ihya.org

insan vücudu

Üreme Sistemi



Canlıların soylarını sürdürebilmek için, kendilerine benzer yeni canlılar oluşturmalarına üreme denir. Tüm canlılar üreme yeteneğine sahiptir.

Bir canlının üreyebilmesi için kalıtsal maddesini, yavruya aktarması gerekir. Eşeyli (erkek ve dişi bireylerle) üreyen canlılarda kalıtsal maddeler üreme hücreleriyle aktarılır. Üreme hücrelerine gamet denir. Erkek üreme hücresi sperm, dişi üreme hücresi yumurta adını alır.

Dişi Üreme Hücresi (Yumurta):

Yumurta hücresi büyük ve hareketsizdir. Bol miktarda besin maddesi içerir ve sitoplazması çoktur. Kamçısı yoktur. Yumurtalar spermlere göre daha az sayıda üretilir.

Erkek Üreme Hücresi (Sperm ):

Sperm hücreleri yumurta hücresine göre çok küçüktür. Sitoplazmaları azdır. Kamçıları vardır ve kamçılarıyla hareket ederler. Baş, orta kısım ve kuyruk olmak üzere üç kısımdan oluşur. Kuyruk kısmı sayesinde hareket edebilir.

İnsanda üreme sisteminin temel görevi aynı olmakla birlikte, erkek ve dişi bireylerin üreme sisteminin yapılarında bazı farklılıklar vardır. Ayrıca köreltilse bile, bireyin beden sağlığını etkilemeyen tek sistemimizdir.

Pankreas Bezi



Pankreas bezi karma bir bezdir. Ürettiği enzimleri özel bir kanalla on iki parmak bağırsağına gönderir.

Pankreas bezi salgıladığı iki çeşit hormon ile kandaki şeker dengesini ayarlar.

İnsülin, kanda şeker miktarı arttığı zaman salınır. Kandaki şekerin {glikozun} fazlasının karaciğerde glikojen şeklinde depolanmasını sağlar. İnsülin yeterli salgılanmazsa kandaki şeker oranı yükselir.bu da şeker hastalığına sebep olur. Şeker hastalığı olan kişilerin idrarında glikoza rastlanır.

Glukagon ise kandaki glikoz miktarı azaldığı zaman salınır. Karaciğerde depolanmış glikojende'" gereken miktarını glikoza dönüştürerek kana geçmesini sağlar.

Hipofiz Bezi

Beynin tabanında hipotalamusun altında yer alır. Merkezi sinir sisteminin hipotalamus kısmı ile olan bağlantısı sayesinde diğer bezleri kontrol eden ana bezdir.



İki kısma ayrılır. Ön lobuna adenohipofiz, arka lobuna ise nörohipofiz adı verilir. Adenohipofiz, hipofizin gerçek endokrin bölümüdür. Hipotalamusta üretilen hormonlar taşıyıcı damarlar vasıtası ile adenohipofize gelir ve hipofiz hormonlarının salınmasını ya da baskılanmasını sağlar.

Nörohipofiz ile ile hipotalamus arasında sinir bağlantıları vardır.

Hipofiz bezinde üretilen hormonlar ve görevleri

Büyüme hormonu (growt hormon, GH) : Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle kemik ve kas dokusunun gelişmesinde etkilidir. Metabolizmayı doğrudan etkiler. Büyüme döneminde fazla salgılanması devliğe az salgılanması cüceliğe sebep olur.

Tiroid stimüle edici hormon (TSH): Tiroid bezini uyararak tiroid hormonlarının sentezlenmesi ve salgılanmasını sağlar.
Prolaktin: Dişilerde gebelik döneminde memedeki süt bezlerinin çalışarak süt üretmesini ve enjeksiyonunu sağlayan hormonu salgılar.

Endokrin Sistemi


Büyük iç salgı bezleri. (Erkek sol, kadın sağ tarafta.)
1. Epifiz 2. Hipofiz 3. Tiroid 4. Timus 5. Böbreküstü bezler 6. Pankreas 7. Yumurtalıklar 8. Testis

Endokrin sistem, vücudun kontrol ve düzenleme görevini sinir sistemi ile birlikte yürüten sistemdir.

