Büyüme ve Gelişmeyi Engelleyen Zararlılar
Büyüme ve Gelişmeyi Engelleyen Zararlılar
A)HÜCRE BÖLÜNMESİ, BÜYÜME VE FARKLILAŞMA
Hücre bölünmesi, zigot teşekkülünden kısa bir süre sonra başlar. Mitoz bölünme şeklindeki bu olay, bütün hayat boyunca devam eder. Büyüme, canlı organizmayı oluşturan madde miktarı ve hücre sayısındaki artıştır. Döllenmiş yumurtanın ilk bölünmelerinden bir süre sonra büyüme başlar. Büyüme embriyonun dışardan besin alması ve hücre sayısının artması ile sağlanır ve gelişmenin belirli zamanlarında çok hızlıdır. Hayvanlarda büyüme belli bir büyüklüğe ulaşınca yavaşlar veya durur. Bitkiler ise hayatları boyunca büyümeye devam eder. Farklılaşma, embriyodaki hücre bölünmeleri devam ederken, bazı hücrelerin yapı ve özelliklerinde ortaya çıkan değişimlere denir. Böylece bir tek hücreden, çeşitli görevleri yapmak üzere özelleşmiş, birbirinden çok farklı hücreler meydana gelir. Gelişme ise; hücre bölünmesi, büyüme ve farklılaşmayı içine alan karmaşık bir olaylar dizisidir.
B)ÇEŞİTLİ BÜYÜME TİPLERİ
Büyüme, organizmanın türüne göre, olgunlaşma evresinde duran veya tüm yaşam boyunca sürekli veya aralıklı çalışan bir motor gibidir. Tüm bitki ve omurgasız hayvanlar sürekli ve düzenli biçimde büyür. Bu büyüme genç iken çok hızlı olur. Zaman geçtikçe yavaşlar. Sürüngenlerde büyüme hiç durmaz. Memelilerde ise hayvan erişkin hale geldiğinde (fil hariç) büyüme tamamlanır. Memelilerde büyüme sürecini durduran iki farklı etmen vardır:
*Ölü hücrelerin yerine yeni canlı hücrelerin gelmesini sağlamak üzere hücrelerin daha yavaş bir tempoyla çoğalması,
*Çoğalan dokuların kaybolması. Zaten hayvanlar hücrelerinin büyümesinden çok, çoğalmasıyla büyür.
C)ÇEVRENİN BÜYÜME VE GELİŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Bütün biyolojik olaylar gibi büyüme de çevresel ve genetik etmenlerin bir arada etki göstermesiyle gerçekleşir. Mesela iklime göre; sıcak bölgelerdeki bitkilerin yaprakları su kaybını en aza indirmek amacıyla incelmiştir. Ancak daha yumuşak bir iklimde, bol sulu bir alanda bitkinin yaprakları daha geniş olur. Hayvanlarda ise; büyümeyi etkileyen en büyük faktör beslenmedir. Hücrelerin hızlı metabolizması için için gerekli olan maddeleri mutlaka beslenme yoluyla alır. Güneş ışınları da büyümede önemli rol oynar.
D)KALITIM
Canlı soyları arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkmasını sağlayan faktörleri ve bunların nesilden nesle nasıl geçtiğini araştıran biyoloji dalına kalıtım bilimi veya genetik denir. Kalıtımın esaslarını açıklayan ilk bilimsel sonuç, Mendel (1860) tarafından ortaya koyulmuştur. Günümüzde genetik bilimin gelişmesi ise, genetik mühendisliği gibi insanlık tarihinde çığır açacak yeni bir bilim dalının doğmasına sebep olmuştur.
