Canlılarda Üreme

Canlılarda Üreme

Bitkilerde ve hayvanlarda eşeysiz üreme
Bir organizmadan yeni bir organizmanın meydana gelmesinin en ilkel yöntemi eşeysiz üremedir. Eşeysiz üreme birkaç şekilde olur. Birçok bitkiler spor adı verilen çok küçük yapılar meydana getirirler ve bunları organizmanın dışına bırakırlar. Bu sporlardan uygun çevre şartlarında doğrudan doğruya yeni bireyler gelişir.

Bazı canlılarda organizmadan ayrılan bir parça yeni bir organizma meydana getirir. Örneğin patates yumrusunun “düğüm” lerinden (nodyum) yeni bitkiler gelişir. Güller, asmalar, söğütler ana bitkiden ayrılan küçük bir daldan tam bir bitki meydana getirirler.

Bazı bitkiler ve hayvanlar tomurcuklanma yöntemi ile çoğalırlar. Ananın vücudundan dışarı doğru önce bir küçük çıkıntı gelişir. Sonra bu çıkıntı büyüyerek ananın şeklini alır. Bu yapı, görevlerini yapabilecek hale gelince, ana bireyden ayrılır.

Basit organizmaların birçoğu hem eşeysiz hem de eşeyli üreme yöntemlerinin ikisini birden kullanırlar. Hydra’dan tomurcuklanma ile genç bir hidra teşekkül eder. Aynı zamanda hidranın vücudunda erkek ve dişi üreme organları gelişir ve bu organlarda meydana gelen eşey hücreleri aracılığı ile de eşeyli olarak ürer.

Bazı algler hem eşeysiz olarak sporlarla ürerler, hem de eşey hücreleri teşkil ederek eşeyli üreme yöntemi ile çoğalırlar.

Eşeyli üreme ile farklı özelliklere sahip oğul bireyler meydana gelir

Ayrı bireylerden gelen iki hücrenin çekirdeklerinin birleşmesiyle yeni bir bireyin meydana gelmesi olayına eşeyli üreme denir. Eşey hücresinin kromozomlarında, bireye ait genetik madde vardır. Çekirdeklerin birleşmesi sayısız karakter kombinasyonlarına sahip olan oğul döllerin meydana gelmesine imkan verir. Bu, eşeyli üremenin eşeysiz üremeye göre evrimde başarılı olmasını sağlayan bir durumdur. Çünkü yeni kombinasyonlar genellikle, o türün, çevrenin değişen şartlarına uyma şansını arttırır.

Yeni bir birey teşkil etmek üzere birleşen iki hücreye gamet denir. Çok basit organizmaların bazı türlerinde gametler arasında fark yoktur. (eşgamet=izogamet). Buna karşılık hemen bütün kompleks yapılı bitki ve hayvanlarda, bu iki hücrenin şekli çok farklı olur. Dişi gametlere yumurta veya ovum denir ve büyük olur. Yumurtalar kendi kendilerine hareket etmezler ve içlerinde bol miktarda besin depolarlar. Sperm denilen erkek gametler ise çok küçüktürler, hareket ederler ve hemen hemen sadece çekirdek maddesinden oluşurlar.

Normal olarak, her organizma türünün her bir hücresinde aynı sayıda kromozom bulunduğunu öğrendiniz. Bunun önemli bir istisnası vardır. Olgun gametler bu istisnayı teşkil ederler. Gametlerdeki kromozom sayısı organizmanın vücut hücrelerinde bulunan kromozom sayısının tam yarısıdır. Eğer her gamet ananın vücut hücrelerinde bulunan sayıda kromozom taşısaydı iki gametin birleşmesi ile meydana gelecek yeni dölün hücrelerinde kromozom sayısı iki katına çıkacaktı. Aynı türün farklı döllerindeki kromozom sayısı daima aynıdır ve yeni dölde bu sayının hiçbir zaman iki katına çıkmadığı gözlenmiştir. Gametlerin dışındaki bütün hücrelerde kromozom sayısı çifttir. Örneğin, insanın vücut hücrelerindeki 46 kromozom, 23 kromozom halinde düzenlenmiştir. Her çift kromozomda bulunan DNA türün özel karakterlerini tayin eder. Örneğin, bir çift kromozom, kısmen veya tamamen göz rengini düzenleyen DNA’yı taşıyabilir. Çiftin bir üyesi mavi gözü meydana getiren DNA’ya, diğeri kahverengi gözü veren DNA’ sahip olabilir. Gamet hücrelerinde her kromozom çiftinin yalnız bir üyesi bulunur. Kromozom çiftinin yalnız bir üyesini taşıyan hücrelere monoploit denir. Mono tek anlamında olup kelimelerin önüne eklenir. Di, aynı şekilde, çift anlamına gelen bir ön ektir. İki monoploit gamet hücresinin birleşerek diploit bir hücre teşkil etmesi olayına döllenme (fertilizasyon) denir. Bu diploit hücreye zigot denir. Zigot yeni bir bireyin başlangıç hücresidir.
Kromozom sayısının dölden döle aynı kalmasının sırrı diploit organizmalardan monoploit gametlerin meydana getirilmesidir. Monoploit hücreler meydana gelirken diploit hücrelerde mayoz adı verilen özel bir çeşit hücre bölünmesi olur.

Mayoz özel bir hücre bölünmesidir
Bir hücre mayozla bölünecekse, hücrelerdeki her bir kromozom aynı karakteri düzenleyen diğer kromozomlar yan yana gelerek çift yapar. Biri anadan diğeri babadan gelen benzer yapıdaki bu iki kromozomun her birine homolog kromozom denir. Örneğin, göz rengini kontrol eden DNA moleküllerine sahip olan iki kromozom bir çift teşkil eder. Bir kromozomda mavi göz rengini veren, diğerinde kahverengi göz rengini veren DNA molokülleri bulunur. Her biri kromozomun ayrıca çift yapısı olduğunu hatırlayınız ( iki kromatit ). Böylece her kromozom çifti dört kromatitten oluşur. Dört kromatitten oluşan bir çift kromozom grubuna tetrat denir. Mitozda hiçbir zaman tetratlar teşekkül etmez.

Tetrat teşekkülünden sonra çekirdek zarı ve nükleolus kaybolur. Her kromozom çiftinin biri, yani tetratın iki üyesi birbirinden uzaklaşarak ipin iki ucuna hareket ederler. Hücre bölünür ve böylece meydana gelen her iki hücrede de her tip kromozomun yalnızca biri bulunur. Her bir kromozom henüz birbirine bağlı iki kromatitten oluşmaktadır. Yukarda verilen örneğe göre, mavi göz rengini taşıyan iki kromatit yeni hücrelerin birinden, kahverengi göz rengini taşıyan iki kromatit ise diğer yeni hücreye geçmiştir.