Endokrin sistem sinir sistemi birlikte çalışarak organizmanın bütünlüğünü sağlar. Endokrin sistemin başlıca üç işlevi vardır.

• Büyüme, gelişme ve üremeyle ilgili olayların başlıca düzenleyicisidir.
• Metabolik aktivite ve vücut sıvılarındaki kimyasalların yoğunluğunu ayarlayarak homeostazın korunmasını sağlar.
• Sinir sistemi ile birlikte strese karşı dayanıklılığı arttırır.

Endokrin sistem endokrin bezlerden oluşur. Bu bezler hormon denen salgıyı salgılar.

Ürettikleri salgıları kana veren bezlere iç salgı bezi bu salgılara da hormon denir. Ürettikleri salgıları kanala veren bezlere ise dış salgı bezi denir. Bu salgılara da enzim denir.

Kazanılmış bağışıklık

Doğumda olmayan, daha sonraki zamanlarda spesifik antijenlere karşı kazanılmış bağışıklık tipidir. Sistem, yabancı olarak algıladığı bir mikroorganizmayla karşılaşır karşılaşmaz, belirli hücreler bundan kurtulmak için savaşmaya başlar. Daha önce rastladığı bir mikroorganizmayı tanır ve ikincisinde ondan kurtulmak için çok daha çabuk tepki verebilir. Buna kazanılmış bağışıklık denirAktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılır.

Aktif bağışıklık, antijenlere maruz kaldıktan sonra ortaya çıkan bağışıklıktır. Doğal kazanılmış bağışıklık çevredeki antijenlere maruz kaldıktan sonra gelişir. Yapay kazanılmış bağışıklık ise aşılarla sağlanan bağışıklık tipidir.

Bağışıklık Sistemi



Bağışıklık sistemi, insan vücudunun hastalıklara karşı savunma mekanizmasını oluşturan karmaşık bir sistemdir, vücudu yabancı ve zararlı maddelerden korur.

Bu sistem vücudumuza giren milyonlarca bakteri, mikrop, virüs, toksin ve parazitlere karşı korunmak için düzenlenmiştir.

İnsan vücudu, hastalıklara karşı bir savunma sistemiyle donatılmıştır ve bu yüzden de kendi kendini iyileştirme yeteneğine sahiptir. Hastalığa yol açan maddeler tarafından uyarıldığında, bağışıklık sistemi harekete geçer. Sistem, yabancı olarak algıladığı bir mikroorganizmayla karşılaşır karşılaşmaz, belirli hücreler bundan kurtulmak için savaşmaya başlar. Daha önce rastladığı bir mikroorganizmayı tanıyan sistem ikincisinde ondan kurtulmak için çok daha çabuk tepki verebilir. Buna kazanılmış bağışıklık denir.

Bu sistemin çalışmasının en güzel ve basit örneği mikropların vücudumuza girdiğinde onlara karşı antikorların oluşması ve bunlarla savaşılmasıdır. Aynı mikropla tekrar karşılaşıldığında bu antikorlar bizi hastalanmaktan korur. Antikor vücuda giren yabancı maddelere karşı savunma hücrelerinin verdiği yanıttır.

Diyafram Kası

Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu nedenle akciğerlere hava girişi ve çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar.

Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalarımızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümü-zün hacmi küçülür. Bu durumda dışarıya hava verilir.



Soluk almada ilk olarak kaburgalar arasındaki kaslar, diyafram kası kasılır. Göğüs boşluğu ve genişler akciğerler genişler. Akciğerlerdeki hava basıncı düşer ve oksijen alveollere kadar gelir.



Soluk vermede ise kaburgalar arası kaslar ve diyafram kası gevşer. Göğüs boşluğu ve akciğerler daralır. Son olarak da alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.

