Bilim ve Sağlık
Bilim ve Sağlık
Bilim ve Sağlık, Sağlık alanında bilimsel gelişmeler ve sağlık bilgileri
Yumurtanın Faydaları
Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besindir. Yeni bir yaşamın özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir.
PROTEİN DEĞERİ
Yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteini içermektedir. Çünkü yumurta proteinin de insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan "elzem amino asitleri" bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksektir, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir.
Uzmanlar; yeterli ve dengeli beslenmede, hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önermektedirler. Bu nedenle çocuk beslenmesinde protein kaynağı olan yumurtaya gereken önem mutlaka verilmelidir.
VİTAMİN DEĞERİ
Alkol aldıktan sonra mide bulantısı ve baş ağrısı
Alkol aldıktan sonraki gün kendini gösteren yan etkiler alkol kullanan hemen herkesin şikayetidir. Baş ağrısı, yorgunluk, mide bulantısı, halsizlik, ufak çapta bir depresyon, susuzluk…
Eğer siz de içki içtiğiniz gecenin ertesi gününde bu etkileri yaşıyorsanız aşağıdaki uyarıları dikkate almalısınız!
Birinci seviyede durabilin
Bu içki sonrası değil, içki esnasında alınacak bir önlem. Yurtdışında yapılan bir araştırma sarhoşluğun 5 tane seviyesi olduğunu göstermiş. Birinci seviyede kendimizi oldukça iyi ve rahatlamış hissedermişiz. Birinci seviyenin ölçüleri de 100 ml kanda 50 mg alkole denk geliyormuş; yani ortalama 60 kilo olan bir kadının 3 kadeh şarap veya 3 bardak votka içmesine eşitmiş. Birinci seviyeden sonra içilen 3 bardak daha içki, ikinci seviyeye geçmemize neden oluyor. İkinci seviyenin belirtileri ise konuşmada bozulmalar ve karar mekanizmamının hakimiyetimizden çıkması… Üç kadeh daha içilen içki, üçüncü seviyeye, yani sersemlememize; ek olarak alınan 300 gr alkol ise dördüncü seviyeye, yani vücudumuzun alkolle başa çıkamamasına neden oluyormuş. Beşinci seviyeyi düşünün artık… Dolayısıyla bu seviyelerin bilincinde olup, her zaman birinci seviyede kalarak içkinin de tadını çıkarmayı aklınızdan çıkarmayın!
Kan şekerinizi yükseltin
Cluster Baş Ağrısı (Küme Baş Ağrısı)
Cluster baş ağrıları, tüm baş ağrıları arasında en şiddedi olanlar arasındadır; Bir gözün içi ve çevresinde şiddetli ağrıya sebep olur.
Cluster baş ağrıları olan kişiler, bunu aralıklı olarak yani epizodik şekilde yaşarlar, haftalar ya da aylardan oluşan bir periyot içinde günde bir ila üç baş ağrısı nöbetli bir küme (yani cluster) ve bunu takip eden baş ağrısız dönemler.
Kişilerin yüzde 20’sinde kronik şekle rastlanır. Bu durumda günlük nöbetler, hafifleme oluşmadan önce, bir yıl ya da daha uzun bir zaman sürer. Kronik baş ağrılarının tedavisi, epizodik cluster baş ağrılarına oranla ilaç tedavisine daha zor cevap verir. Cluster baş ağrılarının bilinen bir sebebi ya da tedavisi yoktur, bir yaşam boyu hastalığı olabilir.
Her ne kadar dayanılmaz derecede ağrılı olsalar da, kalıcı bir zararları ya da diğer hastalıklarla bağlantıları yoktur. Mamafih, bir gözün çevresindeki şiddetli ağrı, acil tıbbi dikkat gerektiren bir durum olan akut glokom’un işareti de olabilir.
Cluster baş ağrıları genellikle erkeklerde görülür ve ilk atak genellikle ergenlik döneminde ya da yirmili yaşların başında oluşur. Cluster baş ağrıları olan kişiler için, cluster dönemlerinde sigara ve alkol kullanımı, atakları tetikleyebilir. Ama hafifleme dönemlerinde bu durum söz konusu değildir.
e-Pasaport Randevu Talebi İçin Tıklayınız!
e-Pasaport randevu alma işlemlerinizi aşağıdaki adresten yapabilirsiniz:
-> e-Pasaport Randevu Talebi İçin Tıklayınız! <-
e-Pasaport başvurularınızı Türkiye'de 81 il ve 287 İlçe Emniyet Müdürlüğüne, yurt dışında ise bağlı bulunduğunuz dış temsilciliğimize yapabilirsiniz.