Mayozda ikinci bir hücre bölünmesi daha meydana gelir. Bu kez, birinci bölünmeden önce teşekkül etmiş olan iki kromatit birbirinden ayrılır ve yeni iki hücreye geçer. Mayozdaki kromatitlerin ayrılması olayını mitozdaki durum ile karşılaştırınız. Mitozda yalnız bir bölünme vardır. Kromitler bölünmeden önce teşekkül ederler ve mitoz sırasında meydana gelen tek bölünmede birbirinden ayrılıp yeni hücrelere geçerler. Buna karşılık, mayozda iki bölünme meydana gelir. Kromatitler birinci bölünmeden önce teşekkül ederler, ancak ikinci bölünme sırasında ayrılırlar.

Mayoz olayında bir diploit hücreden dört monoploit hücre teşekkül eder. Bir çok dişi organizmalarda dişi gametler meydana gelirken, mayozda hücreler düzgün bir şekilde bölünmezler. Böylece dört hücre yerine yeterli miktarda sitoplazma kapsayan bir tek hücre meydana gelir ve bu hücre yumurtayı teşkil eder. Diğer üç hücre küçük kalır ve bunlara kutup hücreleri denir. Çoğunluk bu üç hücre ölür. Erkek organizmalarda mayozla meydana gelen hücrelerin hepsinden görev yapan spermler teşekkül eder. Bazı bitki hayvanlarda mayozla teşekkül eden hücrelerden monoploit dokular meydana gelir ve bunlar da monoploit gametleri meydana getirirler.

Evrim sırasında organizmaların diploit safhası dominant olmuştur

İnsanlar diploit dominant safhaya sahiptir. Yani bireyin hayatı boyunca bütün vücut hücreleri 46 kromozom kapsarlar ve gamet hücreleri 23 kromozomlu olurlar.

Bazı yeşil algler ve kara yosunlarında monoploit safha dominanttır. Kara yosunlarında yumurtalar ve spermler ayrı ayrı monoploit bitkilerin uçlarında meydana gelir. Kara yosunları çok nemli bölgelerde yaşarlar. Bu nemli çevre spermlerin, dişi bitkinin ucuna ulaşmak üzere yüzmesi için gerekli suyu sağlar. Spermler yüzerek dişi bitkiye ulaşır ve yumurtayı döller. Meydana gelen diploit hücreden küçük ve diploit bir yapı gelişir ve bu yapı monoploit bitkiye bağlı kalır. Bu diploit yapının ucundaki dokuda mayoz meydana gelir. Böylece meydana gelen monoploit sporlar çevreye dağılırlar. Bu sporlar birleşmezler. Her bir spordan yeni bir monoploit kara yosunu gelişir.

Çiçekli bitkilerin monoploit evresi çok indirgenmiştir. Bu evre çok küçük olup tam bir şekilde diploit bitkiye bağlıdır.

Doğal seleksiyon olayı bir organizmaların diploit safhaları gittikçe dominant bir şekilde gelişmiştir ve daha sonra teşekkül etmiş olan bütün bitkilerin ve hayvanların temel bir karakteri olmuştur.

ÇİCEKLİ BİTKİLERDE EŞEYLİ ÜREME
Üreme organları çiçeklerde yer alır
Çiçekli bitkilerde yer alan özel yapılarda meydana gelen gametlerle ürerler. Çiçekteki erkek organa stamen, dişi organa da pistil denir.

Çiçekli bitkilerde dişi organ (pistil) yumurtalık ( ovaryum) dişicik borusu ( stilus) ve tepecikten ( stigma ) meydana gelir. Yumurtalık pistilin alt tarafında, içersinde tohum taslağını (ovul) kapsayan şişkin kısımdır. Ovaryum içerisinde bir veya çok sayıda tohum taslağı bulunabilir. Dişi monoploit hücre tohum taslağının içinde teşekkül eder. Tohum taslağının dokusu içindeki hücrelerden bir tanesi mayoz ile bölünerek 4 monoploit hücre meydana getirir.

Bu hücrelerden üç tanesi kaybolur, geriye kalan bir tanesi gelişerek embriyo kesesini yapar. Bunun için hücrenin çekirdeği art arda 3 defa mitoz bölünme geçirerek 8 monoploit çekirdeğe ayrılır. Bu sekiz çekirdekten üç tanesinin etrafına plazma ve çeper çevrilir ve başlangıç hücresinin üst tarafından yer alır. Bunlardan ikisi sinergit hücre (arkadaş hücre), biri yumurta hücresidir. Diğer üç çekirdek de etrafına plazma ve çeper çevrilerek hücrenin alt tarafında yer alır. Bunlar antipot hücreleri olarak adlandırılır. Hücrenin ortasında kalan iki çekirdeğe de polar nükleus denir.

Çiçekli bitkilerde erkek organın (stamen) ucundaki yapıya başçık (anter) denir. Başçık bir sapla (filament) çiçeğe bağlıdır. Başçıkta bulunan yüzlerce diploit hücre mayoz bölünme ile monoploit hücrelere ayrılır. Bu hücrelerin çekirdekleri mitoz ile ikiye bölünür ve etrafını sitoplazma ve çeper çevrilir. Bu hücrelerden büyük olanı vegetatif hücre, küçük olanı generatif hücredir. Böylece iki monoploit hücreden oluşan çiçek tozu (polen) meydana gelir. Tepecik üzerine konan polen dişicik borusu içinden yumurtalığa uzanan bir polen tüpü meydana getirir. Polen içindeki hücreler polen tüpüne geçer ve uç tarafa gelir. Vegetatif hücre bir müddet sonra ortadan kaybolur. Generatif hücre mitoz ile bölünerek iki sperm hücresine ayrılır. Bu monoploit erkek gametler polen tüpü aracılığı ile yumurtalığa erişirler. Sperm hücresinden biri yumurta hücresini döller, diğeri, iki kutup çekirdeğinin birleşmesi ile meydana gelen diploit çekirdekle birleşerek triploit çekirdeği yapar. Bu, bölünerek embriyoya besin teşkil eden endospermi (besidoku) meydana getirir. Endosperm dokusu buğday, arpa, yulaf gibi nişastalı besinlerimizin taneciklerinin esas kitlesini teşkil eder. Döllenen yumurta hücresi de embriyoyu verir. Embriyo ve endosperm bir arada tohumu teşkil eder.

Tohumun büyüklüğü bitki türüne göre değişir. Örneğin orkideler toz parçacıkları büyüklüğünde tohumlar meydana getirirler. Halbuki Hint okyanusundaki adalarda yetişen bir çeşit Hindistan cevizi ağacı 20 kilo ağırlığında tohum meydana getirir.

Çiçekleri olan bitkiler çok farklı çevrelerde bulunurlar. Bazıları çöllerde yetişir. Bazıları dağların tepesinde görülür. Bazıları sığ kıyı sularında yaşarlar. Bildiğiniz gibi, sadece açık okyanuslarda ve kutuplarda bitkiler bulunmaz. Çiçekli bitkilerde görülen bazı adaptasyonlar bu organizmaların başarılı olmasına yardım etmiştir. Bunlar: a) Çok indirgemiş bir monoploit safhaya sahip kendine yeterli bir diploit hayat, b) Bir bitkinin sperm hücrelerinin diğer bitkinin yumurta hücrelerine çok özelleşmiş ve çok etken yollarla taşımasının evrimi ve böylece kromozomların tekrar tekrar karışmasının sağlanması, c)Genç bitkiye besin ve barınak teşkil eden tohumun evrimi olarak sıralanabilir.

