ihya.org

göz hastalıkları

Kornea Hastalıkları ve Kornea Nakli

Kornea, gözün en ön kısmında bulunan saydam dokudur ve gözün en önemli kırıcımerceğidir. Korneanın saydamlığı birçok hastalık tarafından bozulabilir. Bu hastalıklar doğuştan, genetik kökenli veya mikrobik olabilir. Keratokonus gibi bazı hastalıklar ise korneanın şeklini değiştirirler. Bu hastalıkların tamamında korneanın saydamlığı kalıcı olarak bozulur ve hastanın tekrar görmesini sağlamak amacı ile ölen bir kişinin gözünden alınan kornea dokusu ile değiştirilir. Dünya Göz Hastanesi kornea nakli konusunda Türkiye?nin önde gelen kuruluşudur.

Kornea Nedir?

Kornea, gözün en önünde yeralan ve görme işlevinde büyük rolü olan gözün saydam tabakasıdır. Saydam, avasküler bir dokudur. Duyu sinirlerinden çok zengindir. Santralda sferik(küresel) bir yapıdadır. Kalınlığı merkezde 0.5-0.6 mm'dir,perifere doğru kalınlaşarak 0.9 mm'ye ulaşır.

Korneanın Yapısı

Kornea anatomik olarak 5 tabakadan oluşur.

- Epitel Tabakası

Kolobom (Coloboma) Nedir?

Kolobom; gözle ilgili herhangi bir oluşumun (göz kapağı, retina,iris gibi) doğumsal gelişim kusurudur. Genelde yarık şeklinde kendini gösterir. Gözün embriyolojisinde 4 haftalık fötus evresinde, gözü oluşturmak üzere ön beyinden çıkıntı yapan parçacık, gözün küresel bir yapıya dönüşmesi için kendi içine çökerek birleşir. Bu kapanma (birleşme) kusurları kolobom olarak bilinir. Durumun ağırlığına göre retina, makula, optik sinir, koroid, lens, iris, kapak kolobomu tekil olarak veya birkaçı bir arada ortaya çıkabilir. Ancak olay herzaman gözlerde belirgin bir yarık şeklinde algılanmamalı, göze ait herhangi bir oluşumun gelişiminin tam olarak tamamlanmadığı şeklinde algılanmalıdır.

Koloboma neden olarak ailevi geçiş kesin bir neden olarak saptanmamıştır ancak, hastalıkların belirli kromozomal hastalıklarla ilgili olduğu bilinmektedir. Schmid Fraccaro sendromu, Trisomy 18 (E- sendromu) gibi kromozomal hastalıklarda kolobom meydana gelebiir.

Sebebi açıklanamayan tüm doğumsal anomalilerde olduğu gibi, ailevi risk olup olmadığı dikkatlice araştırılmalıdır.

Kolobomun etkileri hastalığın şiddetine ve problemin yerine bağlı olarak değişir. Açıklık genelde gözün alt kısmındadır.

Keratokonus Nedir?

KERATOKONUS NEDİR ?

Gözün en önünde yer alan ve bir kubbe bombeliğinde olması gereken saydam tabakanın bombeliğinin bozulması ve konik şekil almasıdır. Yani keratokonus, "konik şekilli kornea" anlamındadır. Normalde yuvarlak şekilli olan korneanın konikleşmesiyle görme azalır.

KERATOKONUS'DA GÖRME NEDEN AZALIR ?

Keratokonus hastalığında korneanın şeklinin bozulması, deforme olması, gözde oluşan görüntünün de deforme olmasına, görme netliğinin ve kalitesinin bozulmasına ve görme derecesinin azalmasına neden olur.

KERATOKONUS'DA İLK BELİRTİ NEDİR ?

Keratokonuslu gözlerde, başlangıçta astigmat denilen görme bozukluğu ortaya çıkar. Bu, genellikle miyop-astigmat türündedir. Hastalığın ilerlemesi ile birlikte göz gittikçe daha fazla miyop ve astigmat olmaya başlar, özellikle astigmatizma çok ilerler, kornea (saydam tabaka) giderek öne doğru konikleşir ve incelir, düzensiz bir şekil alır. Bu şekil bozukluğuna paralel olarak da gözlükle düzeltilemeyen bir astigmatizma oluşur.

KERATOKONUS'UN NEDENİ BİLİNİYOR MU ?

Keratokonusun nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte genetik bir yönü mevcuttur. Keratokonus bir anlamda, korneanın dejeneratif bir hastalığıdır.

Kataraktın Tedavisi

Katarakt ve Tedavisi

Kataraktın kelime anlamı "hızla aşağı doğru akan su" ya da başka bir deyimle "çağlayan" dır. Bu benzetmenin ilk kullanımı 11. yüzyıla kadar dayanmakta olup, arapça aynı anlama gelen “nuzul-el-ma” kelimesinin latince ifade edilmesiyle ortaya çıkmıştır, halkımız arasında da yine aynı benzerlikten dolayı “ak su” ifadesi kullanılmaktadır.

