ihya.org

Psikiyatrik Hastalıklar

Obsessif Kompulsif Bozukluk (Saplantılar)

"Kendime Engel Olamıyorum"
Obsesif-kompülsif bozukluğun verdiği zarar

Mary, dokunduğu her şeyin mikroplarla dolu olduğundan korkuyor. Bu nedenle kapıları açarken eldiven giyiyor ve bulaşmış olabilecek mikroplardan kurtulmak için birkaç dakikada bir ellerini yıkıyor. Bob, aşırı düzenli olduğundan, çalışma masasının üzerindeki eşyaları tekrar tekrar yerleştiımek için saatlerini harcıyor. Herşey mükemmel bir düzen içinde olmadan evinden dışarı çıkamıyor.

Bu vakalar, insanların günlük yaşamlarındaki işlevselliğini engelleyen ve kaygıyla ilgili bir hastalık olan obsesif-kompülsif bozukluğun sadece iki örneğidir. Obsesif-kompülsif bozukluk, genellikle ergenlik ya da genç erişkinlik çağında ortaya çıkar. Bu hastalık, ABD nüfusunun yaklaşık %2'sinde ve her 200 çocuk ya da ergenin birinde bulunmaktadır.

Manik Depresif Psikoz

(İki uçlu mizaç bozukluğu, bipolar duygulanım bozukluğu, psikoz manik depresif-PMD)

Bu hastalık mani ve depresyon atakları ile karakterizedir. Hastanını duygulanımı mani dönemlerinde neşe, depresyon dönemlerinde umutsuzluk ve çökkünlükle karakterizedir. Ara dönemlerde kişi normale döner. Bazı hastalarda mani ve depresyon belirtileri bir arada görülürken, bazı hastalarda belirtiler hafif düzeydedir (hipomani).

Toplumda görülme sıklığı %1-2’dir. Kadınlar ve erkeklerde eşit oranlarda görülür. Hastalar ilk atağı genelde yirmi yaşlarında geçirirler ancak daha önce veya daha sonra da olabilir. Beş altı yaşlarında veya elli yaşından sonra ilk atağını geçiren hastalara da rastlanabilmektedir. Bazen ilk atak depresyondur, bu durumda tanı koymak zordur ve genelde gecikir. Hastalığın ortaya çıkışı sıklıkla kişinin meslek ve eş seçimi dönemine rastlar ve kısa sürede tanı konulup önlem alınmazsa kişinin hayatında önemli sekeller bırakır. Hastalık taşkınlık yani mani döneminde ise aşırı para harcama cinsel ilgi ve aktivitede artma ile kişiye ve aileye ciddi maddi ve manevi zararlar verir. Çökkünlük dönemleri ise diğer depresyonlara göre daha ağırdır ve intihar riski daha yüksektir.

Lohusalık Depresyonu

Doğum sonrası hüzün (annelik hüznü), doğum yapan annelerin %50’sinde ilk hafta içinde görülür. Ve çoğu kadında 48 saat sürer.100 loğusadan bir tanesinde ise psikiyatrik tedavi görecek kadar depresyon şiddetlenebilir.Eğer depresyon 2 haftadan fazla sürer ise uykusuzluk,iştah kaybı,umutsuzluk hatta intihar düşüncesi ve bebeğe yönelik saldırganlık söz konusu ise tedavi zorunludur. Annelik hüznü geçici bir durumken, lohusalık depresyonu, profesyonel yardım alınmaksızın atlatılamayacak bir rahatsızlıktır.Lohusalık depresyonu görülme sıklığı yüzde 17'leri bulmakta olup , annenin yaşına, eğitim durumuna veya sosyal statüsüne bağlı değildir.

Lohusalık depresyon ve bunun ana nedeni doğum sonrası östrojen ve progesteron düzeyinde ani düşmedir.Genellikle ikinci kez anne olanlarda daha sık görülür.