Tohumlar ve meyveler
Döllenmiş yumurtadan tohum meydana gelir. Ayni zamanda yumurtalık dokusu genellikle büyüyerek meyve halinde gelişir. Meyve çoğunluk tohumları yaymaya yardim edecek şekilde özelleşir. Çok iyi bildiğiniz meyveler yediğimiz etli dokulardır. Meyveler kuşlar ve diğer hayvanlar tarafından besin olarak alınır ve kilometrelerce uzaklara taşınır. Çoğunluk bu meyvelerin tohumları sindirilemedikleri için, hayvanin bağırsağından zarar görmeden atılırlar ve çimlenebilirler. Bazı meyvelerin kancaları vardır ve hayvanin üzerine takılır. Diş budak ağacının meyveleri gibi bazı meyvelerin de kanatları vardır ve bu kanatlar meyvelerin rüzgarda uçmasını mümkün kılar.

Tozlaşma
Polenler anterden atılırlar ve rüzgarla, böceklerle, kuşlarla veya diğer hayvanlarla, aynı çiçeğin pistiline taşınırlar. Anterden pistil üzerine polen taşınmasına (polinasyon) denir. Pistilde döllenme meydana gelir. Çapraz tozlaşma olması daha geniş bir genetik çeşitlilik imkanını sağlar. Çünkü oğul döl iki farklı bitkinin her birinden gelen kromozom takımlarından birini alır.

HAYVANLARDA ÜREME SİSTEMİ
Canlıların tipik ve karakteristik özelliklerinden biri üremedir. Her canlı gelişmesinin belli bir devresinde kendine benzer yeni yavrular meydana getirir, soyunu devam ettirir. Bu olaya; üreme adı verilir. Genel olarak hayvanlar aleminde üreme, yumurta, ve sperm adı verilen dişi ve erkek hücrelerin birleşmesi ve teşekkül eden zigot ’ un gelişmesi ile olur.

Üremede rol oynayan ve dişi hücrelere eşeysel hücreler veya gamet (Erkek ve Dişi gamet) adi verilir. Gametler hayvanlarda özel organlar tarafından meydana getirilir. Gametleri meydana getiren organlara üreme organları (Gonad), bunların dişi gametleri (Yumurta hücreleri) veren organlara yumurtalık (Ovaryum), erkek gametleri (Spermleri) veren organlara da erbezi ( Testis) adi verilir, ekseriyetle hayvanlarda dişi ve erkek üreme organları (Yumurtalık ve erbezleri) başka başka fertlerde bulunur. Böyle hayvanlara ayrı eşeyli hayvanlar ( Gonokerik hayvanlar) adi verilir. Bildiğimiz hayvanlardan çoğu (Böcekler, kuşlar, memeliler) ayrı eşeyli, yani erkek ve dişileri ayrı olan hayvanlardır. Halbuki bazı hayvanlarda erkek ve dişi üreme organları yalnız bir şey üzerinde bulunur, Böyle hayvanlara da erselik hayvanlar (Hermafrodit hayvanlar) adi verilir. Yer solucanları ile yumuşakçalar ve ekseriyetle iç parazitler erselik hayvanlardır.

1-) İlksel Hayvanlarda Üreme Organları: Bir hücreli hayvanların hiç birinde üreme organeli yoktur. Ancak bazılarında erkek ve dişi üreme hücreleri meydana gelir. Çok hücrelilerden süngerlerde de özel üreme organı bulunmaz. Süngerlerin orta tabakası olan mezenşimde, ameboit hücreler yumurta ve sperm hücrelerini meydana getirir. Bu hücreler mezenşimin her hangi bir yerinde bulunabilir. Yani süngerlerde üreme ile ilgili hücrelerin belirli bir yeri yoktur. Bununla beraber sperm hücreleri üst tarafta yumurta hücreleri alt tarafta meydana gelir. Bazı süngerler ayrı eşeyli, bazıları ise hermafroditdir. Sölenterlerde ( kritliler) üreme organları ektoderm veya endodermin teşkil ettiği basit keselerden ibarettir. Bu keselerde meydana gelen yumurta ve spermler, keselerin patlamasıyla dışarı atılır. Suda bir biriyle birleşen hücrelerin teşkil ettiği zigot ’dan önce hareketli bir kurtçuk (Planula) meydana gelir. Sonra bu kurtçukta kendini bir yere tespit ederek yavaş yavaş ona hayvan meydana gelir. (Hydra, deniz anası, mercanlar)

2-) Yüksek Yapılı Hayvanlarda Üreme Organları: Sölamatlar adı verilen yüksek yapılı çok hücreli organizmalar da (Solucanlar, eklem bacaklılar, yumuşakçalar, derisi dikenliler ve kordatlar), üreme organları (Mezodermin meydana getirdiği sölom keselerinden) meydana gelir. Ancak yassı ve yuvarlak solucanlarda (Tenya, askais gibi ) mezodermden meydana gelen küçük sölom keseleri eşeysel bez ödevini görür. Diğer sölamatlarda sölom kesesi duvarının (sölom epitelinin) bir parçası eşeysel bez haline gelir. İşte erkek ve dişi hücreler, erkeklerde erbezi (Testis), dişilerde yumurtalık (Ovaryum) adı verilen bu eşeysel organlar tarafından meydana getirilir. Ekseriye çift olan bu organlar, çok defa yardımcı teşekküllerle beraber bir sistem ÜREME SİSTEMİNİ meydana getirirler. Üreme organlarının epitel hücrelerinden meydana gelen eşeysel hücrelerin dışarı atılması için daima bir kanal bulunur, bu kanal erkeklerde Sperm Kanalı (Vas deferons ), dişilerde yumurta kanalı (Ovidükt) adını alır. Genel olarak sperm kanalında spermlerin toplanması için bir sperm kesesi (Vesikula seminalis) ve özel salgı bezleri; yumurta kanalında ise, erkek hayvandan gelen spermleri uzun zaman saklamaya yarayan yine bir sperm kesesi (Reseptakülüm seminis) ve yumurtanın içinde gelişeceği bir döl yatağı (Uterüs) ve özel salgı bezleri bulunur. Birçok hayvanlarda döllenmiş hücrenin, embriyonun beslenme, gelişme ve korunmasını sağlayan özel teşekküllerde (Vitellüs ve kabuk bezleri gibi) bulunur. Burada omurgasız hayvanlardan erselik olan bir solucanla bir tenya halkasındaki üreme organları örnek olarak gösterilmiştir.

Ayrı eşeyli olanlarda da esas kısımlar aynıdır. Yumurtalıktan gelen yumurta hücresi evvela sperm kesesinden gelen bir spermle birleşir sonra döllenmiş hücrenin etrafına besin (Vitellüs) bezlerinden gelen besin maddesi toplanır ve bir kabukla sarılır. Böylece yeni teşekkül eden embriyo serbest yaşayabilecek hale gelinceye kadar hem hazır besin maddeleriyle beslenmiş, hem de kabuk sayesinde korunmuş olur. Bu tarz yardımcı teşekküller bir çok hayvan gruplarında ve hatta memeliler hariç, bütün omurgalılar da bulunur.