E-pasaportların yürürlüğe girmesiyle birlikte eski tip pasaportlarla seyahat imkanı 24 Kasım 2015 tarihinde sona erecektir. Eski tip pasaportu geçerli olan vatandaşlarımız geçerlilik süresi içinde ve her halükarda 24 Kasım 2015 tarihine kadar bu pasaportlarını kullanabilecektir.
Eski tip pasaportlarla ilgili tüm işlemler yurt içinde 31 Ocak 2011'de; yurtdışı temsilciliklerimizde ise 31 Aralık 2010'da sona ermiştir.
e-Pasaport randevu alma işlemlerinizi 21 Şubat 2011 itibariyle sadece internet aracılığıyla aşağıdaki adresten yapabilirsiniz:
Besinlerdeki kimyasal maddeler
Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:
- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler. Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.
- Kansere yol açabilirler. Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecek yavrularımızın kanser olması için ortam hazırlamaktadır. Ayrıca bebeklere yalancı meme verilmemeli, plastik biberon kullanılmamalı, daha sağlıklı olan cam biberon kullanmalıdır. Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de korumamız gerekmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu, televizyon ve bilgisayardır.
- DEHA; hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabilirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA), rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini bildirmiştir. Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. Ayrıca DEHA için de çocuklarımızı cep telefonu, televizyon, bilgisayar vb. radyoaktif faktörlerden korumak gereklidir.
Gen nakliyle zekayı yükseltmek mümkün mü?
ABD'li bilim adamları farelere gen nakli yaparak öğrenme kabiliyetini artırmayı başardılar. Bu teknik ileride insanlara da uygulanabilecek, hafızası zayıflayanlara takviye yapılacak.
Bebeklerin zeka düzeyinin artırılmasında da kullanılabilecek yöntem Princeton Üniversitesi'ndeki araştırmacılar tarafından geliştirildi. Bilim adamları, yaptıkları bir deneyde, beyinde öğrenmeyi ve hafızanın gelişmesini sağlayan NR2B isimli proteinin üretimini artırdılar. Böylelikle fareler daha önce gördükleri Lego taşlarını, suyun altındaki gizli platformun yerini öğrenmeyi başardılar. Bu fareler, kendi deneyimleri ve öğrenme kapasitelerini genleriyle de yavrularına aktardılar.
Alzheimer'a çare
Araştırmayı yürüten Princeton Üniversitesi moleküler biyoloji uzmanı Doç.Dr.Joe Z.Tsien, ‘Araştırma genetik mühendisliğiyle öğrenme kabiliyetinin artırılabileceğini hatta IQ takviyesi yapılabileceğini gösteriyor’ dedi. Nature bilim dergisinin son sayısındaki makalesinde Joe Z.Tsien, beyin fonksiyonlarında önemli bir rol oynayan NR2B adlı proteinin işlevinin deşifre edilmesiyle hafıza kaybına yol açan Alzheimer gibi hastalıklara karşı yeni tedavi metodlarının geliştirilebileceğini söyledi.
Sırt Ağrıları ve Sebepleri
Vücuda destek olan sırtı önemsememek hiç doğru değil. Sırt ağrıları milyonlarca insanın ortak sorunu. Özellikle gelişmiş ülkelerde sırt sorunları önemli bir probleme dönüştü. Bunun için sırt sağlığına özen göstermeliyiz.
Yapılan bir araştırmaya göre sırt ağrılarından yakınanların yüzde 35'i için sırt ağrıları kronik bir soruna dönüşüyor. İnsanların sırtları neden ağrır? Tıp uzmanları başlıca nedenleri şöyle sıralıyorlar: Kötü duruş, incinme, stres, hamilelik, yaşlılık ve aşırı kullanma.
Duruşa dikkat
Eğer düzgün durmayı ilke edinirseniz sırt ağrılarınızın azaldığını göreceksiniz. Bir süre sonra da hiçbir şikayetiniz kalmayacak. Otururken öne doğru eğilmemeye dikkat edin. Omuzlarınız öne doğru gelmesin. Sürekli olarak omuzlarınızı geri itin ve midenizi içinize çekin. Böylece vücudun ağırlığını eşit olarak çeşitli bölgelere dağıtmış olursunuz. Sakın bacak bacak üstüne atarak oturmayın. Bu alışkanlık kan dolaşımını zorlaştırır. Eğileceğiniz zaman sırtınızı öne eğmeyin. Dizlerinizi kırarak diz çökün. Böylece sırtınıza fazla yük binmesini önlersiniz. Alışverişten dönerken, yükü bir elinizde taşımayın. İki ayrı çanta ya da torbaya eşit miktarda malzeme koyun ve öyle taşıyın. Sırtınız ve omuzlarınız arasında denge kurulmasını sağlamakla, sırt ağrısı çekmekten kurtulursunuz.