Depresyon Nedir? Beliritileri Ne Olmaktadır?

Kişide kalıtımsal, çevresel ya da hormonal bozukluklar sonrasında gelişen çökkünlük halidir. Aşağıdaki dokuz belirtiden en az beşinin (ilk iki belirtiden en az biri bulunmak üzere), en az iki hafta süresince var olması durumuna "major depresyon" denir.

Korku ve Sıkıntılar

Anksiyete; nedeni bilinmeyen, içten gelen, belirsiz, korku, kaygı, sıkıntı, kötü bir şey olacakmış endişesi ile yaşanan bir bunaltı duygusudur. Yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan bir çeşit alarm duygusudur. İçten ya da dıştan gelen tehlikeler ya da tehlike beklentilerine karşı yaşanan bir tepkidir. Çok hafif gerginlik ve tedirginlikten panik derecesine varan değişik yoğunluklarda olabilir. Anksiyetenin patolojik özellikleri yanısıra uyuma dönük işlevi de vardır. İç ve dış tehlikelere karşı koruyucu, uyarıcı, önlem alınmasını sağlayan bir yönü de vardır. Algılanan bu tehlikelere karşı benlik (ego) savunma düzeneklerini kullanarak başetmeye, önlem almaya, kendini korumaya çalışır. Eğer benlik gücü yerindeyse sorun çözülür. Bu nedenle her zaman patolojik ve normal anksiyete arasında ayrım yapmak kolay olmayabilir.

OLUŞ NEDENLERİ

1. Psikolojik varsayımlar

Konversiyon Bozukluğu (Histeri)

Somatoform bozukluklar, bedensel belirtilerle ortaya çıkan ruhsal bozukluklardır. Beyinle beden arasındaki ilişki açık değildir ve beyinde meydana gelen bazı sorunlar bedensel hastalıklar olarak ifade edilmektedir. Bu başlık altında beş grup hastalık tanımlanmaktadır:

1. Konversiyon bozukluğu
2. Somatizasyon bozukluğu
3. Ağrı bozukluğu
4. Hipokondriasis
5. Beden dismorfik bozukluğu

Bu yazı dizisinde sıra ile bu hastalıkları anlatmaya çalışacağım.

Konversiyonun kelime anlamı döndürmedir.

Kekemelik

Konuşma esnasında konuşmanın düzenli bir şekilde ilerlemesini bozan duraklama, bazı ses ve sözcükleri yineleme ya da bir heceyi uzatarak söyleme ile giden ve bazı kişilerde sosyal ortamlardan kaçınmaya yol açıp, kaygı ve üzüntü konusu olan bir bozukluktur

Nelerden dolayı olabilmektedir?

Bazı ailelerde gerilim düzeylerinin yüksek olması ve ortak bir özellik şeklinde bu gerilimin nefes borusu ve ses tellerine iletilmesi ile ilişkili olabildiği ya da beyindeki konuşma merkezi ile ilişkisi olduğu yönünde düşünceler bulunmaktadır. Anne-babada obsesif-kompulsif kişilik yapısının varlığına da bu bozuklukta işaret edilmiştir. Çocuklukta yaşanan endişe , gerilim ve korkuların da etkilerinin olduğu düşünülmektedir. Bir görüşe göre kişinin çözümleyemediği ve bilinçaltına doğru bastırdığı ruhsal çatışma, korku ya da isteklerinin sonucunda oluşan nevrozların bir görünümü olarak düşünülmüştür. Hastaların % 40-60 kadarında ailelerinde kekemelik öyküsüne rastlanmıştır.

Görüntüleme çalışmalarında beyin kan akımlarında azalmalar ve bölgesel olarak bazı alanlarda akımda düzensizlikler saptanmıştır.

Hangi yaslarda baslar?

Kaygı ve Evham Bozuklukları Nasıl Tedavi Edilir?