E)KÜÇÜK ZARARLILAR
Çevremizde gözle görülemeyen ve canlılara zarar veren birçok mikroorganizma vardır. Bunlar:
1)BAKTERİLER
2)VİRÜSLER
3)PARAZİTLER
1)BAKTERİLER
Hayvan yada bitki olarak nitelenemeyen, basit bir yapıya sahip olan, çok küçük yaratıklardır. Şekil yapıları itibariyle; koküsler(küre şeklinde), basiller(çubuk şeklinde), vibriyonlar (virgül şeklinde), spiriller(sarmal) olmak üzere 4 grupta incelenirler. Bölünerek çoğalabildikleri gibi bazı uygunsuz
durumlarda sporla da çoğalabilirler. Yeryüzünde bakteri bulunmayan hiçbir yer yoktur. Bazı bilim
adamları onların, Dünya'da var olan ilk canlılar olduklarını ileri sürmüştür. Ama insanoğlu bu canlıları 17. yüzyılın sonlarına kadar tanımamıştır. Ta ki Antonie van Leeuwenhoek adındaki bir kumaş tüccarı, 1680'de sudaki bakterileri keşfedinceye kadar bu böyle sürüp gitmiştir. Aslında onları en gelişmiş mikroskopla görmek bile çok zordur. Çünkü bu yaratıklar, küçük olmalarının yanı sıra, renksizlerdir de. Toplam 17 tür bakteri vardır. Bu bakterileri; yararlı bakteriler ve zararlı bakteriler olarak ikiye ayırabiliriz.
a)BAKTERİLERİN YARARLARI:
Yararlı bakteriler, çürümekte olan organik maddeler üzerinde yaşarlar. Bu bakteriler ölü dokuları parçalayarak canlının yapısındaki temel maddelerin ayrılmasına yardımcı olur. Bu temel maddeler çok yararlıdır. Diğer bitkilerin beslenmesinde bu çok önemlidir. Eğer bakteriler olmasaydı Dünya bir leş yığını ve ölü bitki artıklarıyla dolu olurdu. Bakterilerin işlerini yaptıklarını en güzel örneği; büyük bir ekosistem olan ve Amazon Ormanları'dır. Her gün ölü bitki artıkları ve hayvan ölüleri yere düşer ve bu büyük ekosistemin en altında bulunan bakteriler bu artıkları ayrıştır. Sütün yoğurda ve peynire, üzüm suyunun sirkeye dönüşmesini sağlayan bakteriler yararlıdır.
* Ayrıca Fleming'in şans eseri bulduğu penisilinin mikropları öldürücü etkisi vardır.
b)BAKTERİLERİN ZARARLARI:
1)Dokulara zarar verirler.
2)Yaşamlarını sürdüre bilmek için asalak yaşarlar ve yaşadıkları mikroorganizmaya zarar verirler.
3)Tetanos ve kolera gibi hastalıklara sebep olurlar.
4)Şarbon, difteri, kolera, verem, tifo, veba v. b. hastalıklara yol açarlar.
5)Yemeklerin küflenmesini ve bozulmasını sağlarlar.
c)ASALAKLIK VE ASALAK YAŞAYIŞ BİÇİMİ
Asalaklık, ortak yaşamdan çok başkasının sırtından geçinmektir. Likenler gibi birbirlerinin eksiklerini
tamamlayan organizmalar aksine, bağırsak paraziti gelişmiş organizmanın(insan)sırtından geçinir ve bu konak için çok tehlikeli olabilir. Bu canlılar büyümeyi yavaşlatır.
d)ASALAK YAŞAYAN VE GELİŞMEYİ GECİKTİREN (ÖNLEYEN) CANLILARIN ZARARLARI:
1)Canlı yumurtaları mekan seçerek o canlının büyümesini engellerler.
2)Parazitoz denilen önemli bir hastalığa neden olurlar.
3)Sıtma, uyku hastalığı, halep çıbanı, fil hastalığı, bilharziyoz delibaş(koyunlarda), trişinoz (domuzlarda), at ve sığırlara özgü strongiloidoz ve babesiyoz hastalıklarına neden olur ve hastalıkları taşırlar.
4)Memelilerin dış asalağı olan ; pire veba hastalığını, bit tifüsü, kene babesiyoz hastalığını, taşır.
5)Organizmanın aşırı tepkisi sonucu, canlıda felç, şok v. b. tehlikeli sonuçlara yol açan alerji tepkimeleri ortaya çıkar.
6)Hastalık yapıcı etkileri bulunmayan asalaklar konağın besinini çalarak büyümeyi yavaşlatır.