Katarakt hastalığı, saydam olan göz merceğinin bu saydamlığını yitirmesi ve gözbebeğinden normalde alınan siyah reflenin, yerini opak-beyaz refleye bırakması ile karakterizedir. Tarih boyunca, bu beyaz refle, hızla akan suyun aldığı renge benzetilerek “katarakt” terimi kullanılmıştır, halen de tüm dünyada aynı ortak bir terim kullanılmaktadır.

Kataraktla birlikte renkler canlılığını kaybeder, görme azalır :

İris İltihabı Nedenleri

Sıklıkla genç erişkinlerde görülür ve vakaların çoğunda neden frengidir. Kornea yaraları, şeker hastalığı, romatizma, diş apseleri ve burun iltihapları da iritis nedenleri olabilir.

Belirtileri:

Gözde şiddetli ağrı duyulur. Göz aşırı sulanır ve kızarır. Hasta, parlak ışığa bakamaz. Korneanın rengi bulanıklaşır ve gözbebeğinin ışığa karşı refleksleri düzensizleşir.

Seyri:

Gözbebeğinin refleksleri zamanla tamamen kaybolur ve görme iyice bulanıklaşır. Böyle bir kriz birkaç hafta sürebilir.

Tedavi:

Nedene yöneliktir. Dinlenme, camları koyu renkli gözlük kullanılması, fazla okumaktan kaçınılması salık verilir. Ayrıca, göze ılık pansuman yapılır ve ağrı giderici ilaçlar verilir. Atropinli damlalar ya da merhemler kullanılır.

Göz Yaralanmalarında İlkyardım

Görme organımızdaki yaralanmaları birkaç başlık altında inceleyebiliriz:

1- Yaralanmalar:

* Korneada yabancı cisim bulunması (göze yabancı cisim kaçması)

* Göze yabancı cismin batması

* Yırtılmalar

2- Yanıklar:

* Kimyasal yanıklar

* lsı (termal) yanıkları

* Işın yanıkları

1- YARALANMALAR:

Göze yabancı cisim kaçması: Yabancı cisim ( toz, kirpik vb) kornea üzerindedir veya gözkapağı altındadır. Bu durumda göz temiz su ile yıkanır. Eğer cisim göz kapağının altındaysa, göz kapağı ters çevrilerek pamuklu çubukla uzaklaştırılabilir.

Yabancı cisim batmışsa: Genel kural burada da geçerlidir: Batan cisimler çıkarılmaz, sabitlenir. Üzeri koni biçiminde bir malzeme (veya bardak) ile kapatılır.Gözler birlikte hareket ettiğinden sağlam göz de kapatılmalıdır.

Yırtılmalar: Yaralı göz hemen steril gazlı bezle kapatılır, sağlam gözde kapatıldıktan sonra en kısa sürede hastaneye götürülmelidir.

2- YANIKLAR:

Göz Tümörleri Nelerdir?

Tümör, kitle manasına gelen bir terimdir. Halkımız arasında tümör denince kanser akla gelmektedir. Ancak tümör daha geniş kapsamlı bir tabir olup iyi huylu kitleleri de içerir. Göz bölgesinde iyi huylu kitlelere çok sık rastlanır. Bunların bazıları kesin tanı için bazıları da estetik kaygılarla çıkarılırlar. Bazısı ise takibe bırakılabilir. Fakat kötü huylu bir tümörden şüpheleniliyorsa estetik kaygıların ikinci plana bırakılarak tedavi planının yapılması gerekir. Aşağıda göze ait iyi ve kötü huylu tümörleri konumlarına göre inceleyeceğiz.

Göz kapağı tümörleri

Nevus

Halk arasında "ben" olarak bilinir. Göz kapağı nevusları sık görülen iyi huylu tümörlerdendir. Doğumda daha açık renklidirler, zamanla koyulaşırlar. Nadiren kötü huylu bir tümöre dönebilirler. Görünüş bozukluğu yapan veya kötü huylu tümör şüphesi uyandıran nevuslar cerrahi olarak çıkartılır.

Siğil (verrü)

Daha çok kapak kenarında olurlar, saplı ya da sapsızdırlar. Virüslerden ileri geldikleri düşünülmektedir. Cerrahi olarak kolayca alınabilir.

Moluskum kontagiozum

Göz Tembelliği Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Göz Tembelliği Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Göz tembelliği erken çocukluk çağında ortaya çıkan ve bir gözün yeterince görememesi şeklinde tanımlanabilecek bir durumdur. Göz tembelliğine her 100 kişiden 3’ünde rastlanmaktadır. Göz tembelliği ancak küçük yaşlarda tespit edilebilirse tedavi edilebileceğinden ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek erken yaşlarda çocuklarının göz muayenesi olmalarını sağlamaları gerekmektedir.