Toplumda % 4-5 gibi önemli bir sıklıkta bulunan genelleşmiş anksiyete bozukluğu (GAB), eşlik eden bedensel belirtiler ve fiziksel bozukluklar nedeniyle genellikle ve öncelikle psikiyatrist dışındaki hekimlere başvururlar. Dünya Sağlık Örgütü'nün Türkiye'yi de kapsayan 15 ülkede yaptığı bir araştırma, genelleşmiş anksiyetenin her toplumda belirgin bir işlevsel yeti yitimine yol açtığını; yani anksiyete yaşayan kişilerin işe devam etme, verimli olabilme gibi alanlarda belirgin zorlanma yaşadıklarını göstermiştir. Dolayısıyla, hastanın başvuru şekli ve önde gelen şikayeti her ne olursa olsun her hekimin GAB' nu tanıyıp tedavi edebilmesi halk sağlığı açısından önem taşımaktadır.

Fobi nedir? Korkularımızla nasıl baş edebiliriz?

Korkularımız ve Fobiler:

Çoğumuz çeşitli şeylerden korkarız. Bu korkularımız hayatımızın çeşitli dönemlerinde değişiklikler gösterebilmektedir. Çocukluk döneminde özellikle anne-baba ya da diğer bakım veren kişiler yanımızda olmadığında , onları göremediğimizde korku duyarız, onların bizi terk ettiğini düşünerek, korkar, ağlarız. Yaşımız 1.5-2 yi aşınca artık anne babamız yanımızda olmayınca onların bizi terk ettiği düşüncesi, yerini onların sevgisini kaybedebileceğimiz düşüncesi almaya başlar. İlerleyen günlerde ailemizle yaşantılarımızdan kazandığımız, onlarla olan ilişkimizin bize kazandırdığı güven hissi ile artık kendi kendimize kararlar verir, hareketlerimizi kendi hedeflerimiz doğrultusunda planlar ve yürütürüz. Ancak ailede eğer anne baba geçimsizliği, şiddet ortamı, çocuklara gerekli sevgi ve ilginin gösterilememesi, onlara taşıyabilecekleri yeterli sorumluluklar verilmez, arkadaş ilişkileri için gereken oyun ve yaşıt desteği sağlanamaz, iyi örnek olunamazsa o durumda özgüven eksikliği ve korkuların oluşumuna yol açılabilir.

İş Stresi

Hayatımızın ortalama üçte bir süresini geçirdiğimiz iş yerimizin psikolojimiz üzerindeki etkilerini hiç düsündünüz mü ? İşimiz, hayatımızı sürdürmek, para kazanmak için katlandığımız bir mecburiyet mi ? Yoksa egomuzu besleyen başarılarımızla bizim bir numaralı içsel doyum kaynağımız mı ? (aslında ilkide yadsınacak bir olgu değil kuşkusuz ) Kim bilgisini, yeteneğini, deneyimini, becerilerini paraya çevirmek istemez ki...hepsinin bir arada olması ideal, belki de ütopya ! O zaman işimizde bizi zora koşan ve farkında bile olmadan için için, sinsi sinsi bizi strese sokan olgulara bir göz atalım.

İktidarsızlık (Empotans)

Genel Bilgiler
Empotans, kısaca cinsel temas esnasında erkek cinsel organının yeterli sertleşmemesidir. Empotans genellikle hayatın 2.yarısında, 40-70 yaşlar arasında ortaya çıkar ve bu yaşlardaki erkeklerin yaklaşık %50 sinde görülen, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir rahatsızlıktır. Tedavi edilmeyen ereksiyon bozuklukları yaşamın kalitesini de olumsuz olarak etkiler. Bundan dolayı ereksiyon problemi olan kişinin önce doktoruna güvenerek durumunu bütün açıklığı ile anlatması teşhis ve tedavi için atılacak ilk adımdır. Bu konuda doktorunuz derdinizi anlatabileceğiniz en önemli kişidir, zira sorununuzun nedenini o bulacak ve tedavi yöntemini de o önerecektir.