7)Bazı asalakların salgıladığı zehirler veya toksinler kanda özgül antitoksinlerin ortaya çıkmasına yol açarak, sıvısal bir tepkime başlatır. Bir asalak, omurgalı konağına yerleşmemek için; deri, bağırsak duvarı veya mesaneyi deldiğinde, örselseyici etki yaratmış olur.
* Asalakların konakları üzerinde, bazı uç durumlarda, konağın ölümüne bile neden olabilen çok değişik etkileri vardır.
2)VİRÜSLER
Virüsler, canlılar aleminin sınırında bulunduğu kabul edilen ve hücre asalakları olarak tanınan mikroplardır. Başlıca iki çeşittirler:
1)RNA'lı VİRÜSLER
RNA'lı virüsler; lösemi, kanser veya aids gibi hastalıklara neden olabilen tehlikeli virüslerdir. Üç gruba ayrılırlar:
1)Genetik yapısı tek zincirli RNA molekülü içeren ve bu molekülü doğrudan haberci RNA gibi kullanabilen pozitif virüslerdir. Bunlar çocuk felci v. b. hastalıklara neden
olurlar.
2)Tek zincirli RNA molekülü içeren, ama bunu haberci RNA gibi kullanmayan negatif virüslerdir. Bu virüslerin arasında grip yada kuduz virüsü vardır.
3)Haberci RNA işlevi görmeyen, ama DNA molekülü olarak kopyalanabilen tek zincirli pozitif RNA molekülü içeren virüslerdir. Bu virüsler çok tehlikelidir. Aids de bu tür virüslerdendir ve bu virüsü yok edecek bir madde bulunamamıştır. Ancak çoğu insan bu hastalıkların devasının birçok hastalık gibi yağmur ormanlarında gizli olduğunu düşünmektedir. Bazı testler sonucu bu tür virüslerin lösemi ve kansere de neden olabilecekleri doğrulanmıştır.
2)DNA'lı VİRÜSLER
DNA'lı virüsler, çoğalabilmek için bakteri hücrelerinde veya üstün yapılı canlıları meydana getiren hücrelerde asalak yaşarlar. DNA'lı virüsler çok küçük hücrelerdir. Bunların en küçüğü Hepatit B virüsüdür. Çok küçük olmasına rağmen bu virüs öldürücü etki gösterebilir. Bakterilerde asalak yaşayan virüslere bakteriyofaj denir. Bakteriyofajların kapsidi kuyruğa benzeyen bir uzantıyla sona erer. Bakteriyofajlar konak hücrenin biyokimyasal yöntemlerinden yararlanarak kendi DNA'larını
eşler, kapsit proteinlerini sentezletir ve böylece çoğaldıktan sonra hücre dışına çıkarlar.
Bakteriyofajlar bakteri hücresine bir bütün halinde girmez, kapsitlerinin ucunda bulunan bir kanal yardımıyla yalnız DNA molekülünü bakteri hücresine sokar. Hücrenin metabolizması için gerekli olan besinleri içeri alır. Çok sayıda yapılan kapsitler, konak hücrenin patlamasına yol açar. Kendini eşlemiş olan virüs DNA'ları bu evrede kapsitlerin içine girer, yani kendine bir kapsit yapar ve
konak hücre ölünce dışarı çıkar. Yeni oluşan bu virüslerin başka hücrelere girmesiyle, döngü yeniden başlar. Hastalığın asıl nedeni de budur. Kılıflı virüslerde ise döngünün son bölümü biraz farklıdır: Bu virüsler konak hücreyi patlatarak değil, hücre zarının bir kısmını da alarak tomurcuklanma yoluyla dışarı çıkar. Bu durumda konağın tepkisi hastalığa neden olur. Bu nedenle
Epstein-Barr denilen herpes virüsü veya papillom gibi dölyatağı boynu yaralarına yol açan bazı virüsler ile Hepatit B virüsü, vücutta kanserlerin oluşumunda rol oynayan virüslerdendir.