Normal Görme Nasıl Gelişir?

Bebekler doğduklarında ancak belirli oranlarda görebilmektedirler. Gözlerini kullandıkça görme potansiyelleri artmaktadır. İlk 9 yaş içinde görme sistemi tam olarak gelişmekte ve daha sonra belirgin bir değişiklik olmamaktadır. Eğer bir göz tüm düzeltmelere rağmen tam kapasiteli göremiyorsa bu durum kişinin hayatında olumsuz bazı etkilere yol açar. Mesela bazı mesleklerde (askerlik, pilotluk gibi) göz tembelliği olanlar yer alamazlar.

Göz Muayenesi Ne Zaman Yapılmalıdır?

Göz Kapağı ve Konjonktiva Hastalıkları Nelerdir?

Hiperemi (Kanlanma) :

Çeşitli göz hastalıklarında ortaya çıkabilen konjonktival hiperemi, klinik olarak yüzeyel ve derin hiperemi olmak üzere iki tipte gelişebilir.

Yüzeyel hiperemi, konjonktivanın göz kapaklarından gelen yüzeyel damarlarının dilatasyonudur. Daha çok konjonktiva hastalıklarında ortaya çıkan bu tip hipereminin özellikleri, açık renkli olması, konjonktiva ile birlikte dilate damaarların hareket etmesi ve bası ile solmasıdır. Hipereminin şiddeti fornikslerden limbusa doğru gittikçe azalır.

Derin hiperemi ise, konjonktivanın derinden gelen ön silier damarlarının dilatasyonudur. Daha çok kornea, uvea, sklera hastalıkları ve akut glokom krizinde ortaya çıkan bu tip hiperemi koyu kırmızı renklidir, damarlar konjonktiva ile birlikte hareket etmez ve hiperemi basmakla solmaz. Şiddeti limbustan fornikslere doğru azalır.

Bazı hastalıklarda iki tip hiperemi bir arada bulunabilir.

Hemoraji (Kanama) :

Göz Hastalıkları Nelerdir?

: : : YAKINI GÖREMEME

Gözlerimiz kırklı yaşlara kadar hem uzağı hem de yakını net bir şekilde görebilme yeteneğine sahiptir. Fakat bu yaşlardan sonra yakını görme özelliği gittikçe bozulur. Bu nedenle bu dönemden sonra yakını görmek için gözlük kullanmak gerekir.

Miyopisi olan hastalarda yakını görme sorunu daha geç yaşlarda başlayabilir. Bazı katarakt tiplerinde yakını görme bozukluğu olan hastalarda geçici düzelmeler olabilir.

Tedavide yaygın olarak gözlük kullanılmaktadır. Gözlük dışında bazı cerrahi yöntemler uygulanmaktaysa da henüz çok başarılı olmayıp yaygınlaşamamışlardır. Lazer tedavileri içinde aynı şeyler geçerlidir. Kontakt lensler tedavi de kullanılabilecek diğer bir alternatiftir.

Yakını görememe bir hastalık olmayıp her sağlıklı insanı, ileri yaşlarda etkileyen doğal bir süreçtir olarak düşünülebilir.

: : : GÖZ AĞRILARI

Göz ağrıları sık karşılaşılan şikayetlerden birisidir. Göz hastalıkları dışında sinüzit, stres, yüksek tansiyon, migren gibi hastalıklar gözü etkileyen ağrılara yol açabilir.

Sebepleri :

Glokom (Göz Tansiyonu) Tedavisi

Glokom, göz içi basıncından görme sinirinin zarar görmesi ile karakterize bir hastalıktır. Görme sinirini oluşturan liflerin, basıncın etkisi ile yavaş yavaş harap olmasına bağlı olarak görme alanı daralmaya başlar. Zamanında teşhis ve tedavi yapılmadığı taktirde, sinir liflerindeki hasarın geri dönüşsüz olması nedeniyle, görme alanının ileri derecede kaybı ve hatta körlük kaçınılmazdır. Glokom önemli bir halk sağlığı sorunu olup, gelişmiş ülkelerde, körlüğün ikinci en sık görülen nedenidir. 35 yaş üzerindeki her 50 bireyden yaklaşık olarak birinde glokom mevcuttur.

İleri yaş glokomu ağrısızdır, sinsidir !

Episklerit Nedir? Nasıl Tedavi Edilir?

