Posttravmatik Stress Bozukluk
Posttravmatik Stress Bozukluk
Posttravmatik stress bozukluğu (PTSB) olağandışı bir dış travmatik olayla ilişkili olmasına rağmen, etyolojisinde birden fazla etmenin yer aldığı düşünülmektedir. Travma PTSB' nin gelişmesinde temel ortaya çıkarıcı etken olmasına karşın, aynı travmatik olay her kişide PTSB ortaya çıkarmamaktadır. Travma gerekli bir etmen olmasına karşın tek başına yeterli değildir. PTSB belirtilerinin travmanın şiddeti ile doğru orantılı olduğu beklenirse de çalışmalar bunu doğrulamamaktadır. Araştırmacılar travmanın kişi için öznel anlamının önemi üzerinde daha fazla durmaktadırlar. Travmanın kişi için öznel anlamını belirleyen en önemli etkenlerden birinin yaşamın erken evrelerindeki yaşam olayları ve sorunlar olduğu ileri sürülmektedir (Burgess ve ark. 1995).
Yaşamın erken dönemlerindeki okul korkusu, enüresiz, karanlık korkusu, davranım bozuklukları gibi bazı çocukluk çağı problemleri ve örseleyici yaşantılar, PTSB’si olan hastalarda sınırlı sayıda araştırılmıştır. Okul korkusu ile PTSB arasında ilişki olduğunu yansıtan bir çalışmaya literatür taramasında rastlamadık.
Çalışmamızın amacı; PTSB tanısı alan hasta grubunda çocukluk yaşı travmatik yaşantılar ile bazı çocukluk dönemi sorunlarını retrospektif olarak sorgulamak ve bunlarla premorbid kişilik arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmaya Temmuz 1997- Şubat 1998 tarihleri arasında GATA psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gören SCID-I ile PTSB tanısı konan 27 erkek hasta alındı. Tüm hastalara yaklaşık 4-6 hafta sonra, semptomları yatıştıktan sonra Çocukluk Yaşı Kötüye Kullanılma ve İhmal Sorgulama formu ile bazı çocukluk yaşı problemlerini sorgulayan form ve Eysenck Kişilik Envanteri verildi.
SCID-I, DSM III-R’a göre yarı yapılandırılmış klinik görüşme çizelgesidir ve I.Eksen psikiyatrik bozuklukları sorgulamaktadır.
Çocukluk yaşında Kötüye Kullanılma ve İhmal Soru formu; Yargıç ve arkadaşları (1994) tarafından oluşturulan 9 soruluk bir anket formudur. Bu form ile çocukluk çağında fiziksel, cinsel ve emosyonel kötüye kullanılma, ihmal edilme ve ensest yaşantıları sorgulanmaktadır. Kötüye kullanılma ve ensest davranışının kim tarafından ve kaç yaşındayken yapıldığı, yapan kişinin o sırada kaç yaşında olduğu sorgulanmakta ve tacizin ağırlık ve sıklığının belirlenmiş seçeneklere göre derecelendirilmesi istenmektedir. Ayrıca her sorunun sonunda verilen yanıtla ilgili bir açıklama bölümü vardır.
Fiziksel, cinsel kötüye kullanılma ve ensest için Brown ve Andersonun tanımları esas alınmıştır. Buna göre fiziksel kötüye kullanılma; bir kişinin 18 yaşından önce, kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden 2 yaş büyük aile bireyi tarafından saldırıya uğramasıdır; kişi bunu kardeş rekabeti gibi bir aile içi çatışma olarak algılamış olmamalıdır ve fiziksel temas içermeyen arkadaş kavgaları bu tanıma girmemektedir.
Cinsel bakımdan kötüye kullanılma; bir kişinin 18 yaşından önce, istemediği halde kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden en az 2 yaş büyük bir aile bireyiyle okşamadan cinsel ilişkiye kadar değişen herhangi bir derecede cinsel yakınlığa girmesidir.
Emosyonel kötüye kullanım; için Walker, Bonner ve Kaufman’ın tanımı (1988) esas alınmıştır. Buna göre emosyonel kötüye kullanılma çocuğa duygusal ya da ruhsal sağlığını tehlikeye atacak derecede sözlü tehdit, alay ya da küçük düşürücü yorumlarda bulunulmasıdır.
İhmal ise bir çocuğun beslenme, güvenlik, eğitim, tıbbi bakım gibi fiziksel bakımının ya da sevgi, destek, ilgi, duygusallık, terbiye, bağlanma gibi duygusal bakımının yapılmamasıdır.