Mutlu olmanın bilimsel açıdan kanıtlanmış 12 yolu
Gerçekten mutlu hissetmenin bilimsel bir formülü olduğunu biliyor muydunuz? Araştırmalar; mutluluğun yolunun küçük değişikliklerden geçtiğini gösteriyor.
Dünyanın dört bir yanında yapılan bilimsel araştırmalar; mutluluğun formülünü bulmaya çalışıyor. Son yıllarda mutluluk, yaşama sevinci ve pozitif olma konularına sıkça eğilen bilim adamları, ortaya hayatı güzelleştirecek öneriler çıkardı. İşte o öneriler...
Işığı açık bırakarak uyumak çocuk lösemilerinde artışa neden oluyor
Küçük çocukların ışık açık olarak uyumalarına izin verilmemesi gerekiyor, çünkü ışık onları kanserden koruyan bir hormonun üretilmesini engelliyor.
Doğal olmayan ve gece açık olarak bırakılan ışığa maruz kalan çocuklarda melatonin üretim kapasitesi düşüyor. İşte, melatonin seviyesindeki bu düşüşün geçen yüzyıla kıyasla çocuklardaki lösemi vakalarında artışa yol açtığı düşünülmektedir.
Özellikle 4-5 aylık bebeklerin bu konuda daha soruna açık ve korumasız oldukları düşünülmektedir, çünkü bu bebeklerin vücudları yeterli melatonin üretmemektedir.
Texas Üniversitesinden Prof. Russel Reiter ebeveynleri bebek odalarında düşük yoğunlukta bir ışık uygulamaları için uyardı.
Evvelce yapılan araştırmalar gece çalışan işçiler arasında meme kanseri veya diğer kanser türlerine yakalanma olasılığının daha fazla olduğunu göstermiştir. Gözleri görmeyen kişiler ile Arctic Halka içindeki ülkelerde yaşayan kişilerde kanser görülme oranı daha düşüktür.
Artık sabah anjiyo olan öğlen işe gidiyor!
Kalp ve damar hastalıklarının belirlenmesinde büyük önem taşıyan anjiyo, el bileğinden gerçekleştirilen uygulamayla hastalara büyük kolaylık sunuyor. Bu yöntemle anjiyo operasyonu giderek kolaylaşırken, hastaların hastaneye yatmasına gerek kalmıyor. Sadece 5-10 dakika süren bu işlem sonrasında anjiyo olan hastalar işlerine bile dönebiliyor. Kalple ilgili sorunların tedavisinde el bileği damarının kullanılmasının, işlem sonrasında istenmeyen komplikasyonların azalmasını sağladığını belirten Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı Doç. Dr. Ertan Ökmen 15 soruda el bileğinden anjiyo yöntemini anlattı.
1) Anjiyo kararı nasıl alınıyor?
Herkese anjiyo yapılması gerekmiyor. Bunun belli kriterler var. Efor testi bozuk olan, ekokardiyografisinde sorun çıkan, göğüs ağrısı yaşayan hastalarda tüm bilgileri toplayıp anjiyo yapıp yapmayacağımıza karar veriyoruz. Daha sonra, yöntemler konusunda hastaya bilgi veriyoruz.
2) Hastalar anjiyo yöntemini belirlerken tereddüt yaşıyor mu?
Aslında hasta yöntemi belirleme konusunda değil, anjiyo yapılması ya da yapılmaması konusunda tereddüt yaşıyor. Anjiyo binde 1’in altında hayati riski olan bir yöntemdir. Ortaya çıkabilecek riskler de genellikle anjiyoda giriş yeriyle ilgili oluyor.
3) Anjiyonun el bileğinden yapılmasının avantajları nelerdir?
Kötü Davranışlarımızın Genetik Yapımızla İlgisi Var mı?
Yapılan bir araştırmaya göre davranışlarımız, bir diğer deyişle kızgınlıktan patlamanız veya ters bir olayda sakin bir şekilde öbür yanağınızı vurulsun diye çevireceğimiz tümüyle genetik zarın atılmasına ve çıkan sonuçlara bağlı!
Araştırmacıların bulgularına göre bazı kişilerde kendilerini daha çok şiddete, ve hırçınlığa yönlendiren bir genetik özellik var.
Ancak, “kötü huy geni” nin aktif hale gelmesi için kişilerin çocukken ihmal edilmiş veya kötü muamele görmüş olması gerekli.
Bilim adamlarının belirttiklerine göre davranış biçimi, genler ve çevre arasındaki son derece komplike ilişkilerin sonucu olarak ortaya çıkıyor.
Dolayısıyla bebeklerin, yaşları ilerledikçe kavgacılık riskilerini arttırabilecek genetik mutasyonlar açısından incelenmeleri gereki.
4 önemli kan tahlili
KAN analizleri sağlık risklerinin takibinde birer altın anahtar gibidir.