3)PARAZİTLER
Yaşamının bir bölümünde bir başka organizmaya gereksinim duyan, bir konağa fizyolojik olarak bağlanan ve ondan gerekli besinlerini sağlayan, bazen de onu ortam olarak kullanan organizmalardır. Asalak yaşarlar. Hayvanların ve bitkilerin hemen tümüne özgü parazitler vardır. Tümü parazit olan virüsler yanında en önemli parazitler bakteriler, tek hücreli hayvanlar, yuvarlak solucanlar, yassı solucanlar, kıl kurdu, bağırsak parazitleridir.
PARAZİT HASTALIKLARI
Parazitler, genellikle organizmanın sindirim sistemine yerleşerek, konağın sırtından geçinir. Konak için çok tehlikeli hastalıklar ve gelişme sorunları söz konusudur. Konağın aşırı tepkisi sonucu bir şoka yada felce neden olabilir.
Parazitler vücudumuza çok çeşitli yollarla girebilir ve çoğalabilirler. Özellikle bağırsak paraziti, kıl kurdu gibi tehlikeli parazitler dokularda, bağırsak duvarında ve mesanede tahribata yol açarlar. Bazı yaşlı ve bünyesi zayıf insanlarda parazitler, konak sağlığı için tehdit unsuru oluştururlar. Bu yüzden ölen ve bu parazitlere yorgun vücudu karşı koyamamış birçok yaşlı insan vardır. İşte bu hastalıkları yapan en tehlikeli parazitler şunlardır: Sıtma, layşmanyaz, tripanozomiyaz, chargas hastalığı, filariyaz, şistomiyaz, toksoplazmoz, amebias ve barsak şeritleridir.
Hücre bölünmesi, zigot teşekkülünden kısa bir süre sonra başlar. Mitoz bölünme şeklindeki bu olay, bütün hayat boyunca devam eder. Büyüme, canlı organizmayı oluşturan madde miktarı ve hücre sayısındaki artıştır. Döllenmiş yumurtanın ilk bölünmelerinden bir süre sonra büyüme başlar. Büyüme embriyonun dışardan besin alması ve hücre sayısının artması ile sağlanır ve gelişmenin belirli zamanlarında çok hızlıdır. Hayvanlarda büyüme belli bir büyüklüğe ulaşınca yavaşlar veya durur. Bitkiler ise hayatları boyunca büyümeye devam eder. Farklılaşma, embriyodaki hücre bölünmeleri devam ederken, bazı hücrelerin yapı ve özelliklerinde ortaya çıkan değişimlere denir. Böylece bir tek hücreden, çeşitli görevleri yapmak üzere özelleşmiş, birbirinden çok farklı hücreler meydana gelir. Gelişme ise; hücre bölünmesi, büyüme ve farklılaşmayı içine alan karmaşık bir olaylar dizisidir.
B)ÇEŞİTLİ BÜYÜME TİPLERİ
Büyüme, organizmanın türüne göre, olgunlaşma evresinde duran veya tüm yaşam boyunca sürekli veya aralıklı çalışan bir motor gibidir. Tüm bitki ve omurgasız hayvanlar sürekli ve düzenli biçimde büyür. Bu büyüme genç iken çok hızlı olur. Zaman geçtikçe yavaşlar. Sürüngenlerde büyüme hiç durmaz. Memelilerde ise hayvan erişkin hale geldiğinde (fil hariç) büyüme tamamlanır. Memelilerde büyüme sürecini durduran iki farklı etmen vardır:
*Ölü hücrelerin yerine yeni canlı hücrelerin gelmesini sağlamak üzere hücrelerin daha yavaş bir tempoyla çoğalması,
*Çoğalan dokuların kaybolması. Zaten hayvanlar hücrelerinin büyümesinden çok, çoğalmasıyla büyür.
C)ÇEVRENİN BÜYÜME VE GELİŞME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Bütün biyolojik olaylar gibi büyüme de çevresel ve genetik etmenlerin bir arada etki göstermesiyle gerçekleşir. Mesela iklime göre; sıcak bölgelerdeki bitkilerin yaprakları su kaybını en aza indirmek amacıyla incelmiştir. Ancak daha yumuşak bir iklimde, bol sulu bir alanda bitkinin yaprakları daha geniş olur. Hayvanlarda ise; büyümeyi etkileyen en büyük faktör beslenmedir. Hücrelerin hızlı metabolizması için için gerekli olan maddeleri mutlaka beslenme yoluyla alır. Güneş ışınları da büyümede önemli rol oynar.