Kötüye kullanılmanın kaç yaşındayken, kim tarafından yapıldığı ve yapanın kaç yaşında olduğu ile ilgili sorulara verilen yanıtlar ya da yapılan açıklama yukarıdaki tanımları karşılamıyorsa deneğin evet yanıtı kabul edilmedi.
Ayrıca çalışma için oluşturduğumuz yarı yapılandırılmış çocukluk yaşı sorunlarını sorgulama formu ile çocukluk korkuları, okul fobisi, kekeleme, tik, enürezis, tırnak yeme, tik ve davranım bozukluğu semptomları sorgulandı.
Veriler Windows for SSPI 6.1 paketi kullanılarak Mann-Whitney U testi ile değerlendirildi.
BULGULAR
Çalışmaya alınan hastaların hepsi erkekti. Hastaların yaş ortalamaları 26.70 ± 6.13 (20-44). PTSB hastalarının %48.2'inde (n=13) çocukluk yaşı örseleyici yaşantısı bulundu. Örseleyici yaşantısı olmayanların oranı ise %51.8 (n=14) olarak saptandı. Örseleyici yaşantılardan yalnızca herhangi birine sahip olma oranı %18.5 (n=5), birden fazla örseleyici yaşantının olması %29,7 (n=8) olarak bulundu. PTSB hastalarında %18.5 (n=5) fiziksel kötüye kullanım, % 22.2 (n=6) emosyonel kötüye kullanım %11.1 (n=3) cinsel kötüye kullanım ve %37.1 ihmal öyküsü saptandı.
Hastalarda çocukluk yaşı sorunları; %33.3 (n=9) okul fobisi, enürezis %14.8 (n=4), kekemelik %18.5 (n=5), tikler %11.1 (n=3), tırnak yeme %22.2 (n=6), karanlık korkusu %48.1 (n=13), gece kabusları %25.9 (n=7) ve hayvan korkusu %33.3 (n=9) 0larak bulundu
Çocukluğunda davranım bozukluğu belirtilerinden herhangi birini gösterenlerin oranı %48.2 olarak bulundu
PTSB'u hastalarda psikotizm puan ortalamaları 5.15 ± 3.71, nevrotizm puanları 20.07 ± 3.77 ve ekstrovertizm puanları 6.63 ± 4.44 bulundu
Dışa dönüklük puanları çocukluk yaşı öykülerinde okul korkusu ve ihmal olanlarda, okul korkusu ve ihmal olmayanlara oranla anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). Ayrıca psikotizm puanları ihmal olanlarda, olmayanlara oranla anlamlı derecede yüksek saptandı
TARTIŞMA
Travmatik (örseleyici) yaşam olaylarının, en az birkaç yüzyıldır psikiyatrik bozuklukların etyolojisinde direkt olarak rol aldığı düşünülmektedir. Garmezy (1985) ve Rutter (1996) örseleyici yaşam olaylarının direkt olarak psikiyatrik bozukluklara yol açmadığını, ancak kişileri psikiyatrik bozukluklara yatkın kıldığını ileri sürmektedirler.
Psikiyatrik bozukluklarda çocukluk örseleyici yaşantılarının rolü konusunda bir çok araştırma olmasına karşın, Posttravmatik stress bozukluğunda araştırma sayısı sınırlıdır (Solomon 1995). Weine (1997) ayaktan takip ettiği ergen hastalar üzerine yaptığı bir çalışmada, hastaların %81'nin en az bir çocukluk yaşı örseleyici yaşantısına sahip olduğunu saptamıştır. Eilenberg (1996) ve arkadaşları PTSB'li hastalarda yaptıkları araştırmada çocukluk örseleyici yaşantı oranını %11 olarak bulmuştur. Çalışmamızda Çocukluk yaşı örseleyici yaşantı sıklığı %48.2 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar, PTSB olan hastalarda çocukluk örseleyici yaşantı öykülerinin oldukça sık olduğunu göstermektedir. Weine en sık ihmal olarak adlandırdığı; yetersiz ilgi ve desteğin olduğunu ileri sürmüştür. Bu, bizim bulgularımızla paraleldir (%37.1).