Neden olan etkenler ve öneriler
Ereksiyon bozuklukları yaşam kalitesini olumsuz etkilediği gibi bu bozukluğun arkasında kişinin fark etmediği, gizli kalmış başka ciddi bir rahatsızlık olabileceği için daha da fazla önem taşır. Örneğin dolaşım bozuklukları, şeker hastalığı, ruhsal rahatsızlıklar gibi, kazalar ve operasyonlar da ereksiyon bozukluklarına neden olabilirler. Aşırı dozda sigara ve alkol ereksiyonu olumsuz etkiler.

Hipnoz Nedir? Herkes hipnoz olabilir mi?

Hipnoz Nedir Ne Değildir?

Her seyden önce Hipnozun uyku olmadığını bilmekte fayda mülahaza ediyorum. Her ne kadar hipnosis Yunanca da uyku anlamına gelse de (hatta Yunan mitolojisinde uyku tanrısının adı olsa da) yapılan elektrofizyolojik incelemeler hipnoz anı ile uyku halinin tamamen farklı durumlar olduğunu göstermiştir. Uykuda görülen yavaş beyin dalgalarının yerine hipnoz sırasında kişinin beyin aktivitelerinin uyanıklığa denk olduğu görülmüştür. Hipnoz kelimesi ilk kez İngiliz hekim Braid tarafından kullanılmıştır.

Hipnozun mazisi çok eskilere dayanmakla birlikte bilimsel mahfillere girmesi F A Mesmer tarafından sağlanmıştır. 18. Yüzyılın son çeyreğinde bazı nörotik hastaların tedavisinde hipnozu kullanan Mesmer hem çok popüler olmuş hem de bir çok hasım kazanmış, kendisi şarlatanlıkla suçlanmıştır. Zira her devirde olduğu gibi o devirde de insanlar doğa üstü güçlere ve bu güçlere sahip olan insanlara çok inanmışlar ve onlardan medet ummuşlardır. Bunu çok iyi kullanan Mesmer hipnoz seanslarına adeta mistik bir hava katarak etkinligini artırmıştır.

Duygudurum Bozuklukları (Depresyon ve Özkıyım)

Çoğu araştırmacı çocuk ve ergenlerde duygudurum bozukluk tanısının en sık atlanan tanılardan biri olduğunu düşünmektedirler. Buna birkaç faktör sebep olmaktadır:

(1) Çocuklar ne hissettiklerini çoğu zaman ifade etme yetisine sahip değildir.

(2) Duygudurum bozukluk belirtileri çocuklarda yetişkinlerden farklıdır.

(3) Duygudurum bozukluklarına sıklıkla diğer psikiyatrik bozukluklar eşlik ederek ve onları maskeler.

(4) Çoğu hekim depresyon ve bipolar bozukluğun yetişkin hastalığı olduğu kanaatindedirler.

Sürpriz olmayarak, 1980’lerde çocukluk duygudurum bozuklukları, psikiyatrik tanı grubu kategorisine dahil edildi.

Çocuk ve Ergenlerde Duygudurum Bozukluklarının prevalansı nasıldır?

· Çocukların %7-14’ü 15 yaşından önce bir major depresyon epizodu yaşayacaklardır.

· Erişkin Bipolar bozuklukluların %20-30’u ilk ataklarını 20 yaşından önce bildirmektedir.

· 100.000 ergenin, 2000-3000’i duygudurum bozukluklarına sahip olacak ve bunlardan 10'’ suisid girişiminde bulunacaktır.