D)KALITIM
Canlı soyları arasındaki benzerlik ve farklılıkların ortaya çıkmasını sağlayan faktörleri ve bunların nesilden nesle nasıl geçtiğini araştıran biyoloji dalına kalıtım bilimi veya genetik denir. Kalıtımın esaslarını açıklayan ilk bilimsel sonuç, Mendel (1860) tarafından ortaya koyulmuştur. Günümüzde genetik bilimin gelişmesi ise, genetik mühendisliği gibi insanlık tarihinde çığır açacak yeni bir bilim dalının doğmasına sebep olmuştur.
E)KÜÇÜK ZARARLILAR
Çevremizde gözle görülemeyen ve canlılara zarar veren birçok mikroorganizma vardır. Bunlar:
1)BAKTERİLER
2)VİRÜSLER
3)PARAZİTLER
1)BAKTERİLER
Hayvan yada bitki olarak nitelenemeyen, basit bir yapıya sahip olan, çok küçük yaratıklardır. Şekil yapıları itibariyle; koküsler(küre şeklinde), basiller(çubuk şeklinde), vibriyonlar (virgül şeklinde), spiriller(sarmal) olmak üzere 4 grupta incelenirler. Bölünerek çoğalabildikleri gibi bazı uygunsuz
durumlarda sporla da çoğalabilirler. Yeryüzünde bakteri bulunmayan hiçbir yer yoktur. Bazı bilim
adamları onların, Dünya'da var olan ilk canlılar olduklarını ileri sürmüştür. Ama insanoğlu bu canlıları 17. yüzyılın sonlarına kadar tanımamıştır. Ta ki Antonie van Leeuwenhoek adındaki bir kumaş tüccarı, 1680'de sudaki bakterileri keşfedinceye kadar bu böyle sürüp gitmiştir. Aslında onları en gelişmiş mikroskopla görmek bile çok zordur. Çünkü bu yaratıklar, küçük olmalarının yanı sıra, renksizlerdir de. Toplam 17 tür bakteri vardır. Bu bakterileri; yararlı bakteriler ve zararlı bakteriler olarak ikiye ayırabiliriz.
a)BAKTERİLERİN YARARLARI:
Yararlı bakteriler, çürümekte olan organik maddeler üzerinde yaşarlar. Bu bakteriler ölü dokuları parçalayarak canlının yapısındaki temel maddelerin ayrılmasına yardımcı olur. Bu temel maddeler çok yararlıdır. Diğer bitkilerin beslenmesinde bu çok önemlidir. Eğer bakteriler olmasaydı Dünya bir leş yığını ve ölü bitki artıklarıyla dolu olurdu. Bakterilerin işlerini yaptıklarını en güzel örneği; büyük bir ekosistem olan ve Amazon Ormanları'dır. Her gün ölü bitki artıkları ve hayvan ölüleri yere düşer ve bu büyük ekosistemin en altında bulunan bakteriler bu artıkları ayrıştır. Sütün yoğurda ve peynire, üzüm suyunun sirkeye dönüşmesini sağlayan bakteriler yararlıdır.
* Ayrıca Fleming'in şans eseri bulduğu penisilinin mikropları öldürücü etkisi vardır.
b)BAKTERİLERİN ZARARLARI:
1)Dokulara zarar verirler.
2)Yaşamlarını sürdüre bilmek için asalak yaşarlar ve yaşadıkları mikroorganizmaya zarar verirler.
3)Tetanos ve kolera gibi hastalıklara sebep olurlar.
4)Şarbon, difteri, kolera, verem, tifo, veba v. b. hastalıklara yol açarlar.