OMURGALILARDA ÜREME SİSTEMİ
Yassı ve yuvarlak kurtlar müstesna, bütün sölamatlar da nefridyum hem boşaltım maddelerini, hem de üreme hücrelerini dışarı atma vazifesi görürler. Boşaltım organları kanalları arasındaki sıkı bağıntıyı bilhassa omurgalılar da açık olarak görmek mümkündür. Bu iki sisteme birden ürogenital sistem adı verilir. Omurgalıların genel şemasında görülen Müller kanalı, bütün dişi omurgalılarda bulunur,erkeklerde körelir. Bu kanalın dar olan üst tarafına yumurta kanalı (Ovidükt) genişlemiş kısmına döl yatağı (uterus), dışarı açılan son kısmına da (vagina)adı verilir.

İLKEL KORDALILAR (protochordata=Acraria)
Amphioxus’un üreme organları yaklaşık 25 çift kese şeklinde olup kanalları yoktur. Bu nedenle doğrudan doğruya atriuma açılır. Her bir kese, solungaçların bulunduğu bölgedeki miyotomların kaide kısımlarından meydana gelir. Ayrı eşeylidirler. Genellikle testisler de yeşil renkli atıklar oluşur. Buna dayanarak üreme organlarının boşaltım görevi de yaptıkları ileri sürülmüştür.

Eşey hücreleri ilkbaharda, fırtınalı günlerden sonraki sıcak günlerde gün battıktan sonra bırakılır. Döllenme diş döllenme şeklindedir. Gelişme su içinde olur. Bir dişi çok sayıda yumurta yapar. Bu yumurtalar küçük ve yedek besin açısından çok fakirdir. Yumurtanın segmentasyonu tamdır (holoplastic) ve çok hızlı bir şekilde meydana gelir. Blastula evresinde alt taraftaki blastomerler diğerlerine göre daha büyüktür. Blastulanın invaginasyonu ile geniş bir blastopor içeren archen teran oluşur. Blastopor daha sonra değişerek anüs şeklini alır. Bu sırada, gastrulanın etrafını kuşatan kamçı şeklindeki uzantılar yumurta kabuğu içersindeki hareketi sağlar. Daha sonra bu yapı uzanır, dorsal kısmı yassılaşır. Ayrıca bu sırada iç tabakanın (endoderm) dorsal kısmında yanlara doğru oluşan cep şeklinde girintiler görülür. Bunlar daha sonra mezoderm tabakasını meydana getirirler. Ayni şekilde archenteron’un üst tarafında notokort’un ilk taslakları meydana gelir. Gelişimden sonra hayvan tamamen balığa benzer. Sinir borusu ön tarafta, nöropor adi verilen bir delikle dışarı açılmaktadır. Vücutta iki segment oluşunca larvalar yumurtadan çıkar ve epidermisteki kirpikler sayesinde su yüzeyinde serbest halde yüzerler. Yumurtanın bırakılmasıyla larvanın çıkması arasında aşağı yukarı 12 saatlik bir süre geçer. Her iki kirpikli larva üç aylık bir süre içerisinde metamorfozunu tamamlar ve ergin Amphiovus şeklini alır.

YUVARLAK AĞIZLILAR ( cyclostomata=morsupobranehii)
Hayvan olgunlaşmadan önce eşemi belli degildir. Yani hermafrodittir. Fakat olgunlaşınca eşemi de yavaş yavaş belli olmaya başlar ve neticede ya erkek yada dişi bireyler meydana gelir. Ergin hayvanlar tıpkı diğer omurgalılarda olduğu gibi ayrı eşeylidirler. Erkek ve dişi bireyler eşeysel dimorfizim gösterdiklerinden birbirlerinden kolaylıkla ayırt edilirler. Eşeysel olgunluğa erişen bir hayvanda, tek ve uzun yapılı olan üreme organı vücut bozluğunun büyük bir kısmını doldurur. Eşey organları kanalları yoktur. Yumurtaları veya sperma hücreleri doğrudan doğruya vücut boşluğuna dökülür. Ordan genital açıklıklarla ürogenital kanala ve oradan da dışarı bırakılır. Döllenme dış döllenme şeklindedir. Örnek (ampetra planeria)

KIKIRDAKLI BALIKLAR ( chondrıchthyes)
Ayrı eşeylidirler. Erkeklerde, spermalar vücut boşluğunun ön tarafında yer alan iki uzun testis içersinde gelişir. Testislerin her birinden çıkan çok sayı da vasa efferontia ile, spermalar mezonefroz tipindeki böbreğin ön kısmında toplanırlar. Buradan çok kıvrımlı ve kalın çeperli wolf kanalı ile seminal vesicle ve oradan da Müller kanalının erkeklerdeki bir kalıntısı şekline dönüşen sperma kesesine ulaşır. Wolf kanalı, kıkırdaklı balıklarda hem sidik hem de sperma kanalı ödevi görür.

Dişilerde ise bazen birbirleriyle kaynaşmış ve tek bir görünümünde olan iki yumurtalık bulunur. Buradan çıkan iki yumurta kanalı şeklindeki Müller kanallarının uç kısmında yer alan kirpikli hunilerle yumurtalar yakalanarak kanalın içerisine alınır. Yumurta kanallarının ön kısmı, yumurta kabuğu yapımını sağlayan bölgedir. Yumurta kanalları ve kirpikli yapıları pronefroz böbreğin huni ve Müller kanallarından meydana gelmiştir. Ovovivipor türlerde ise bu ön kısım fazla bir şekilde genişleyerek embriyonun gelişmesi için bir döl yatağı uterus görevi yapar. Her bir yumurta kanalı ayrı ayrı olarak kloaka açılır. Çiftleşme sırasında, erkeklerin spermaları bir kapulosyon organı şeklinde görev yapan Clasper’lerin yardımı ile dişinin kloakına verilir. Spermlerin boşaltılması adrenalin salgısı kontrolünde olur. Bu adrenal bezin böbrek içersine gömülü olarak bulunan su prarenal kısmı erkeklerde daha büyüktür. Tümünde iç döllenme görülür. Yumurtanın gelişme süresi 9 -25 ay arasında değişiklik gösterir. Örnek: Köpek Balığı

KEMİKLİ BALIKLAR (osteıchthyes)
Kemikli balıklar çoğunlukla ayrı eşeylidir. Yalnız bazılarında hermafroditlik görülmektedir.

Testisler genelde çift haldedir. Bazı türlerde arka kısmında birbiriyle birleşmiş olabilir. Büyüklükleri, türlere ve üreme mevsimine göre çok değişiklik göstermektedir. Spermalar, Chonrostei ve Holostei gibi ilkel kemikli balıklar ile Dipnoi de önce böbreklere ve buradan da boşaltım kanalıyla sperma kesesine taşınır. Teleostei’ de ise testislerle böbrekler arasında hiçbir bağlantı bulunmaz.
Spermalar testisler den kendi uzantısı şeklinde olan vas deferans (sperma kanalı) ile dışarı taşınır. Bazı balıklarda sperma kanaları dışarıya açılmadan önce boşaltım kanalının açıldığı boşluğa birleşir. Bu boşluğa Urogenital sinus denir. Kemikli balıkların bazılarında spermaların depolanmasına yarayan keseler bulunur.