DEPRESYON

Depresyon

Herkes zaman zaman bir çökkünlük hissedebilir. Ancak haftalarca süren hüzün, umutsuzluk ya da günlük etkinliklere karşı ilgisizlik, daha ciddi bir soruna işaret edebilir. Depresyon, özellikle bir kayıp ya da hayal kırıklığı yaşandıktan sonra ortaya çıktığında, normal bir duygudurum olarak kabul edilebilir. Depresyon, enfeksiyon gibi başka bir hastalığın semptomu olarak da görülebilmektedir. Ancak 2 haftadan uzun sürmesi ve başka belirtilerin de eşlik etmesi durumunda, önemli bir sıkıntı ve işlevsel yetersizlik nedeni olan depresif hastalık olasılığı akla gelmelidir. Depresif hastalık, insanların %10-%15'inde, yaşamlarının bir döneminde görülebilmektedir.

Diş Gıcırdatma (Bruksizm)

Bruksizm, uyku sırasında dişleri sıkmak,gıcırdatmak ve çeneyi kenetlemektir. Bu normal olmayan bir durumdur ve oldukça rahatsız edici bir ses ortaya çıkar. Uyku sırasındaki diş gıcırdatma o kadar sesli olur ki, kişi uyanıkken aynı sesi çıkaramaz.

Çağımızın hastalığı olan stresin diş gıcırdatmanın en önemli nedeni olduğu düşünülmektedir.

Diş gıcırdatmanın şiddeti ve sıklığı dişlerimize zarar verecek boyutlara ulaşabilir. Sürekli birbirine sürtünen dişlerin mineleri zarar görür ve dişlerin boyları kısalır. Köklerinde basınçtan dolayı kistik oluşumlar olur.
Dişi çene kemiğine bağlayan bağlarda gevşemeler olur ve bu yüzden dişlerde sallanmalar başlar.
Diş eti dokularıda zarar görür. Dokunulduğunda kanar ve git gide koyu renkli bir görünüm alırlar. Ayrıca çene eklemindeki kıkırdak dokudaki tahribat yüzünden eklem şikayetleri ortaya çıkar. Eklem şikayetlerini oluşturan sebeplerden biri de sürtünme ile kısalan diş boylarıdır. Diş boylarının kısalması belirgin hale gelince hastanın dış görünümünü de etkiler.
Dişlerini sadece kenetleyen, sürtmeyen kişiler de vardır. Böyle kişilerde ses olayı yoktur fakat yine dişler ve diş dokuları üzerinde oluşan rahatsızlıklar ortaya çıkar.

Disleksi (Öğrenme Bozukluğu)

"Haftanın günlerini öğrenebilecek mi?", "Mars’ta yaşam üzerine konuşabiliyor, ama 2 ile 2’yi neden toplayamıyor?", "Niye okulda iyi değil?", "dede"yi neden "bebe" diye okuyor?", " b ve d harfleri arasındaki farkı göremiyor mu?", "Anlamını bildiği bu kelimeleri neden okuyamıyor?" "Neden aklı kadar başaramıyor?", "Dört farklı aritmetik probleminin hepsine birden neden aynı cevabı veriyor?", "Çok iyi bir çocuk, çok çalışıyor ama neden yapamıyor?", "Her yıl aynı noktada, sanki yalnızca yaşı büyüyor". Anne babalarda bu soruları uyandıran çocuk kimdir? Onlar okulda başarısız, ama zeki çocuklardır. Bu çocuklar "çini"yi "için" diye okurlar. 41’i 14 yazarlar, p’yi d, d’yi b yazarlar ve bir kelimeyi oluşturan harflerin sırasını hatırlayamazlar. Ödevlerini tahtadan alamazlar, kaybederler, kitaplarının yerini unuturlar, eşyalarını kaybederler, içinde bulundukları yılı, günü ve mevsimi ayırt edemezler. Kahvaltıya öğle yemeği diyebilirler; dün, bugün ve yarını karıştırabilirler. Gördüklerini hatırlayamazlar ya da zihinlerinde canlandıramazlar. Bu çocuklar sınıfta öğrenemezler. Bu çocuklar, bir cümle ya da fikrin ortasından başlayabilirler ya da bir cümlenin ortasında durabilirler.

Top