ihya.org

Diyabet

Diabet (Şeker hastalığı)

Şeker hastalığı (Diabetes Mellitus), vücudumuzda insülin hormonunun hiç üretilememesine, vücudun ihtiyacını karşılayacak kadar üretilememesi, ya da üretilen insülinin yeterince etki gösterememesine bağlı olarak ortaya çıkar.

Diabet ( şeker hastalığı) kronik bir hastalık olup hayat boyu tedavi gerektirir. En basit teşhis bir damla kan ile yapılabilen açlık kan şekeri ölçümüdür.

Aşağıdakilerden en az bir tanesi varsa şeker hastalığı(Diabetes Mellitus) teşhisi konulur.

Açlık kan şekeri 126 mg/dl veya üzerinde ise,

Herhangi bir saatte bakılan kan şekeri 200 mg/dl veya daha fazla ve beraberinde çok su içme, çok idrara çıkma veya açıklanamayan kilo kaybı varsa,

75 gr glukoz içerek yapılan şeker yüklemesinden iki saat sonra kan şekeri 200 mg/dl veya daha fazla ise .

Kan şekeri yükselmesinin belirtileri nelerdir?

Her zamankinden daha fazla susama ve su içme,
Her zamankinden daha fazla acıkma ve yemek yeme,
Çok sık idrar yapma,
Gece sık olarak idrar yapmak için uykudan uyanma,
Cildinizde kuruma,
Halsizlik, yorgunluk,
Bulanık görme,
Yaraların geç iyileşmesi,

Diyabet (şeker hastalığı) ağız kokusu sebebi

Dişhekimi Mehtap Uysal, ağız kokusu konusunda en çok merak edilen soruları cevapladı. Uysal'ın açıklamalarına göre ağız kokusu, ağız içi ve ağız dışı kaynaklı iki sebepten kaynaklanıyor. Ağız içi sebepler başlıca dil üzerinde biriken bakteriler, diş eti ve diş destek dokularının iltihabı, diş çürükleridir. Ağız dışı sebepler ise uzun süre devam eden kulak burun boğaz enfeksiyonları (sinüzit, bademcik iltihabı), sindirim sistemi hastalıkları (mide ülseri), karaciğer yetmezliği, böbrek yetmezliği ve şeker hastalığı gibi hastalıklardır. Kokuyu gidermek için ilk önce sorunun nedeni bulunmalı.

Ağız kaynaklı ise ağız hijyeninin üst seviyeye çıkarılması gerekiyor; diş ve dişetlerinin günde en az iki kez fırçalanması. Dil üzerindeki bakterilerin fırçalanması, diş hekimi tarafından diş ve dişeti tedavilerinin yapılması, özel gargaralar yapılması gerekiyor.

Körlüğün Nedenleri ve Korunma Yolları

KÖRLÜK ÖNLENEBİLİR Mİ?

İnsanlarda görme duyusunu kaybetme korkusu yaşam ile eşdeğerdedir. Bu derece önemli bir duyu organı olan gözlerimizin sağlığı, çeşitli sebeplere bağlı olarak bozulabilir.

Günümüzde tedavi imkanı bulamadığımız veya sınırlı olarak yardım edebileceğimiz körlük nedenleri mevcuttur. Buna karşılık, önceden çaresiz modern alet ve yöntemlerle tedavi edilebilmektedir.

Bu konuda en önemli noktalardan birisi, birçok göz hastalığının zamanında teşhis ve tedavi edilmesi ile körlüğün önlenebileceği gerçeğidir. Hastaların bu konuda duyarlı olması, en küçük bir şikayeti dikkate alması, en kıymetli organlarımızdan biri olan gözlerimiz için çok önemlidir. Özellikle periyodik göz kontrollerinin yapılması, birçok göz hastalığını henüz belirtileri başlamadan önlenmesini ve gerekli tedbirlerin alınmasını sağlayacaktır.