5)Yemeklerin küflenmesini ve bozulmasını sağlarlar.
c)ASALAKLIK VE ASALAK YAŞAYIŞ BİÇİMİ
Asalaklık, ortak yaşamdan çok başkasının sırtından geçinmektir. Likenler gibi birbirlerinin eksiklerini
tamamlayan organizmalar aksine, bağırsak paraziti gelişmiş organizmanın(insan)sırtından geçinir ve bu konak için çok tehlikeli olabilir. Bu canlılar büyümeyi yavaşlatır.
d)ASALAK YAŞAYAN VE GELİŞMEYİ GECİKTİREN (ÖNLEYEN) CANLILARIN ZARARLARI:
1)Canlı yumurtaları mekan seçerek o canlının büyümesini engellerler.
2)Parazitoz denilen önemli bir hastalığa neden olurlar.
3)Sıtma, uyku hastalığı, halep çıbanı, fil hastalığı, bilharziyoz delibaş(koyunlarda), trişinoz (domuzlarda), at ve sığırlara özgü strongiloidoz ve babesiyoz hastalıklarına neden olur ve hastalıkları taşırlar.
4)Memelilerin dış asalağı olan ; pire veba hastalığını, bit tifüsü, kene babesiyoz hastalığını, taşır.
5)Organizmanın aşırı tepkisi sonucu, canlıda felç, şok v. b. tehlikeli sonuçlara yol açan alerji tepkimeleri ortaya çıkar.
6)Hastalık yapıcı etkileri bulunmayan asalaklar konağın besinini çalarak büyümeyi yavaşlatır.
7)Bazı asalakların salgıladığı zehirler veya toksinler kanda özgül antitoksinlerin ortaya çıkmasına yol açarak, sıvısal bir tepkime başlatır. Bir asalak, omurgalı konağına yerleşmemek için; deri, bağırsak duvarı veya mesaneyi deldiğinde, örselseyici etki yaratmış olur.
* Asalakların konakları üzerinde, bazı uç durumlarda, konağın ölümüne bile neden olabilen çok değişik etkileri vardır.
2)VİRÜSLER
Virüsler, canlılar aleminin sınırında bulunduğu kabul edilen ve hücre asalakları olarak tanınan mikroplardır. Başlıca iki çeşittirler:
1)RNA'lı VİRÜSLER
RNA'lı virüsler; lösemi, kanser veya aids gibi hastalıklara neden olabilen tehlikeli virüslerdir. Üç gruba ayrılırlar:
1)Genetik yapısı tek zincirli RNA molekülü içeren ve bu molekülü doğrudan haberci RNA gibi kullanabilen pozitif virüslerdir. Bunlar çocuk felci v. b. hastalıklara neden
olurlar.
2)Tek zincirli RNA molekülü içeren, ama bunu haberci RNA gibi kullanmayan negatif virüslerdir. Bu virüslerin arasında grip yada kuduz virüsü vardır.
3)Haberci RNA işlevi görmeyen, ama DNA molekülü olarak kopyalanabilen tek zincirli pozitif RNA molekülü içeren virüslerdir. Bu virüsler çok tehlikelidir. Aids de bu tür virüslerdendir ve bu virüsü yok edecek bir madde bulunamamıştır. Ancak çoğu insan bu hastalıkların devasının birçok hastalık gibi yağmur ormanlarında gizli olduğunu düşünmektedir. Bazı testler sonucu bu tür virüslerin lösemi ve kansere de neden olabilecekleri doğrulanmıştır.
2)DNA'lı VİRÜSLER
DNA'lı virüsler, çoğalabilmek için bakteri hücrelerinde veya üstün yapılı canlıları meydana getiren hücrelerde asalak yaşarlar. DNA'lı virüsler çok küçük hücrelerdir. Bunların en küçüğü Hepatit B virüsüdür. Çok küçük olmasına rağmen bu virüs öldürücü etki gösterebilir. Bakterilerde asalak yaşayan virüslere bakteriyofaj denir. Bakteriyofajların kapsidi kuyruğa benzeyen bir uzantıyla sona erer. Bakteriyofajlar konak hücrenin biyokimyasal yöntemlerinden yararlanarak kendi DNA'larını
eşler, kapsit proteinlerini sentezletir ve böylece çoğaldıktan sonra hücre dışına çıkarlar.