Öyküsünde okul korkusu olanların sıklığı yüksek bulundu (% 33.3). Okul korkusu olanların büyük bir kısmını ayrılık kaygı bozukluğu oluşturuyordu. Son zamanlarda Lipsitz ve arkadaşları, çocukluktaki ayrılık kaygı bozukluğunun, erişkinlikte panik bozukluk dahil bir çok anksiyete bozukluğu için özgün olmayan yatkınlık oluşturabileceğini ileri sürmüşlerdir. PTSB'li hastalarda öyküde okul korkusu ile ilişkili araştırmaya literatürde rastlamadık. Okul korkusu olanlarda yapılan uzunlamasına çalışmalarda, bu çocukların daha sonraki yaşlarda psikososyal sorunları yüksek oranda yaşadıkları gösterilmiştir (Manicavasagar ve ark. 1997).
Weine (1997), çocukluk yaşı örseleyici yaşantıları ve diğer sorunları (okul korkusu, davranım bozuklukları, korkular vs) ile kişilik bozukluğu gelişimi arasında anlamlı ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Bizde, ihmal ve okul korkusu öyküsü olan hastalarda dışadönüklük puanlarını, bu öyküsü olmayanlara göre anlamlı derecede düşük bulduk (P<0.05). Bu sonuç, çocukluk travmatik olaylarının kaçınma davranışlarına yol açtığı bildirimi ile uyumludur (Solomon 1995). Burgess ve arkadaşlar, çocukların örseleyici yaşantı durumlarında, travmaya özgün davranış kalıpları (çabuk tepki verme, kaçınma, çaresizlik, yıkıcı davranışlar) geliştirdiğini ve bunların oluşan bilişsel şemalar yoluyla yetişkin yaşama taşındığını ileri sürmektedirler. Bu çocukların erişkin dönemdeki ilişkilerinde çocukluktaki kötüye kullanılma,saldırıya uğrama ve örselenme sahnelerini yineleyici biçimde yaşadıkları düşünülmektedir.
Bu çalışmanın pek çok yönden kısıtlılıkları vardır. Örseleyici yaşantıları ayrıntılı olarak sorgulamak için standart ölçekler bulunmadığından ve bilgiler geriye dönük olduğundan yanıltıcı olabilmektedir. Ayrıca örseleyici çocukluk yaşantıları ile ilgili bilgiler, aileleri ile görüşme olanağı olamadığından, yalnızca hastaların kendi bildirimlerine dayanmaktadır. Elimizdeki veriler örseleyici çocukluk yaşantıları ile PTSB arasında nedensel bir ilişki olduğunu ortaya koymasa da, örseleyici çocukluk yaşantılarının PTSB tanısı alan hastalarda oldukça yaygın olduğunu ve bunların kişilik gelişiminde rol aldığını göstermektedir.
KAYNAKLAR
Burgess AW, Hartman CR, Clements PT (1995) Biology of memory and childhood trauma. J Psychosoc Nurs Ment Health Serv 33(3):16-26.
Eilenberg J, Fullilove MT, Goldman RG ve ark. (1996) Quality and use of trauma histories obtained from psychiatric outpatients through mandated inquiry. Psychiatr Serv 47 (2): 165-169.
Garmezy N, Masten AS (1994) Chronic adversites. Child and Adolescent Psychiatry, Third Edition içinde, (Eds). Rutter M, Taylor E, Hersov L (eds). Blackwell Science Ltd., s:191-208.
Garmezy N (1985) Stress-resistant children; the search for protective factors. J Child Psych Adolesc Psychiatry 4(suppl):213-233.
Manicavasagar V, Silove D, Curtis J (1997) Separation Anxiety in Adulthood: A Phenomenological Investigation. Comprehensive Psychiatry 38 (5): 274-282.
Rutter M (1996) Psychosocial resilience and protective mechanisms. Risk and Protective Factors in the development of Psychopatology içinde Rolf J, Masten AS, Cicchetti D ve ark. (eds). Cambridge University Press, Cambridge, s:181-214.
Solomon Z (1995) The effect of prior stressful experience on coping with war trauma and captivity. Psychol Med 25(6):1289-1294.
Stein mB, Walker JR, Anderson G ve ark. (1996) Childhood physical and sexual abuse in patients with anxiety disorders and in a community sample. Am J Psychiatry 153: 275-277.
Walker CE, Bonner BL, Kaufmann KL (1988) The physically and sexually abused child: Evaluation and treatment. Pergamon Press, New York.
Weinee SM, Becker DF, Levy KN ve ark. (1997) Childhood trauma histories in adolescent inpatients. J Trauma Stress 10 (2):291-298.