KÖRLÜĞÜN SEBEBLERİ

DOĞUŞTAN VEYA ÇOCUKLUK ÇAĞI KÖRLÜKLERİ

Göz ve Diyabet

Diabet vücutta glükoz metobolizmasının bozulması sonucu ortaya çıkan bir hastalık tablosudur. Glükozu vücut tarafından kullanılabilir hale getirmeye yerayan insulin hormonu, pankreasta bulunan beta hücrelerinin tahribatı sonucunda daha az salgılanmaya başlar. İnsülinin hücrelerce kullanımı bozulduğundan kanda dolaşan glükoz hücrelerce kullanılamaz duruma gelir. Hücreler glükoz emilimini yapamaz ve kanda glükoz seviyesi yükselir.Bunu sonucunda; vücut damarlarında bozukluklar başlar. Başta göz, böbrekler, kalp ve damar sistemi olmak üzere organda hasarlar gelişebilir.

Iki tip diabet vardır: İnsüline bağımlı (Tip 1), ve insüline bağımlı olmayan (tip 2). Her iki tip diabette de hasar, kan glükoz seviyelerinin kontrolüne ve diabetin süresine bağlıdır.

DİABETTE GÖZ

Diabetik Retinopati ve Tedavisi

Şeker Hastalığının (Diabet) Göze Etkileri Nelerdir?

Diabetes Mellitus vücudun şekeri kullanma ve depolama yeteneğinin bozulduğu bir durumdur. Artmış kan şeker düzeyi, aşırı susama , acıkma, idrara fazla çıkma, vücuttaki kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Diabet göze katarakt, glokomun yanında retinadaki kan damarlarının hasar görmesiyle de zarar vermektedir.

Diabetik retinopati nedir?

Gözün ışığı algılanmasını sağlayan retina isimli sinir tabakasının kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Hasarlanmış kan damarları sıvı ve kan sızmasına neden olarak sert fırçamsı dallar ve sert skar dokuları oluşmasına, bunlarda retinanın beyine bozulmuş şekiller göndermesine neden olur.

Hastanın diabetik retinopati geliştirme riski zamanla artmaktadır. 15 yıllık diabeti olan birinde retinopati gelişme riski %80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar. Tedavi edilmeyen diabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski bulunmaktadır.

Nedeni ve belirtileri nelerdir?

Gebelik ve Diyabet

Her yıl tüm dünyada binlerce diyabetik kadın problemsiz bir gebelik geçirerek sağlıklı bir bebek sahibi olmaktadır.

Bu bölüm, kendinize nasıl bakmanız gerektiği konusunda bazı tavsiyelerde bulunmak ve aklınıza gelebilecek bir takım soruları yanıtlamak amacıyla hazırlanmıştır.

GEBE KALMADAN ÖNCE

Eğer bir bebek sahibi olmayı düşünüyorsanız, doktorunuza bundan söz edin. Önceden düşünmek başarılı bir gebelik için son derece önemlidir. Bunun nedeni, gebeliğin ilk haftalarında, henüz gebe olduğunuzu farketmemişken, kan şekeri düzeyinizin bebek gelişimini etkileyebilmesidir.

Gebelik planlayan tüm diyabetik kadınlar için önem taşıyan diğer bir nokta da, diyabetlerini kontrol altında tutmak için tablet değil, insülin kullanmalarıdır.

Normalde bazı diyabet tiplerinin tedavisinde kullanılan bu tabletler bebeğe zarar verebilmektedir ve
gebelikte kesinlikle kullanılmamalıdır.

Doktorunuz, diyabetinizin uygun şekilde kontrol edildiğinden emin olmak için kan şekeri düzeylerinizi ölçmenizi önerebilir. Bunu yapmalısınız, böylece doktorunuz tedavinin etkili olduğunu izleyebilecek ve bu ölçümler hem sizin hem de bebeğiniz için yarar sağlayacaktır.

Kan Şekeriniz Normalden Daha Düşük Olabilir mi?

Evet. Kan şekerinin normale göre daha düşük olması haline tıp dilinde Hipoglisemi adı verilir.