Biz doktorlar kanserden şekere, Hepatit’den romatizmaya birçok hastalığın teşhisini bu basit, ucuz ve kolay testlerle koyar, takiplerde de bu testlerden faydalanırız. Kullandığımız testlerin sayısı her geçen gün artıyor. Özellikle orta yaş dönemindeki sağlık riski taramalarının çoğu bu testlere dayanıyor. Burada çok önemli iki nokta var: Bir, testlerin doğru ve güvenli yerlerde yapılması ve her aşamada standartlara uyulması, iki, testleri isteyen ve yorumlayan hekimin deneyimli ve dikkatli olması. Bu yazıda son yıllarda sık konuşulan ve kullanılan dört ayrı test grubu hakkında sizi bilgilendirmeyi amaçladım. İşte o testler...
KALP DAMAR HASTALIĞI: Küçük ve yoğun LDL
"İşlenmiş tüm gıdalarda böcek var"
"Dünyanın herhangi bir yerinde işlenmiş besin maddesi tüketenler zaten böcek yemiş oluyorlar. Bunun miktarı da yılda yaklaşık 500 gram. Domates sosu, fıstık ezmesi ya da ekmek gibi işlenmiş tüm gıdalarda böcek var."
Kolaya renk veren ne?
Dünyada kolaya renk veren böcek olarak efsanevi bir ün yapan cochineal, gıdadan kozmetiğe kadar birçok sektörün ‘canı kanı’ gibi.
Su Hakkında Merak Ettikleriniz
Suyun adeta sihirli bir içecek olduğunu herkes biliyor. Sağlıklı ve güzel olmanın, ciltteki ve vücuttaki nemin korunmasının temel koşulu bol su içmek.
NEDEN SUSARIZ? Susamak, tiroid bezinin ağız yoluyla bize ulaştırdığı bir mesaj olup; sulanmaya ihtiyacın var anlamını taşımaktadır. Ancak bu kişisel ve psikolojik boyutları olan ve kişiden kişiye farklılık gösteren bir ihtiyaçtır. Kimi insanlar günde 2 bardak su içerken, kimilerinin tükettiği su miktarı 2 litre olabilir.
NE ZAMAN SU İÇMELİYİZ? Çok basit bir şekilde cevaplamak gerekirse; istek duyduğumuz an dememiz mümkün. Bazı bünyelerin suya daha çok ihtiyaç duyduğu, bazılarının da azla yetindiği sıkça rastlanan bir durumdur. En iyi yöntem ise az ve sık, özellikle de yemeklerin hazmedildiği saatlerin dışında içmektir. Ancak güç sarfederken kesinlikle içmemeye çalışın ve karşılaşmalar sırasında sadece suyla ağzını çalkalayan boksörleri düşünün. Eski zamanlarda madenlerde çalışanların da susadıkça bu yöntemi denediği bilinen bir gerçek. Eğer bir defada çok su içerseniz günün birinde böbreklerin iflas etme olasılığı çok fazla. Özellikle sabah yataktan kalkar kalkmaz ve de aç karnına bir bardak su içmek ise tüm organizmayı temizleyerek, toksinlerden arıtıyor. Zinde ve dinç olmayı sağlıyor.
Prof. Dr. Ahmet Aydın'dan Otizm ve Tedavisi
Otizm, genelde 1-3 yas civarında ortaya çıkan kişinin dil, sosyal ve iletişim becerilerini bozan gelişimsel bir hastalık tablosudur. Otizmin sözcük anlamı “içine dönük” tür; eskiden çocukluk şizofrenisi olarak da tarif edilirdi. Günümüzde otizm yerine, otistik spektrum bozukluğu (autism spectrum disorders-ASD) ya da yaygın gelişimsel bozukluk (pervasive developmental disorders-PDD) terimleri tercih edilmektedir.
Otizmin Tarihçesi
Otizm teriminin, ne zaman ortaya çıktığı, ne zaman araştırılmaya başlandığı, tam olarak belli değildir. Tarih boyunca otizmin varlığını düşündüren birtakım bulgular ve belgelere rastlanmaktadır. Özellikle çıkış kaynakları yüzyıllar öncesine dayanan bazı belge, efsane, masal ve hikâyede söz edilen bazı kişilerin davranış şekilleri otizmle çok benzeşmektedir.
Aslında otizm şizofrenik hastaların dış dünyayla olan ilişkilerini zamanla kaybetmelerini (içine kapanma) anlatmak için kullanılan ve yetişkin psikiyatrisi jargonundan alınma bir terimdir. Bu günkü anlamı ile algılanan otizm terimi ilk kez Amerika’lı psikiyatrist Leo Kanner tarafından 1943 yılında tanımlandı ve Kanner 11 çocukta gördüğü yaygın davranış bozukluklarını tanımlayarak bu tabloya “erken çocukluk otizmi” adını verdi.