Yargıç Lİ, Tutkun H, Şar V (1994) Çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve erişkin disosiyatif belirtiler. 30. Ulusal Psikiyatri Kongresi içinde. Lilly İlaç A.Ş. s:388-397.
Yaşamın erken dönemlerindeki okul korkusu, enüresiz, karanlık korkusu, davranım bozuklukları gibi bazı çocukluk çağı problemleri ve örseleyici yaşantılar, PTSB’si olan hastalarda sınırlı sayıda araştırılmıştır. Okul korkusu ile PTSB arasında ilişki olduğunu yansıtan bir çalışmaya literatür taramasında rastlamadık.
Çalışmamızın amacı; PTSB tanısı alan hasta grubunda çocukluk yaşı travmatik yaşantılar ile bazı çocukluk dönemi sorunlarını retrospektif olarak sorgulamak ve bunlarla premorbid kişilik arasındaki ilişkiyi araştırmaktır.
GEREÇ VE YÖNTEM
Çalışmaya Temmuz 1997- Şubat 1998 tarihleri arasında GATA psikiyatri kliniğinde yatarak tedavi gören SCID-I ile PTSB tanısı konan 27 erkek hasta alındı. Tüm hastalara yaklaşık 4-6 hafta sonra, semptomları yatıştıktan sonra Çocukluk Yaşı Kötüye Kullanılma ve İhmal Sorgulama formu ile bazı çocukluk yaşı problemlerini sorgulayan form ve Eysenck Kişilik Envanteri verildi.
SCID-I, DSM III-R’a göre yarı yapılandırılmış klinik görüşme çizelgesidir ve I.Eksen psikiyatrik bozuklukları sorgulamaktadır.
Çocukluk yaşında Kötüye Kullanılma ve İhmal Soru formu; Yargıç ve arkadaşları (1994) tarafından oluşturulan 9 soruluk bir anket formudur. Bu form ile çocukluk çağında fiziksel, cinsel ve emosyonel kötüye kullanılma, ihmal edilme ve ensest yaşantıları sorgulanmaktadır. Kötüye kullanılma ve ensest davranışının kim tarafından ve kaç yaşındayken yapıldığı, yapan kişinin o sırada kaç yaşında olduğu sorgulanmakta ve tacizin ağırlık ve sıklığının belirlenmiş seçeneklere göre derecelendirilmesi istenmektedir. Ayrıca her sorunun sonunda verilen yanıtla ilgili bir açıklama bölümü vardır.
Fiziksel, cinsel kötüye kullanılma ve ensest için Brown ve Andersonun tanımları esas alınmıştır. Buna göre fiziksel kötüye kullanılma; bir kişinin 18 yaşından önce, kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden 2 yaş büyük aile bireyi tarafından saldırıya uğramasıdır; kişi bunu kardeş rekabeti gibi bir aile içi çatışma olarak algılamış olmamalıdır ve fiziksel temas içermeyen arkadaş kavgaları bu tanıma girmemektedir.
Cinsel bakımdan kötüye kullanılma; bir kişinin 18 yaşından önce, istemediği halde kendisinden en az 5 yaş büyük bir kişi ya da kendisinden en az 2 yaş büyük bir aile bireyiyle okşamadan cinsel ilişkiye kadar değişen herhangi bir derecede cinsel yakınlığa girmesidir.
Emosyonel kötüye kullanım; için Walker, Bonner ve Kaufman’ın tanımı (1988) esas alınmıştır. Buna göre emosyonel kötüye kullanılma çocuğa duygusal ya da ruhsal sağlığını tehlikeye atacak derecede sözlü tehdit, alay ya da küçük düşürücü yorumlarda bulunulmasıdır.
İhmal ise bir çocuğun beslenme, güvenlik, eğitim, tıbbi bakım gibi fiziksel bakımının ya da sevgi, destek, ilgi, duygusallık, terbiye, bağlanma gibi duygusal bakımının yapılmamasıdır.
Kötüye kullanılmanın kaç yaşındayken, kim tarafından yapıldığı ve yapanın kaç yaşında olduğu ile ilgili sorulara verilen yanıtlar ya da yapılan açıklama yukarıdaki tanımları karşılamıyorsa deneğin evet yanıtı kabul edilmedi.
Ayrıca çalışma için oluşturduğumuz yarı yapılandırılmış çocukluk yaşı sorunlarını sorgulama formu ile çocukluk korkuları, okul fobisi, kekeleme, tik, enürezis, tırnak yeme, tik ve davranım bozukluğu semptomları sorgulandı.