Gereğinden fazla insülin almanız, yanlış bir zamanda yemek yemeniz, yemeniz gereken öğünü atlamanız ya da normalden fazla egzersiz yapmanız kan şekerinizin normal değerlerin altına düşmesine neden olabilir.
Eğer kan şekeriniz çok düşükse,

• Titrersiniz
• Terlersiniz
• Yorgunluk hissedersiniz
• Açlık hissedesiniz
• Dikkatiniz dağılır
• Bulanık görürsünüz
• Başınız ağrır
• Sinirli olursunuz

Hmene bütün hastalar kan şekerinin düşmekte olduğunu farkeder ama bazen bu, herhangi bir semptom vermeksizin, birdenbire gelişebilir. Böyle bir olasılık nedeniyle, diyabeti olan bütün hastalar, kendilerindeki bu sağlık sorununu bildiren ve her zaman yanlarında bulunacak bir tanıtım kartı taşımak durumundadır.

Bayılmış veya konuşamıyacak durumda olduğunuzda bu tanıtım kartı size yardıma koşan insanlar sorunun ne olduğunu anlatacak ve ihtiyaç duyduğunuz tedaviye daha çabuk kavuşmanıza yardım edecektir.

Cüzdanınızda taşınan bu tanıtım kartında adınızın, telefonunuzun ve doktorunuzun telefonunun yazılacağı yerler vardır.

Ketoasidoz Nedir?

Vücut hücreleri hayati fonksiyonlarını yerine getirebilmek için bir şekilde enerji bulmak zorundadır. Şeker organizmanın başlıca enerji kaynağıdır ve enerji temini için hücre içinde yakılır. Hiperglisemi hali ortaya çıktığında kandaki şeker insülin yetersizliği dolayısı ile hücre içine giremez ve bu durum karşısında şeker alamayan hücreler enerji elde etmek için yağları yakmaya başlarlar.

Bu durum da ketonların ortaya çıkmasına neden olur. Keton cisimleri kanda artar ve idrara geçer; idrarda aseton çıkar.

Hiperglisemi sonucunda kanda ve idrarda keton cisimlerinin artışı ile hastanın şuuru giderek bulanıktan tam kapalı hale geçer ve tedavi edilemez ise koma tablosu gelişir. Ketoasidoz çok tehlikeli bir durumdur ve her yaştaki diyabetik hastada görülebilir. Ketoasidozun bazı belirtileri aşağıda sıralanmıştır.

• Her zamankinden daha fazla açlık vesususzluk hissedersiniz
• Çok sık idrar yapmak ihtiyacı duyarsınız
• Yediğiniz yemek miktarında azalma veya fiziksel aktivite miktarında artış olmaksızın kilo kaybedersiniz
• Kendinizi her zamankinden daha yorgun ve uykulu hissedersiniz
• Mideniz bulanır veya kusarsınız
• Mideniz ağrır

Hiperglisemi Nedir?

Hiperglisemi kanda şekerin normalin çok üstünde bulunması anlamına gelen tıbbi bir terimdir. Hiperglisemiye genellikle aşağıdaki olaylar neden olur;

• Yeterli miktarda insülin enjekte etmemeniz
• Başka bir nedenle hastalanmanız
• Çok fazla yemek yemeniz
• Her zamanki eksersizinizi yapmamanız

EĞER SİZDE HİPERGLİSEMİ ÇIKARSA NE OLUR ?

Eğer aşağıdaki belirtiler varsa kan şekerinizi mutlaka kontrol edin.

• Her zamankinden daha fazla susarsanız
• Her zamankinden daha fazla acıkırsanız
• Sık sık idrar yaparsanız
• Gece boyunca idrar yapmak için uyanırsanız
• Kendinizi her zamankinden daha yorgun ve uykulu hissederseniz
• Bulanık görürsünüz
• Kesikleriniz ya da yaralarınız yavaş iyileşir

EĞER HİPERGLİSEMİNİZ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORSANIZ NE YAPMALISINIZ ?

Özellikle eğer kan şekerinizi düzenli bir şekilde kontrol etmiyorsanız mutlaka doktorunuzu aramalısınız. Her zamanki günlük diyabet tedavisi uygulamanıza dönmeniz, kan şekeri yükselmesinin en iyi tedavi yöntemidir.

Şu bakımlardan emin olun.

Diyetinize titizlikle uymalısınız,

Diyabet ilaçlarınızı ( ağızdan alınan veya insülin ) zamanında ve doğru olarak kullanmalısınız,

Kan Şekeri Nasıl Ölçülür?