Ovarium’lar da genel olarak çift haldedirler. Bazı türlerde birbirleriyle birleşerek tek halde de bulunabilirler. Yumurtaları, oviduct (yumurta kanalı)ile taşınırlar. Kemikli balıklardan chondrostei, Holostei ve Dipnoi gibi gruplarda yumurta hücresi vücut boşluğuna bırakılır ve oradan Müller kanalı ile boşaltılır.

Kemikli balıklarda biseksüel, hermofraditik ve partenogenetik olmak üzere üç çeşit üreme görülür.

Biseksüel çoğalmada sperma ve yumurtalar ayrı ayrı bireylerde bulunur. Genellikle erkek ve dişi bireyleri dış görünüş bakımından birbirinden ayırmak zordur. Genç balıklarda ovarium pembemsi renkte, yapıları cam gibi ve enine kesitleri yuvarlaktır. Buna karşın ergin balıklarda pembemsi ve sarı renkte olup, granüllü yapı gösterir. Yumurtlama zamanı yaklaşınca ovariumlar çok büyüyerek karın boşluğunun büyük bir kısmını doldurur. Örneğin. cyprinidae türlerinde veosmerus’ta üreme mevsiminde erkeklerin bazıları üzerinde küçük beyaz kabarcıklar oluşur. Bu kabarcıklar hormonların etkisiyle üremeden belli bir süre önce meydana gelir ve üreme bittikten sonra kısa bir süre sonra sona erer.

Hermofraditik çoğalmada gerek testisler ve gerekse ovariumlar aynı birey üzerinde bulunmaktadır. Bazı serranidai türlerinde gerçek hermofratitlik, kendi kendini dölleme görülmektedir. Örnek. Salmonidai, perca,stizostedion türleridir. bazı serranidae türlerinde ise aynı eşey organında dönüşümlü olarak önce spermalar daha sonra yumurtalar olduğunda bireyin kendi kendini döllenmesi olanaksızdır. Buna Protondriç hermafroditit denir. Bir tür içersindeki çeşitliliğin (varyasyon)olabilmesi için zorunludur.

Partenogenetik üreme ise, yumurta döllenmeden bir şey meydana getirebilmektedir. Örneğin. Amozon da yaşayan Poecilia formosa dişileri üremek için erkeğe gereksinme duyar. Yalnız spermalar yumurtaları dölleyip ancak segmentasyon için onları uyarırlar. Üreme sonucunda meydana gelen bireyler tümüyle dişi olup yalnız annelerine benzerlik gösterirler. Buna Girogenezis denir.

Alabalıklar (Salmonidai) ise sonbaharda veya kışın yumurta bırakır. Balıklar genellikle ovipor’dır ve çok sayıda yumurta meydana getirir. Bırakılan yumurta sayısı türlere, balıkların yaşına ve büyüklüklerine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

İKİ YAŞAMLILAR ( Amphibia )
Ayrı eşeylidirler. Böbreklerin ventralinde ve ön kısmında bir çift testis bulunur. Testislerden çıkan vasa efferantia kanalları böbreklere ulaşır. Spermalar testislerde oluştuktan sonra vasa efferantia yoluyla böbreklere gelir ve wolf kanalı ile kloaka iletilir ve buradan dışarı atılır.

Ovariumlar çift haldedirler ve karın boşluğunun dorsalında yer almıştır. Özafagusun her yanında astium olarak adlandırılan kirpikli hunilerle başlayan uzun, kıvrımlı yumurta kanalları (Müller kanalı) bulunur. Yumurta kanalının başlangıç kısmını ovidukt, genişlemiş olan son kısmına uterus denir. Ovariumlar da olgunlaştıktan sonra vücut boşluğuna dökülen yumurtalar kirpikli hunilerle tutularak ovidukt yoluyla uterusa nakledilir. Ovidukt çeperleri jelatin kılıfın oluşmasını sağlayan albumen salgılayan bezleri içerir. Uterusa ulaşan yumurtalar kabuklanmak üzere depo edilir ve daha sonra kloak ile dışarı atılır. Müller kanalı, kurbağalarda wolf kanalından ayrı olarak meydana gelir. Kuyruklu iki yaşamlılarda embriyonal gelişme sırasında wolt kanalının uzunlamasına ikiye ayrılmasıyla oluşur.

İki yaşamlılar tamamen karasal yaşama uyum sağlayamamıştır. Özellikle her yıl üremek için suya geçerler. Üreme sistemlerinde karada üreme yapabilecek her hangi bir değişiklik olmamıştır.

a-) KURBAĞALAR: Kurbağalarda üreme mevsiminde su kanallarında toplanan erkekler kendi türünün dişilerini uyarmak için bağırmaya başlarlar. Bazıları ise su içersinde aynı davranışı gösterirler. Boğazdaki ses telleri sayesinde her tür kendine özgü ses çıkarır. Dişilerden erkek kurbağalar daha küçüktür. Bağıran erkek kurbağanın yanına yaklaşan dişinin sırtına çıkan erkek kurbağa ön bacaklarıyla dişiye güzelce tutunur. Her bir parmağı üzerinde kavramasına yardım edecek olan boynuzumsu bir çıkıntıya sahiptir. Böylece dişi yumurtalarını suya bırakır. Erkek spermlerini bunların üzerine hemen bırakır. Bunu da çok hızlı yapak zorundadır. Çünkü yumurtalar suyun içine girer girmez hemen şişer. Bir kez şiştiler mi spermler içine giremez. Bu döllenmeye dış döllenme denir.

Balık yumurtası gibi, bir kurbağanın yumurtası bir embriyo, yolk ve albumin içerir. Yumurta akı (albumin) yumurtaların büyük bir grup içinde bir arada yapışmalarına yardım eder.

Embriyo aşağı yukarı 10 gün sonra yumurtadan çıkmaya hazırdır. Bu şimdi bir larva yada kurbağa yavrusu (iribaş) , (tadpole) olarak isimlendirilir. Kurbağa yavruları su içindeki hayata çok iyi adapte olmuştur. Solungaçlarını kullanılarak solunum yaparlar, solungaçlar önce dışta daha sonra içtedir. Ağızları ve sindirim sistemleri ; önce su bitkilerini ve sonra küçük aquaik (suda yaşayan) hayvanları yemek için düzenlenmiştir. Yüzme için kaslı kuyruklara sahiptir.

Geç ilkbaharda ve erken yazda, iribaşlar kurbağaya dönüşür. Bu değişim metamorfoz olarak isimlendirir. Metamorfoz suda yaşar iribaşı karada yaşayan kurbağaya dönüşür.

Metamorfoz sırasında bir larvanın geçirdiği başlıca değişikleri şu şekilde sıralayabiliriz.