Akciğerler

Göğüs boşluğu içerisinde en fazla hacmi kaplayan akciğerler 2 tane olup, süngerimsi yapıda, rengi açık pembe olan organlardır. Akciğerler dıştan göğüs kafesi ve alttan da göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyaframla çevrilmişlerdir.

Sağ akciğer 3, sol akciğer 2 bölümden yapılmıştır. Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin 3. lobunun yerlni kalp almıştır.Sağ akciğer lobu, sol akciğere göre % 10 daha büyüktür.



Akciğerlerin çok önemli olan ıki görevi vardır. Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini ve organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlar.

Akciğeri örten çift katlı zara (membran) plevra adı verilir. Bu membranın akciğerin dış yüzeyini saran saran tabakasına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzündeki tabakasına ise parietal plevra denir.

Bu zar, akciğerleri sarma ve koruma fonksiyonunun yanında, içerdiği sıvı sayesinde akciğerlerin rahatça daralıp, gevşemesini sağlar.

Solunum Sistemi



Tüm canlı hücreler yaşamlarını sürdürmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Solunum sistemi vücut hücrelerine gerekli olan oksijeni sağlar ve karbondioksit atığını uzaklaştırır. İnsan oksijensizliğe en fazla 3-6 dakika dayanır. Canlılar oksijene enerji ihtiyaçlarını karşılamak için gerek duyarlar.

Dakikada 16-18 defa soluk alıp veririz. Bebeklerde bu sayı 30-40’a kadar yükselir. Solunum hızı omurilik sağındaki solunum merkezi yönetir.

Vücudun Yapısı Ve Fonksiyonları

İlk Yardım esaslarının anlaşılması ve İlk Yardım uygulamalarının yapılabilmesi için vücut yapısını , organlarını ve nasıl çalıştıklarının bilinmesi gerekmektedir.

VÜCUDUN YAPISI

İSKELET : İnsan vücudu İskelet dediğimiz kemiklerin oluşturduğu bir çatıdan meydana gelmiştir.Olgun bir insan iskeletinde 213 - 214 kemik bulunur.

Görevleri :
1- Vücuda şekil ve sağlamlık ( sertlik ) verir.
2- Kaslara destek olur ve hareketlerimizi sağlar.
3- Kafatası , Göğüs ve karın boşluklarındaki mühim organlarımızı korur.
4- Kemik iliklerinde alyuvarların imalini sağlar.

KAFATASI : Kafatası kemiklerini iki grupta toplatabiliriz . Beyni koruyan kısım ile yüzü teşkil eden kemiklerdir.

EKLEMLER : İki veya daha fazla kemiğin birleşmesiyle meydana gelir.İki türlü eklem vardır.
1- Hareketsiz Eklemler : Kemikler yan yana gelerek birbirleriyle sıkıca kenetlenmişlerdir.
( Kafatası eklemleri gibi )
2- Hareketli Eklemler : Bu tip eklemleri meydana getiren kemiklerin uçları kıkırdak ile kaplı
olup , kuvvetli dokularla birbirine bağlıdır. Hareketli eklemler üç çeşittir.
A) Tam hareketli eklemler ( omuz ve kalça kemikleri vs )
B) Yarı hareketli eklemler ( diz ve dirsekler vs )

Vücudumuzda Yardımlaşma

Vücudumuzdaki faaliyetlerin pek çoğu irademizin dışında, belirli ve mükemmel bir program dahilinde gerçekleşir. Mesela: yemeği hazırlamamız, ağzımıza götürmemiz, çiğnememiz ve yutmamız iradidir. Ancak bundan sonraki aşamalar tamamen irademiz dışında gerçekleşir. Sindirim mide ve bağırsaklarımızda tamamlanır. Yapılan bu uygulamalarda iradi hiçbir katkımız yoktur.