Kan şekerinizi ölçmek için, bir damla kanınıza ihtiyaç vardır. Hemen bütün hastalar bunu, parmak uçlarını delici bir aletle delerek sağlar. Kan şekerinizi düzenli bir şekilde ölçme alışkanlığını kazanmanız son derece yararlıdır, çünkü ölçüm sonuçları size ve doktorunuza tedavi şeklinizde yapmanız gereken değişiklikler için yol gösterir.

Amaç, beslenme alışkanlıklarınızı , fiziksel aktivitelerinizi ve insülin tedavinizi dengelemeniz ; böylelikle kanınızdaki şeker miktarını normal değerler arasında tutmanızdır. Buna "Kan şekeri kontrolu" adı verilir.

İDRARDA ŞEKER KONTROLÜ

Eğer kanınızdaki şeker miktarı çok yükselirse, bunun bir kısmı idrara da geçer. İdrarın şeker için kontrolu kan şekerinin tahmini için kullanilabilecek en hassas yöntem değildir. Ancak kan şekerine bakılamadığı durumlarda da hiçbir test yaptırmamaktan iyidir. Eğer kan şekerinizin yüksek olduğundan şüphe ediyorsanız bunu idrar şekerine bakarak kontrol edebilirsiniz.

KAN ŞEKERİNİZİN KONTROLUNE ÖNEM VERMEMENİZ SİZE ZARAR VEREBİLİR Mİ ?

Ne yazik ki cevap EVET.

İnsüline Ne kadar İhtiyacınız Var?

Her diyabetlinin insülin ihtiyacı farklıdır. Doktorunuz size ne kadar insüline ihtiyacınız olduğunu bildirecektir. Bu da pek çok faktöre bağlıdır.

• Vücut ağırlığınız
• Fiziksel aktivite düzeyiniz
• Yediğiniz günlük besin miktarı
• Genel sağlık durumunuz
• Karşılaştığınız stresler

Sizin de gördüğünüz gibi bu faktörler değişkendir ve bu nedenle de aldığınız insülin miktarını dikkatli bir şekilde kontrol etmeniz gerekmektedir.

ŞİŞEDE NE KADAR İNSÜLİN VAR ?

Uzunlukları nasıl metre veya santimetre ile ölçüyorsak, insülin miktarını da " ünite " ile ölçeriz. Türkiye'de bulunan ve enjektörle yapılan bütün insülin şişelerindeki ( flakon ) sıvının her mililitresinde 40 ünite insülin vardır. Bu U-40 insülin olarak adlandırılır. Mililitredeki insülin miktarı, insülin konsantrasyonudur. Bir insülin şişesinde 10 ml. sıvı bulunduğundan, bir şişe U-40 insülin 400 ünite insülin içerir.

HANGİ İNSÜLİNİ KULLANMALISINIZ?

Diyabet İlaçları

Tip I diyabeti olan herkesin insülin kullanması gerekir. Bunun nedeni pankreasınızın yeterli miktarda insülin üretmemesidir.

İnsülin reseptörlerinizi açmak ve kandaki şekerin hücrelerinizin içine girip enerji üretmesini sağlamak için daha fazla insüline ihtiyaç vardır.

İnsülin, hap ya da tablet şeklinde kullanılamaz. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde bulunmaktadır. İnsülin enjeksiyonu sanıldığı kadar zor değildir. İnsülin iğnesi çok incedir ve enjeksiyon esnasında canınızı yakmaz. Tip I diyabeti olduğunu öğrenen pek çok insan iğneden ve enjeksiyondan korkar ancak kısa zaman sonra kendi kendine insülin enjeksiyonu yapmanın aslında çok kolay ve ağrısız bir işlem olduğu anlaşılır.

Gerçekte problemi yaratan enjeksiyonu yapma düşüncesidir, ancak bir kez öğrendiğinizde bunun bir sorun
olmadığını göreceksiniz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendinize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığınızı hatırlamanız bu fikre alışmanızı kolaylaştırabilir.