Veriler Windows for SSPI 6.1 paketi kullanılarak Mann-Whitney U testi ile değerlendirildi.
BULGULAR
Çalışmaya alınan hastaların hepsi erkekti. Hastaların yaş ortalamaları 26.70 ± 6.13 (20-44). PTSB hastalarının %48.2'inde (n=13) çocukluk yaşı örseleyici yaşantısı bulundu. Örseleyici yaşantısı olmayanların oranı ise %51.8 (n=14) olarak saptandı. Örseleyici yaşantılardan yalnızca herhangi birine sahip olma oranı %18.5 (n=5), birden fazla örseleyici yaşantının olması %29,7 (n=8) olarak bulundu. PTSB hastalarında %18.5 (n=5) fiziksel kötüye kullanım, % 22.2 (n=6) emosyonel kötüye kullanım %11.1 (n=3) cinsel kötüye kullanım ve %37.1 ihmal öyküsü saptandı.
Hastalarda çocukluk yaşı sorunları; %33.3 (n=9) okul fobisi, enürezis %14.8 (n=4), kekemelik %18.5 (n=5), tikler %11.1 (n=3), tırnak yeme %22.2 (n=6), karanlık korkusu %48.1 (n=13), gece kabusları %25.9 (n=7) ve hayvan korkusu %33.3 (n=9) 0larak bulundu
Çocukluğunda davranım bozukluğu belirtilerinden herhangi birini gösterenlerin oranı %48.2 olarak bulundu
PTSB'u hastalarda psikotizm puan ortalamaları 5.15 ± 3.71, nevrotizm puanları 20.07 ± 3.77 ve ekstrovertizm puanları 6.63 ± 4.44 bulundu
Dışa dönüklük puanları çocukluk yaşı öykülerinde okul korkusu ve ihmal olanlarda, okul korkusu ve ihmal olmayanlara oranla anlamlı derecede düşük bulundu (p<0.05). Ayrıca psikotizm puanları ihmal olanlarda, olmayanlara oranla anlamlı derecede yüksek saptandı
TARTIŞMA
Travmatik (örseleyici) yaşam olaylarının, en az birkaç yüzyıldır psikiyatrik bozuklukların etyolojisinde direkt olarak rol aldığı düşünülmektedir. Garmezy (1985) ve Rutter (1996) örseleyici yaşam olaylarının direkt olarak psikiyatrik bozukluklara yol açmadığını, ancak kişileri psikiyatrik bozukluklara yatkın kıldığını ileri sürmektedirler.
Psikiyatrik bozukluklarda çocukluk örseleyici yaşantılarının rolü konusunda bir çok araştırma olmasına karşın, Posttravmatik stress bozukluğunda araştırma sayısı sınırlıdır (Solomon 1995). Weine (1997) ayaktan takip ettiği ergen hastalar üzerine yaptığı bir çalışmada, hastaların %81'nin en az bir çocukluk yaşı örseleyici yaşantısına sahip olduğunu saptamıştır. Eilenberg (1996) ve arkadaşları PTSB'li hastalarda yaptıkları araştırmada çocukluk örseleyici yaşantı oranını %11 olarak bulmuştur. Çalışmamızda Çocukluk yaşı örseleyici yaşantı sıklığı %48.2 olarak bulunmuştur. Bu sonuçlar, PTSB olan hastalarda çocukluk örseleyici yaşantı öykülerinin oldukça sık olduğunu göstermektedir. Weine en sık ihmal olarak adlandırdığı; yetersiz ilgi ve desteğin olduğunu ileri sürmüştür. Bu, bizim bulgularımızla paraleldir (%37.1).
Öyküsünde okul korkusu olanların sıklığı yüksek bulundu (% 33.3). Okul korkusu olanların büyük bir kısmını ayrılık kaygı bozukluğu oluşturuyordu. Son zamanlarda Lipsitz ve arkadaşları, çocukluktaki ayrılık kaygı bozukluğunun, erişkinlikte panik bozukluk dahil bir çok anksiyete bozukluğu için özgün olmayan yatkınlık oluşturabileceğini ileri sürmüşlerdir. PTSB'li hastalarda öyküde okul korkusu ile ilişkili araştırmaya literatürde rastlamadık. Okul korkusu olanlarda yapılan uzunlamasına çalışmalarda, bu çocukların daha sonraki yaşlarda psikososyal sorunları yüksek oranda yaşadıkları gösterilmiştir (Manicavasagar ve ark. 1997).