Ağız genişler ve kerotin çeneler yerine gerçek çeneler oluşur. Solungaçlar kaybolur, solungaç yarıkları kapanır ve akciğerler meydana gelir, Ön üyeler belirlemeye başlar. İnce bağırsak kısalır larva evresin de herbivor olan kurbağa, bağırsağın kısalmasıyla ergin evrede kornivor olarak beslenir. Sırt ve kuyruk yüzgeçleri absorbe edilir. Metamorfoz sırasında hem akciğer hem de solungaç solunumu yapmak için sığ suları seçerler.

b-) SEMENDERLER: Dış döllenme yanında bir de iç döllenme gözlenir. Gerek sucul gerekse karasal semenderlerde erkeklerin bezli kloaklarında oluşturulan ve yere bırakılan bir veya daha fazla jelatinli spermotoflar (sperma taşıyan keseler) dişi tarafından kloaka alınıp spermatheca’da depo edilir ve böylece yumurtlamadan önce yumurtanın dişi vücudunda döllenmesi sağlanır. Bu tip döllenmeye iç döllenme denir. Larvaların ergin bireylere çok benzer. Larvaların erken evrelerinde kornivor beslenmeyi sağlayacak göz vardır. Semenderlerde larva evresi çok uzun olduğundan bu evre de eşeysel olgunluğa erişme, çiftleşme ve döllenme gözlenir.

İki yaşamlıların yumurtaları bir veya daha fazla sayıda jelatin kılıflarla kaplanmıştır. Bu sayede çarpmalara, kurumalara ve düşmanın yemesine karşı korunur. Başka örnek: çekirge ve böcekler verilebilir.

SÜRÜNGENLER ( REPTILIA)
Testis ve ovariumlar çift haldedir. Ovaryum iç kısmındaki odacıklarda ya sıvı taşır veya sıvı taşımayabilir. Ovaryumlar yumurta kanalı ile kloaka açılır. Uzun yapılı olan testisler böbrek alt orta kısmına yakın bir yerde bulunurlar. Bunlardan çıkan wolf kanalları yalnız spermaları taşır.idrar yoluyla taşınır. Spermaları taşıyan kanala vasa efferentia (vasdeferens) denir. Yumurtalar vücut içersinde açıldığında iç döllenmeyi sağlayacak kopulosyon organlarına gerek vardır. Bu nedenle kertenkele ve yılanlarda kloakta bulunan ve içeri çekilen bir çift kopulosyon organı bulunur. Bunlara hem penis denir ve yalnız bir tanesi çiftleşme sırasında kullanılır. Kaplumbağa ve timsahlar ise homolog yapıda bir penis bulunmaktadır.

Suya gereksinme duymazlar. Döllenme iç döllenme şeklindedir. Bu nedenle bir çoğunda çiftleşme davranışları ve kur yapma görülür. Timsahlarda boyun ve kloakta bulunan koku bezlerinin çiftleşme sırasında önemi vardır. Döllenme iç döllenme şeklinde olmasına rağmen bir çok türde yumurtalar açılmak üzere diş ortama bırakılır. Elverişli mevsimde yumurtlamayı sağlayan bir özellik kara omurgalılar arasında ilk defa sürüngenlerde görülür. Yumurtaların ana hayvan vücudunda gelişmesi engerek, deniz ve su yılanı, çıngıraklı yılanlarda görülen bir durumdur. Sürüngenlerin yumurta genellikle uzun ve ovaldir. Yumurtanın yedek besin kısmı hayvanlara göre daha fazladır. Embriyonun gelişmesi sırasında, omrion, chorion veallontois gibi zarlar embriyoyu kuşatır. Omurgalı hayvanlar arasında ilk sürüngenlerde görülür. Metamorfoz yoktur. Sürünler yumurtalarını kaya ve kütüklerin altındaki kovuklara bitki artıklarının altına, toprak ve kum içersine bırakırlar. Yumurtaların açılma süresi birkaç haftadan birkaç aya kadar değiştiği gözlenir. Yaşama süresi 20-200 yıl arasındadır. Kaplumbağalar 20-50 yıl, timsahlar ve yılanlar 25-40 yıldır.

KUŞLAR ( Aves)
Erkeklerde oval şekilli bir beyaz testis böbreklerin ön uçunda yer alır. Her bir testisten çıkan bir sperme kanalı, sidik kanalına paralel bir şekilde uzandıktan sonra kloaka birleşirler. Genellikle sperma kanallarının kloaka birleştiği bölgede kabarcık şeklinde bir sperma kesesi yer alır. Ördek, kaz ve deve kuşlarında penis benzeri bir yapı bulunur.

Dişi kuşlarda ise evrede her iki yumurtalık ve yumurta kanalının da karşın sonra sağ taraftakiler körelir ve sol taraftaki işlevsel duruma gelir. Atmaca, doğan, kerkenezde iki yumurtalıkta işlevsel durumdadır. Yumurtalı sol böbreğin yanında yer alır. Buradan çıkan yumurta kanalının kirpikli huni şeklinde bir infundi bulum kısmı bulunur. Yumurta kanalı kloaka açılır, üreme mevsiminde gerek yumurtalık ve gerekse yumurtalar büyür ve yumurta kanalı uzar. Olgunlaşan yumurtalar yedek besin maddesiyle karın boşluğuna bırakılır. Kirpikli yapılarda yumurta kanalına iletilir. Yumurta kanalı en üst bölge magnum, isthmus ve alt bölge uterus olmak üzere 3’e ayrılır. Döllenme yumurta kanalının üst bölgesinde olup üst bölgede albumen ( yumurta akı) oluşturulur. Uterusa geçen yumurtanın dıştaki kireç tabakası ile rengini oluşturur ve yumurtlamaya hazır hale getirilir. Sol yumurtalık görev yapmazsa sağ yumurtalık aktif hale gelir.

Ayrı eşeylidirler. Erkek ve dişi bireyler tüylenme, rengi ibik mahmuz ses ve büyüklük gibi özeliklerden kolaylıkla ayırt edilir. Kuşlarda fertilizosyon görülür. Erkek dişinin sırtında dengede durur ve spermlerini dişinin döl kanalı içine geçirir. Dişi yumurtalarını bırakır bırakmaz üzerinde kuluçkaya yatar. Vücut ısısı yumurtaları ılık tutar ve embriyo gelişmeye başlar.

Her türün ilkbaharda veya yaz aylarında birkaç haftalık üreme zamanları vardır. Endokrin bezlerin faaliyete geçmesini etkileyen faktörlerden en önemlisi ışık miktarıdır. Çiftleşme mevsimi dışında 40 w ışık verilirse, çiftleşme isteği duyarlar.

