi normalin altına düşerse, yine hormonal etkileşimle, karaciğer depo ettiği glikozu kana verir ve böylece kanın glikoz seviyesi daima belirli hayati sınırlar içerisinde sabit tutulur. Kanımızda dengeler çok hassastır. Kanın asitlik bazlık derecesi (PH) 7,4'te sabit tutulmaktadır. Bu asitlik bazlık derecesinin aşağı yada yukarı çıkması vücudumuzun dengesini bozar ve hatta ölümle sonuçlanabilir.
Sinir sistemi: Çevreden gelen uyarımları algılar, yorumlar ve cevaplandırır. Vücudumuzu çevresel değişimlere hazırlar. Bütün doku ve organlarımızın arasında bütünlüğü sağlar.
Boşaltım sistemi: Vücudumuzda yan ürün olarak ortaya çıkan boşaltım maddelerini, kandan temizleyerek, dış ortama atılmasını sağlar. Bu amaçla her insanda iki böbrek vardır. Hatta bir insan tek böbreği ile de yaşayabilir.
Dolaşım sistemi: Dolaşım sıvısı olan kanı, vücudumuzu saran damar ağı ile vücudumuzun her tarafına dağıtır. Bu sayede hücrelerimize besin maddeleri taşınır. Solunum gazları, boşaltım maddeleri ve hormonlar kanla taşınır.
Hareket sistemi: İskelet ve kaslardan oluşur. İç organlarımızı korumakla birlikte istemli ve istemsiz hareketlerimizi gerçekleştirir.
Bağışıklık sistemi: Vücudumuzu mikroorganizmalardan korur. Akyuvarlar birer muhafız gibi vücudun bütün doku ve organlarında dolaşır. Vücudumuza mikroorganizmalar girerse akyuvarlarımızın sayısı hızla artar. Ayrıca pek çok mikrobik hatalığa ömrümüzde sadece bir kez yakalanırız. Çünkü vücudumuz o mikroorganizmaları, vücuda ilk girdiğinde tanır ve daha sonraki durumlar için bağışıklık tepkisi oluşturur.
Sindirim sitemi: Besinlerin sindirimini ve emilerek kan dolaşımına katılmasını sağlar.
Duyu organları: Çevresel değişimleri algılayarak vücudumuzu bir ağ gibi saran sinir hücrelerine aktarırlar.
Solunum sistemi: Kanımızla, akciğerlerimize kadar gelen karbondioksitin atılmasını ve kanın oksijene doymasını sağlar. Alyuvarlarda bulunan hemoglobinden dolayı kanın oksijen tutma kapasitesi çok yüksektir.
Görüldüğü gibi, vücudumuzdaki doku ve organlarda branşlaşma ve dayanışma vardır. Hepsi birlikte uyum içerisinde çalışır. Bu olayların büyük çoğunluğu irademiz dışında, otomatik olarak gerçekleşir. Bir kaç aşamada meydana gelen basit olayların bile tesadüfen meydana gelmesi ihtimali çok düşükken, bir sanat harikası olan insan vücudunun tesadüflerin eseri olması nasıl düşünülebilir?
Hikmet Tozkoparan
Özel Samanyolu Lisesi Biyoloji Öğretmeni
Biyoloji ve Sağlık Bilgisi
- 11-13 Yaş Gelişim Dönemi
- Aflatoksinler Nedir?
- Afrika Hayvanları
- Ağız ve Diş Sağlığı
- AIDS Nedir?
- Akciğer
- Akciğer Absesi
- Akraba Evlilikleri ve Sorunları
- Aktif Taşıma
- Alglerin Önemi
- Alkolizm Nedir?
- Alzheimer Hastalığı
- Aminoasitler ve Proteinler
- Amphibia (İki Yaşamlılar)
- Ani İşitme Kaybı
- Antibiyotik Direnci
- Antibiyotiklere Rezistans
- Antibiyotiklerin Etkisi
- Antifriz Nedir?
- Antioksidan Nedir?
- Apoptozis Nedir?
- Arı Taklidi Yapan Orkide
- Aşı ve Serum Nedir?
- Aşı ve Türleri Nedir?
- Atatürk Çiçeği
- Atın Evrimi
- Avcı Bitki Venüs
- Aves (Kuşlar)
- Ayna Nöronlar
- Azot Döngüsü