TİP 1 İnsülin Gerektiren Diyabet

Daha önce de açıkladığımız gibi Tip I diyabetinizin olması, kanınızdaki şeker miktarının diyabeti olmayan bir kişiye göre daha fazla olması demektir. O halde kanda fazla miktarda bulunan şekeri normal seviyesine getirmeniz gereklidir.

Bunun için yapabileceğiniz 3 şey vardır.
Beslenme alışkanlıklarını düzenlemeniz.
Şekerli besinleri mümkün olduğunca azaltmanız, çok fazla yağlı ve tuzlu besinler yememeniz önemlidir. Temel olarak sağlıklı besinleri seçmeli ve bu besinleri sizin için uygun miktarlarda yemelisiniz. Doktorunuz ve diyetisyeniniz size bu konuda önerilerini bildireceklerdir.


Fiziksel aktivite.

• Düzenli ekzersiz yapmanız size pek çok açıdan yardım edebilir.
• Kilonuzu uygun düzeyde tutmanızı sağlar.
• Genel olarak sağlığınıza olumlu etki yapar.
• Kan şekerinizi daha iyi kontrol etmenize yardımcı olur.


Sizin için doğru olan ve yapmaktan hoşlandığınız bir aktiviteyi seçmeniz önemlidir.Sizin için uygun olan aktiziteyi tayin etmek için doktorunuz, hemşireniz ya da diyetisyeninizle görüşmelisiniz. Bu kimseler sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir egzersiz programının hazırlanmasına yardım edebilirler.

İnsülin Tipleri Nelerdir?

Şüphesiz günde pek çok defa enjeksiyon yapmayı istemiyeceksiniz. Bunun için de ilaç endüstrisi farklı tiplerde insülinler geliştirmiştir. İnsülin şişesinin etiketi üzerinde büyük bir harf vardır ve bu harf size hangi tip insülini kullandığınızı belirtir.

• R = Regüler - kristalize insülin
• N = NPH insülin
• M 90/10 = % 90 oranında NPH insülin % 10 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 80/20 = % 80 oranında NPH insülin % 20 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 70/30 = % 70 oranında NPH insülin % 30 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 60/40 = % 60 oranında NPH insülin % 40 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.

AŞAĞIDA YER ALAN İNSÜLİN TİPİ İSİMLERİ, SİZE İNSÜLİNİNİZİN NE KADAR ÇABUK ETKİ ETMEYE BAŞLADIĞINI VE NE KADAR ETKİ ETTİĞİNİ GÖSTERİR.

REGÜLER ( Kısa Etkili )

Regüler insüline kısa etki süreli insülin de denir. Çünkü hızla etki etmeye başlar ve diğer insülin tiplerine göre etkisi çok çabuk sonlanır. Berrak görünümlüdür.
NPH ( Orta Etkili )

İnsülin vücutta nasıl çalışır?

Vücut hücrelerinin ( A ) yüzeylerinde insülin reseptörleri ( B ) vardır. Reseptör bir kapı vazifesi görür., açık iken şeker hücre içine girer, eğer kapalı ise, şeker hücre içine giremez ( C ) ve kan dolaşımında kalır.

Kanda insülin reseptörlerini dolduracak kadar insülin bulunduğunda reseptörler açılır.

Şeker kandan ayrılıp hücre içine girer ve enerji üretmek üzere hücre içinde kullanılır. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de azalmış olur.

KULLANDIĞINIZ İNSÜLİN KAYNAĞI NEDİR?

İnsülin şişenizin üzerindeki etiket, insülininizin insan insülinine benzeyen biyosentetik insülin mi yoksa hayvanlardan elde edilen insülin mi olduğunu belirtir.
İnsan İnsülini

İnsan insülini insanlardan elde edilmez, insan vücudunun yaptığı insülin moleküler yapısı ile aynı olacak şekilde üretilir. En modern insülin tipidir ve laboratuvar
koşullarında bazı kimyasal metodlar kullanılarak elde edilir. İnsan insülini vücudumuzun ürettiği insülinin tamamiyle aynısı olduğu için vücudun bu insüline karşı tepki gösterme olasılığı hayvan insülinlerine göre çok daha azdır.

Hayvan İnsülinleri

Top