MEMELİLER (Mammalia)
Dişi hayvanlarda böbreklerin hemen arkasında yer alan ovaryumların genellikle her ikisi de işlevseldir. Her bir ovaryumdan çıkan ovidukt (yumurta kanalı=fallopian tüpleri)’un ön kısmında ostium adi verilen huni şeklinde kısımlar mevcuttur. Yumurtlayan memelilerde (Monotremata) bu kanallar ayrı ayrı olarak kloaka açılır. Hatta bazı kaynaklarda bu hayvanlarda yalnız sol ovarium’un işlevsel olduğunu belirtilmektedir. Keseli (marsupialia) plasentali memelilerde (Placentalia) ovidukt’un alt kısımları genişleyerek uterus (döl yatagi) şeklini almıştır. Bu kısım embriyonun gelişmesini sağlar. Keseli memelilerde uteruslar ayrı ayrı kalmasına karşın, plasentalı memelilerde bu uteruslar değişik ölçülerde birbirleriyle birleşmiştir. Uterustan sonra gelen vajina, sidik kesesi ve rektum arasından uzanarak urogenital boşluğa ulaşır. Memelilerin embriyoları da kuş ve sürüngende olduğu gibi amniyon adi verilen bir zar ile korunmuştur.

Memeli hayvanlarda testisler ya karın boşluğunda yada testisis torbaları (scrotum) içerisinde yer alırlar. Kemiriciler, yarasalar ve develerde testisler yalnız üreme mevsiminde sperma torbaları içerisine inerler. Bu durum spermaların gelişebilmesi için zorunludur. Çünkü karın boşluğundaki sıcaklık testis torbasından +4 derece C daha fazla olup bu sıcaklıkta spermalar gelişemez. Yumurtlayan memeliler Testislerde oluşan spermalar çok ince yapılı epididimis tüplerinde toplandıktan sonra vas deferense (sperma kanalı) ulaşır. Daha sonra urethraya geçen spermalar penis ile dışarı bırakılır. Urethranın kaide kısmında yer alan prostat bulbourethral bezleri (cowper bezi) spermaların kanallardaki hareketlerine yardımcı olan salgılar salar. Yumurtlayan memelilerde penis kloak’ın tabanında yer alır. Opussum’larda çift penis bulunmaktadır.

Ayrı eşeyli hayvanlarda döllenme iç döllenme şeklindedir. Bir çok memeli hayvan ilkbaharda yada kışın çiftleşirler. Yumurtalar olgunlaşınca ovariumlardan, huni şeklinde ostiom kısımlarına ve oradan da ovidukt’a geçerler. Burada spermalar tarafından döllenen yumurtalar uterusta saklanır. Memelilerin çoğunluğu özel bir çiftleşme mevsimine sahiptirler. Erkeklerin tüm yaşantıları süresince sperma üretme yeteneğine sahip olmalarına karşın, dişiler ancak belirli zamanlarda yumurta oluşturma özelliğine sahiptirler. Dişilerin bu evresinde kızgınlık (Estrous) evresi denir. Bu evre dışında erkeklerin kendileriyle çiftleşmesine izin vermezler. Kızgınlık evresinde uterus ve vaginada çok önemli değişiklikler meydana gelir. Bu evrede dört zaman dilimine ayrılarak incelenir. Bunlardan birincisi evre olan anestrum dinlenme evresidir. İkinci evre olan Proestrum çiftleşmeye hazırlık, üçüncü evre olan estrum erkek bireyin çiftleşmeye kabul edildiği, dördüncü evre olan metestrum ise uterus ve vagina çeperinde bazı değişikliklerin meydana geldiği evredir. Kızgınlık süresi çeşitli hayvanlarda farklılıklar gösterir. Hayvan gebe kalmazsa düzenli aralıklarla tekrar edilir. Memelilerin çoğunda yavruların doğuma kadar geçirdikleri çok uzun bir embriyonik evre uterusta geçirilir. Ovidukt’un alt kısmının değişikliğe uğrayarak oluşturduğu uterus, kalın çeperli, kaslı ve kılcal damarlar bakımından oldukça zengindir. Memeli hayvanların yumurtası yedek besin maddesi açısından oldukça fakir olduğundan küçüktür. Bu nedenle embriyo için gerekli olan besinleri ve oksijeni ana hayvanın dolaşım sisteminden almaya, Embriyonun oluşturduğu artık maddelerle karbondioksiti yine ana hayvanın dolaşış sistemine iletmeye yarayan bir plasenta meydana gelir. Bu sistemde embriyo ile hayvanın dolaşım sistemleri birbirleriyle bağlantılı değildir. Aradaki ince membranlar nedeniyle besin maddeleri, artık ürünler ve solunun gazlarını geçişi gerçekleştirilir. Yumurtlayan memelilerde (monotremata) embriyonun gelişimi uterusta değil, tıpkı sürüngenlerde olduğu gibi dış ortama bırakılan yumurtalar üzerinde belli bir süre kuluçkaya yatırılmasıyla sağlanır opossum ve kanguru gibi keseli memeliler(Marsupialia)yumurtalar uterus içersindeki gelişimlerini birkaç günde tamamlar. Bundan sonra uterusu terkeden gelişmemiş yavrular ana hayvanın karın bölgesindeki memelere yapışarak gelişmeleri tamamlayıncaya kadar bu şekilde kalırlar. Daha yüksek organizasyonlu memelilerde ise, küçük olan yumurtanın gelişebilmesi çok uzun süre uterus içersinde kalarak gerçekleştirilir. Bu evreye gebelik evresi denir. Memelilerde gebelik süresi genellikle büyüklükle doğru orantı göstermektedir. Örneğin:gebelik süresi ev farelerinde 21, Norveç sıçanlarında 21-22, evcil tavşanlarda 30-32, tilkilerde 51, evcil kedi ve köpeklerde 60, domuzlarda 114, koyun ve keçilerde 149, sığırlarda 280, atlarda336 ve fillerde 600 gün kadardır. Bir doğumda meydana getirilen yavru sayısı ise genellikle vücut büyüklüğü ile ters bir orantı göstermektedir. Örneğin, fil ve atlar her doğumda yalnız bir yavru, karnivor hayvanlar 3-5, kemiriciler ise 2-9 kadar yavru yaparlar.

Büyük boylu memelilerin gebelik süreleri uzun olduğundan yılda ancak bir kez yavru yapabilirler. Buna karşılık gebelik süreleri kısa olan küçük memeliler yılda birkaç kez yavru yaparlar. Bazı tavşan ve geyik yavrularının vücutları doğdukları zaman kıllarla kaplıdır , gözleri açıktır ve doğumdan hemen sonra hareket edebilirler(precocial).Buna karşılık birçok kemirici karnivor memelilerin yavruları doğduklarında vücutları çıplak, gözleri kapalıdır. Bunlar vücut sıcaklığını düzenleyemezler duyu organları görev yapabilecek durumda değildir. Bu nedenle belli bir süre ana ve babanın yardımlarına gereksinmeleri vardır Altricial). Bütün memeli hayvanlarda yavru, kendi kendini besleyebilecek ve koruyabilecek bir duruma gelinceye kadar ana ve babanın bakımına muhtaçtır.

Bazı memeliler doğumdan birkaç sonra eşeysel olgunluğa erişirler. Buna karşılık büyük memeliler ancak birkaç yılda bu özelliği kazanırlar. Küçük memeliler bir çoğunda ömür uzunluğu ortalama olarak bir yıl kadardır. Genelle memelilerde ömür uzunluğu büyüklük ile doğru orantılı olarak. Bir artış gösterir.