Daha sonra besinler emilerek kana karışır. Karaciğerde besinlerin kimyasal analizleri yapılır ve sindirim yoluyla gelen zehirli maddeler temizlenir. Besin maddeleri belirli bir denge içerisinde, kanla bütün vücuda dağıtılır. Bu dağıtılma ve paylaşımda vücudumuzdaki bütün doku ve organlar arasında müthiş bir dayanışma gözlenir:

Sistemler

Sinir Sistemi :



Beyin, omurilik ve karmaşık yapılı sinir ağlarından oluşur. Diğer sistemlerin işlevlerini koordine eder.
En küçük birimi nörondur. Özel yapıları olan nöronlar, beyin ile dokular arasındaki bilgi alışverişini sağlar. Bu alışveriş nöronlar aracılığı ile elektro kimyasal dalga nakliyle oluşur. Bu iletişim hızı 150 feet/sn. dir. İnsan vücudunda ortalama 10 milyar nöron vardır, bunların en küçükleri mikroskobik; en büyükleri ise vücudu boydan boya dolaşacak uzantılara sahiptirler.

Sindirim Sistemi :



Mide, ince ve kalın barsaklar, tükürük bezleri, pankreas, karaciğer ve safra kesesinden ibarettir.
Yiyecekleri hücreler tarafından kullanılır hale getirir. Kimyasal ve bakteriyolojik değişikliklerle yiyecekler aminoasit, su, şeker gibi temel maddelere dönüştürülür. Daha sonra kana geçen bu temel maddeler dolaşım sistemi vasıtasıyla hücrelere ve dokulara taşınır.

Boşaltım Sistemi :

Deri ve Dokunma Duyusu



İnsanlarda dokunma, basınç, sıcaklık ve ağrı gibi mekanik duyuları algılayan reseptörler bulunur.

Mekanik reseptörlerin en önemlisi basınç duyusunu alan Pacini cisimciğidir. Pacini cisimciği deri altına ve iç organların duvarlarına yerleşmiştir. Basınç değişmelerini algılamamızı sağlar.

Dokunma duyusunu alan reseptörler Meissner cisimciği ve Ruffini cisimciğidir. Bunlar parmak uçları ve dudaklarda yoğun olarak bulunur, cismin niteliğini algılamamızı sağlar.

Deride dermis tabakasında bulunan Ruffini cisimciği ise sıcak duyusunu almamızı sağlar. Bu reseptörler çabuk yorulur.

Deride bulunan kıl kökü reseptörleri de bir çeşit dokunma reseptörleridir. Hafif bir dokunma duyusunun kuvvetlendirilmesini sağlar.

Serbest sinir uçları, en az özelleşmiş resep¬törlerdir. Derinin her tarafında ve diğer dokularda da bulunur ve ağrı duyusunu alırlar.

Dokunma duyusunun organı olan derinin yukarıda sayılan duyu işlevleri dışındaki başlıca görevleri şöyledir:

1. Vücuda şekil ve bütünlük kazandırmada etkilidir.

Duyu Organları



Canlılar daima değişen bir dış çevre içinde yaşarlar. Dışarıdan gelen uyarılar, duyu organı olarak adlandırılan yapılardaki reseptörlerle alınır. Böylece çevrede değişen her durum için, vücudun ilgili sistemleri kendini ayarlar ve bunlara uyumlu cevaplar verir.

Duyu reseptörleri uyarılma şekline göre üçe ayrılır:

1. Fotoreseptörler: Gözümüzde bulunur, ışığa karşı duyarlıdır.

2. Kemoreseptörler: Burun ve dilde bulunur, kimyasal uyaranlara karşı duyarlıdır.

3. Mekanoreseptörler: Deri ve kulakta bulunur. Dokunma, titreşim, sıcaklık gibi uyaranlara karşı duyarlıdır.

İnsanlardaki duyu organları göz, kulak, burun, dil ve deri olmak üzere 5 çeşittir.

Deri



İnsanların omurgalılar sınıfından hayvanların bedenini örten esnek ve dirençli doku.
Öbür hayvanların beden örtülerini belirtmek için kütikül örterek ya da üst deri terimleri kullanılır.
Deri, pullar, kıllar, saçlar, tüyler ve tırnaklar gibi epitel doku oluşumlarının da kaynağıdır.

GENEL ÖZELLİKLERİ

Top