Weine (1997), çocukluk yaşı örseleyici yaşantıları ve diğer sorunları (okul korkusu, davranım bozuklukları, korkular vs) ile kişilik bozukluğu gelişimi arasında anlamlı ilişki olduğunu ileri sürmüştür. Bizde, ihmal ve okul korkusu öyküsü olan hastalarda dışadönüklük puanlarını, bu öyküsü olmayanlara göre anlamlı derecede düşük bulduk (P<0.05). Bu sonuç, çocukluk travmatik olaylarının kaçınma davranışlarına yol açtığı bildirimi ile uyumludur (Solomon 1995). Burgess ve arkadaşlar, çocukların örseleyici yaşantı durumlarında, travmaya özgün davranış kalıpları (çabuk tepki verme, kaçınma, çaresizlik, yıkıcı davranışlar) geliştirdiğini ve bunların oluşan bilişsel şemalar yoluyla yetişkin yaşama taşındığını ileri sürmektedirler. Bu çocukların erişkin dönemdeki ilişkilerinde çocukluktaki kötüye kullanılma,saldırıya uğrama ve örselenme sahnelerini yineleyici biçimde yaşadıkları düşünülmektedir.
Bu çalışmanın pek çok yönden kısıtlılıkları vardır. Örseleyici yaşantıları ayrıntılı olarak sorgulamak için standart ölçekler bulunmadığından ve bilgiler geriye dönük olduğundan yanıltıcı olabilmektedir. Ayrıca örseleyici çocukluk yaşantıları ile ilgili bilgiler, aileleri ile görüşme olanağı olamadığından, yalnızca hastaların kendi bildirimlerine dayanmaktadır. Elimizdeki veriler örseleyici çocukluk yaşantıları ile PTSB arasında nedensel bir ilişki olduğunu ortaya koymasa da, örseleyici çocukluk yaşantılarının PTSB tanısı alan hastalarda oldukça yaygın olduğunu ve bunların kişilik gelişiminde rol aldığını göstermektedir.
KAYNAKLAR
Burgess AW, Hartman CR, Clements PT (1995) Biology of memory and childhood trauma. J Psychosoc Nurs Ment Health Serv 33(3):16-26.
Eilenberg J, Fullilove MT, Goldman RG ve ark. (1996) Quality and use of trauma histories obtained from psychiatric outpatients through mandated inquiry. Psychiatr Serv 47 (2): 165-169.
Garmezy N, Masten AS (1994) Chronic adversites. Child and Adolescent Psychiatry, Third Edition içinde, (Eds). Rutter M, Taylor E, Hersov L (eds). Blackwell Science Ltd., s:191-208.
Garmezy N (1985) Stress-resistant children; the search for protective factors. J Child Psych Adolesc Psychiatry 4(suppl):213-233.
Manicavasagar V, Silove D, Curtis J (1997) Separation Anxiety in Adulthood: A Phenomenological Investigation. Comprehensive Psychiatry 38 (5): 274-282.
Rutter M (1996) Psychosocial resilience and protective mechanisms. Risk and Protective Factors in the development of Psychopatology içinde Rolf J, Masten AS, Cicchetti D ve ark. (eds). Cambridge University Press, Cambridge, s:181-214.
Solomon Z (1995) The effect of prior stressful experience on coping with war trauma and captivity. Psychol Med 25(6):1289-1294.
Stein mB, Walker JR, Anderson G ve ark. (1996) Childhood physical and sexual abuse in patients with anxiety disorders and in a community sample. Am J Psychiatry 153: 275-277.
Walker CE, Bonner BL, Kaufmann KL (1988) The physically and sexually abused child: Evaluation and treatment. Pergamon Press, New York.
Weinee SM, Becker DF, Levy KN ve ark. (1997) Childhood trauma histories in adolescent inpatients. J Trauma Stress 10 (2):291-298.
Yargıç Lİ, Tutkun H, Şar V (1994) Çocukluk çağı travmatik yaşantıları ve erişkin disosiyatif belirtiler. 30. Ulusal Psikiyatri Kongresi içinde. Lilly İlaç A.Ş. s:388-397.
Anksiyete Bozuklukları
- Çocuklukta Anksiyete Bozuklukları
- Obsesif Kompulsif Bozukluk
- Posttravmatik Stress Bozukluk
- Yaygın Anksiyete Bozukluğu