İNSANLAR (Homosapiens)
Üreme organları yapı bakımından diğer memelilere büyük benzerlik gösterir. Çocukluk döneminde erkek ve kızlara ait olan özellikler belirgin değildir. Bir çocuk 14 yaşına ( 10 -17 ) eriştiği zaman kendi eşemine bağlı olarak bazı özelliklerin ortaya çıktığı ve artık bu çocuğun üreme yeteneğine sahip olduğu görülür. Bu yaş insanlarda buluğ çağı olarak bilinir. Bu çağda erkekler sakal ve vücut kılları büyümeye başlar, omuzlar genişler ,ses kalınlaşır ve kızlara karşı ilgi fazlalaşır. Kızlarda göğüsler büyür, kalçalar genişler ,deri altında yağ depo edilmeye başlanır. Üreme sisteminde periyodik değişiklikler meydana gelir ve erkeklere karşı ilgi fazlalaşır.

Spermalar, sermatogenez olayı sonucunda oluşurlar. Eşeysel olgunluğa eriştikten sonra başlayan bu olay yaşamın sonuna kadar sürer. Yalnız yaşlılık döneminde oluşturulan sperma miktarında azalma görülür. Erkeklerde seminal follikülleri gelişmesi ve spermaların oluşması, hipofizin ön lopu tarafından salgılanan FSH ( Follikül stümile hormonu )’nun denetimi altında gerçekleştirilir. Testislerde ara hücreler (İnterstitial hücreler) tarafından salgılanan testosteron hormonu ise spermaların gelişmesi için gerekli ortamın oluşturulmasında görev alır. FSH ve tostosteron hormonlarına erkeklik yada Androjen hormonları denir.

Yumurtaların oluşumu ise oogenez olayı ile gerçekleştirilir. Kadınlarda da yine hipofizin ön lobu tarafından salgılanan FSH yumurtalıkta ki (Ovaryum) folliküllerden bir yada bir kaçını uyararak onların büyümeye başlamasını sağlar. Folliküllerin büyümeye başlamasıyla birlikte bu kısımlardan östrojen (estradiol) hormonu salgılanır. Folliküllerin büyümesine paralel olarak bu hormonun miktarı da artar. Folliküller belli bir büyüklüğe erişince patlar ve yumurtalar dışarıya çıkar. Bu olaya ovulasyon denir. Ovulasyonu başlatan etken hipotalamusun belirli bölgelerinden salgılanan bir maddedir. Buna Luteinizing hormon faktörü denir. Bu faktörün hipofize etkisi sonucunda LH (Luteinizing hormonu) salgılanır. LH ’nın kandaki miktarı belli bir düzeye ulaşınca yumurta olgunlaşmaya başlar. Folliküllerin salgıladığı östrojenin kandaki miktarının belli bir düzeye ulaşmasıyla da hipofizden salgılanan FSH hormonu etkilenir ve böylece FSH salgılanması, bunun sonucunda da yeni yumurtaların yapımı engellenir.

Folliküllerin patlamasıyla serbest kalan yumurtalar yumurta borusunun kirpikli hunisi ile yakalanıp yumurta borusuna (ovidukt) iletilirler. Bu sırada, yumurta ikinci mayoz bölünmesinin başlangıcındadır. Yumurta borusu gelen yumurtalar 24 içerisinde burada bir sperma ile karşılaşırsa döllenir, aksi halde döl yatağı (uterus) geçer ve burada parçalanır. folliküllerin arta kalan kısımları ise değişerek sarı cisimlik ( corpus luteum )leri oluşturur. Bu yapı ise Progesteron hormonu salgılar. Progesteron döl yatağı içerisindeki kılcal damarlar bakımından zengin olan endometrium tabakasının oluşması ve gelişmesini sağlar. Ayrıca bu hormon döllenmiş yumurtanın (embriyo) endometrium içerisine gömülmesine de neden olur. Döllenmiş bir yumurtanın endometriuma gömülmesi, döllendikten 6-7 gün sonra gerçekleşir. Eğer yumurta döllenip endometriuma gömülürse bu kısımlardaki sitotrofoblastların çıkardığı koriyonik gonodotropin hormonu endometriyumu etkileyerek onun bozulması ve kandaki progesteron miktarını azalması önlenir. Eğer yumurta döllenmezse koriyonik gonodotropin salgılanmayaçağından buna bağlı olarak progosteron hormonu salgılanamaz ve bu da endimetriumun bozulmasına neden olur. Endimetrium kılcal damarlar bakımından zengin olduğundan bozulması ve dışarı atılması kanamalara neden olur. Bu olaya menstruasyon (adet görme) denir. (Latince demenses,ay anlamına gelir). Her monstruasyon başlangıcından 14 gün sonra yeni bir yumurta yapımı ve yeni bir ovulasyon başlar, 5-7 gün sürer.

Sağlıklı bir kız çocuğu buluğ çağına erince, yaklaşık birer aylık aralıklarla menstruasyon olur ve bu olay 40- 50 yaşlarına kadar pediyodik olarak devam eder. Kadınlar yaşlandıkça hormonal denetimde oluşan aksaklıklar nedeniyle yumurta yapımı ve buna bağlı olarak menstruasyon durur. Bu evreye menepoz denir. Bunun anlamı artık bu kadın üreme yeteneğini yitirmiş demektir. Menstruasyon gebelik durumunda ve döl yatağı çıkarıldığında da meydana gelmez.

Genellikle menstruasyondan kesilme kadınlarda büyük psikolojik bunalımlara yol açar. Fakat bu gibi haller geçicidir,Bir kız çocuğu buluğ çağına ermeden önce yumurtalığından aşağı yukarı 50,000 kadar olgunlaşmamış yumurta bulunur. Bu yumurtaların hepsi buluğ çağından önce kaybolur ve buluğ çağında yumurtalığın iç kısmını döşeyen folliküllerin germinatif epitel tabakasından yeni yumurtalar meydana gelir. Bu yumurtalardan genellikle yalnız bir tanesi ve nadiren fazlası menstruasyondan birkaç gün sonra yumurta kanalına (ovidukt)gönderilir. Bir kadın bütün hayatı boyunca ortalama olarak 400 tane yumurtayı yumurta kanalına gönderir.

Sperma tarafından döllenen ve döl yatağının endometrium tabakası içerisine gömülen yumurta embriyonal gelişimine başlar. Bu sırada döllenmiş yumurta bir embriyonik zar ile sarılır. Bundan kısa bir süre sonra anne ve embriyo dolaşım sistemlerinin birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan plasenta meydana gelir. Bu plasenta sayesinde annenin dolaşım sisteminden yararlanılarak embriyonun beslenmesi, solunumu ve boşaltımı temin edilir. İnsan embriyosu ortalama olarak 280 (234-298) gün içerisinde gelişimini tamamlar ve ondan sonra doğum olur. Çoğunlukla insanlar her bir doğumda yalnız bir çocuk dünyaya getirirler. İkizler ancak 88 doğumda 1,üçüzler 7,600 doğumda 1ve dördüzlerde 670,000 doğumda 1 oranında meydana gelmektedir. Bazı aileler daha çok orada ikiz çocuk dünyaya getirmektedir.
Top