Bakteriyofajlar bakteri hücresine bir bütün halinde girmez, kapsitlerinin ucunda bulunan bir kanal yardımıyla yalnız DNA molekülünü bakteri hücresine sokar. Hücrenin metabolizması için gerekli olan besinleri içeri alır. Çok sayıda yapılan kapsitler, konak hücrenin patlamasına yol açar. Kendini eşlemiş olan virüs DNA'ları bu evrede kapsitlerin içine girer, yani kendine bir kapsit yapar ve
konak hücre ölünce dışarı çıkar. Yeni oluşan bu virüslerin başka hücrelere girmesiyle, döngü yeniden başlar. Hastalığın asıl nedeni de budur. Kılıflı virüslerde ise döngünün son bölümü biraz farklıdır: Bu virüsler konak hücreyi patlatarak değil, hücre zarının bir kısmını da alarak tomurcuklanma yoluyla dışarı çıkar. Bu durumda konağın tepkisi hastalığa neden olur. Bu nedenle
Epstein-Barr denilen herpes virüsü veya papillom gibi dölyatağı boynu yaralarına yol açan bazı virüsler ile Hepatit B virüsü, vücutta kanserlerin oluşumunda rol oynayan virüslerdendir.
3)PARAZİTLER
Yaşamının bir bölümünde bir başka organizmaya gereksinim duyan, bir konağa fizyolojik olarak bağlanan ve ondan gerekli besinlerini sağlayan, bazen de onu ortam olarak kullanan organizmalardır. Asalak yaşarlar. Hayvanların ve bitkilerin hemen tümüne özgü parazitler vardır. Tümü parazit olan virüsler yanında en önemli parazitler bakteriler, tek hücreli hayvanlar, yuvarlak solucanlar, yassı solucanlar, kıl kurdu, bağırsak parazitleridir.
PARAZİT HASTALIKLARI
Parazitler, genellikle organizmanın sindirim sistemine yerleşerek, konağın sırtından geçinir. Konak için çok tehlikeli hastalıklar ve gelişme sorunları söz konusudur. Konağın aşırı tepkisi sonucu bir şoka yada felce neden olabilir.
Parazitler vücudumuza çok çeşitli yollarla girebilir ve çoğalabilirler. Özellikle bağırsak paraziti, kıl kurdu gibi tehlikeli parazitler dokularda, bağırsak duvarında ve mesanede tahribata yol açarlar. Bazı yaşlı ve bünyesi zayıf insanlarda parazitler, konak sağlığı için tehdit unsuru oluştururlar. Bu yüzden ölen ve bu parazitlere yorgun vücudu karşı koyamamış birçok yaşlı insan vardır. İşte bu hastalıkları yapan en tehlikeli parazitler şunlardır: Sıtma, layşmanyaz, tripanozomiyaz, chargas hastalığı, filariyaz, şistomiyaz, toksoplazmoz, amebias ve barsak şeritleridir.
Biyoloji ve Sağlık Bilgisi
- 11-13 Yaş Gelişim Dönemi
- Aflatoksinler Nedir?
- Afrika Hayvanları
- Ağız ve Diş Sağlığı
- AIDS Nedir?
- Akciğer
- Akciğer Absesi
- Akraba Evlilikleri ve Sorunları
- Aktif Taşıma
- Alglerin Önemi
- Alkolizm Nedir?
- Alzheimer Hastalığı
- Aminoasitler ve Proteinler
- Amphibia (İki Yaşamlılar)
- Ani İşitme Kaybı
- Antibiyotik Direnci
- Antibiyotiklere Rezistans
- Antibiyotiklerin Etkisi
- Antifriz Nedir?
- Antioksidan Nedir?
- Apoptozis Nedir?
- Arı Taklidi Yapan Orkide
- Aşı ve Serum Nedir?
- Aşı ve Türleri Nedir?
- Atatürk Çiçeği
- Atın Evrimi
- Avcı Bitki Venüs
- Aves (Kuşlar)
- Ayna Nöronlar
- Azot Döngüsü