Göz küresinin dış kısmı birkaç bölümden meydana gelmiştir. Sklera göz küresinin çoğunu kaplayan sert doku tabakasıdır. Gözün akı olarak söz edilen kısım sklera ise episklera ile kaplıdır. Bu doku sklera ile dış zar (konjonktiva) arasında bulunan şeffaf dokudur. Bazen sklera veya episklera iltihaplanabilir.

BELİRTİLERİ:

-Bir veya her iki gözde ağrı

-Gözde parça halinde kızarıklık

-Bulanık görme

Episkleranın iltihabı en büyük sıklıkla genç yetişkinlerde ortaya çıkan hafif ve lokalize bir enfeksiyondur. Sklera iltihabı daha az görülen ve daha ciddi bir rahatsızlıktır. Sıklıkla belirli otoimmün rahatsızlıklarla (romatoid artrit gibi) veya iltihaplı bağırsak hastalığıyla bağlantılı düşünülür. Sklerit en fazla 30 ile 60 yaş arasındakilerde görülür.

TEŞHİS

Ekzoftalmi (Patlak Göz Hastalığı) Nedir?

Orbita adını verdiğimiz göz çukuru kafa­tası iskeletinde kemikten yapılmış konik bir boşluk şeklindedir ve içinde yağ doku­su ile çevrili damarlar, sinirler ve göz kü­resi bulunur. Gözün ileri doğru çıkmış gibi göründüğü yalancı ekzoftalmi miyop göz­ler için söz konusu olabilir. Gerçek ekzoftalmide ise göz küresi göz kapaklarının dışına taşmaktadır. Ekzoftalmiye neden olan hastalıkların ba­şında Basedovv hastalığı gelir. Tiroid hor­monunun fazla çalışması sonucu meydana gelen bu hastalıkta ekzoftalmi en karak­teristik belirtidir. Ayrıca orbitanın iltihabı hastalıklarında ve tümörlerinde de ekzof­talmi oluşabilir. Tedavi nedene göre yapılır.

Diabetik Retinopati ve Tedavisi

Şeker Hastalığının (Diabet) Göze Etkileri Nelerdir?

Diabetes Mellitus vücudun şekeri kullanma ve depolama yeteneğinin bozulduğu bir durumdur. Artmış kan şeker düzeyi, aşırı susama , acıkma, idrara fazla çıkma, vücuttaki kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Diabet göze katarakt, glokomun yanında retinadaki kan damarlarının hasar görmesiyle de zarar vermektedir.

Diabetik retinopati nedir?

Gözün ışığı algılanmasını sağlayan retina isimli sinir tabakasının kan damarlarındaki değişikliklerle karakterize bir hastalıktır. Hasarlanmış kan damarları sıvı ve kan sızmasına neden olarak sert fırçamsı dallar ve sert skar dokuları oluşmasına, bunlarda retinanın beyine bozulmuş şekiller göndermesine neden olur.

Hastanın diabetik retinopati geliştirme riski zamanla artmaktadır. 15 yıllık diabeti olan birinde retinopati gelişme riski %80 oranında bulunmaktadır. Çocuklarda oluşan diabette retinopati daha küçük yaşlarda başlar. Tedavi edilmeyen diabet hastaları normal bir insana göre 25 kat daha fazla körlük riski bulunmaktadır.

Nedeni ve belirtileri nelerdir?

Dakriosistit (Gözyaşı Kanalı Hastalıkları)

Nazolakrimal kanal tıkanıklığı sonucu gözyaşı kesesinde gelişen inflamasyondur. Konjenital yada akkiz olabilir.

Tanı:

1. Anatomik tıkanıklığın yerini ve türünü saptamak için sistemin içine radyoopak madde verilerek direkt orbita grafisi çekilir (Dakriosistografi).

2. Lavaj, sonda

3. Lakrimal sistem endoskopisi
Konjenital Dakriosistit (Dakriostenoz):

Yeni doğanlarda %2-6 oranında görülür. Nazolakrimal kanalın alt ucundaki membranın (Hasner valvülü) doğumda henuz diferansiyasyonunu tamamlayarak açılmadığı durumlarda ortaya çıkar.

Doğumdan 2-3 hafta sonra bir yada iki gözde sulanma, çapaklanmaya yol açar.

Membranın diferansiyasyonunu tamamlaması sonucu ilk 6 ay içinde spontan olarak açılma şansı %80-90’dır. Bu nedenle 6-8. aya kadar kadar müdahele edilmez, sadece masaj ve enfeksiyon varsa topikal antibiotik önerilir. İlk 8 ay içinde spontan olarak açılmazsa sonda ile nazolakrimal kanalın alt meatusa açılan ağzındaki kanal perfore edilir. 2,5-3 yaşın üzerindeki olgulara sonda başarısı azaldığından uygulanmaz. 5-6 yaşlarında cerrahi yöntemler ile yeni bir drenaj yolu açılır (Dakriosistorinostomi ameliyatı).

Top