ihya.org

vücudumuz

Hipofiz Bezi

Beynin tabanında hipotalamusun altında yer alır. Merkezi sinir sisteminin hipotalamus kısmı ile olan bağlantısı sayesinde diğer bezleri kontrol eden ana bezdir.



İki kısma ayrılır. Ön lobuna adenohipofiz, arka lobuna ise nörohipofiz adı verilir. Adenohipofiz, hipofizin gerçek endokrin bölümüdür. Hipotalamusta üretilen hormonlar taşıyıcı damarlar vasıtası ile adenohipofize gelir ve hipofiz hormonlarının salınmasını ya da baskılanmasını sağlar.

Nörohipofiz ile ile hipotalamus arasında sinir bağlantıları vardır.

Hipofiz bezinde üretilen hormonlar ve görevleri

Büyüme hormonu (growt hormon, GH) : Büyüme ve gelişmeyi sağlar. Özellikle kemik ve kas dokusunun gelişmesinde etkilidir. Metabolizmayı doğrudan etkiler. Büyüme döneminde fazla salgılanması devliğe az salgılanması cüceliğe sebep olur.

Tiroid stimüle edici hormon (TSH): Tiroid bezini uyararak tiroid hormonlarının sentezlenmesi ve salgılanmasını sağlar.
Prolaktin: Dişilerde gebelik döneminde memedeki süt bezlerinin çalışarak süt üretmesini ve enjeksiyonunu sağlayan hormonu salgılar.

Hormon

Canlıların vücudunda bulunan bezler tarafından üretilip, kan ile taşınan maddelerdir. Her hormonun etki edeceği hücre, doku veya organ farklıdır.

Az miktarda üretilip, protein ve yağ yapısındadırlar. Vücutta hormon üreten bezler; hipofiz, tiroid, paratiroid, adrenal, pankreas ve eşey bezleridir.

Hormonlar etki yerlerine göre 3 tiptir:

Genel etkili hormonlar: Kan yoluyla ulaştıkları, vücudun br çok yerinde etkili olan hormonlardır, örneğin büyüme hormonu
Hedef yapılara etkili hormonlar: Sadece belli doku ve organlara etkili olan hormonlardır.
Lokal etkili hormonlar: Sadece salgılandıkları alanda etkili olan hormonlardır.

Endokrin Sistemi


Büyük iç salgı bezleri. (Erkek sol, kadın sağ tarafta.)
1. Epifiz 2. Hipofiz 3. Tiroid 4. Timus 5. Böbreküstü bezler 6. Pankreas 7. Yumurtalıklar 8. Testis

Endokrin sistem, vücudun kontrol ve düzenleme görevini sinir sistemi ile birlikte yürüten sistemdir.

Endokrin sistem sinir sistemi birlikte çalışarak organizmanın bütünlüğünü sağlar. Endokrin sistemin başlıca üç işlevi vardır.

• Büyüme, gelişme ve üremeyle ilgili olayların başlıca düzenleyicisidir.
• Metabolik aktivite ve vücut sıvılarındaki kimyasalların yoğunluğunu ayarlayarak homeostazın korunmasını sağlar.
• Sinir sistemi ile birlikte strese karşı dayanıklılığı arttırır.

Endokrin sistem endokrin bezlerden oluşur. Bu bezler hormon denen salgıyı salgılar.

Ürettikleri salgıları kana veren bezlere iç salgı bezi bu salgılara da hormon denir. Ürettikleri salgıları kanala veren bezlere ise dış salgı bezi denir. Bu salgılara da enzim denir.

Bağışıklık sistemine yönelik risk faktörleri

Bağışıklık sistemimiz yaşamımız boyunca bizi desteklemektedir. Ancak vücudumuzun normal yapısını ve çalışmasını bozan etkenler vücudumuzun direncini de azaltmakta dolayısıyla bağışıklık sistemimiz içinde risk oluşturmaktadır. Bu etkenlerin başlıcaları aşağıda açıklanmıştır:

Stres; Uzun süreli strese maruz kalma, kişilerin üst solunum yolları enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını artırmaktadır. Stres vücudumuzdaki bazı hormonların aşırı miktarda salgılanmasına ve buna bağlı olarak da belleği ve öğrenme - algılama yeteneğini zedelemekte, öfke, yorgunluk, depresyona neden olmakta ve bağışıklık sistemini zayıflatmaktadır. Kronik streste, hastalıkla savaşan hücrelerin sık sık bastırılması sonucu vücudun enfeksiyonlara karşı direnci azalmaktadır.

Kötü Beslenme; Beslenme vücudun direncine ve mikroplara etki edebilmektedir. Protein ve enerji bakımından yetersiz ve kötü beslenme bağışıklık sisteminde görevli yapıların vücudumuzu savunma gücünü zayıflatır.

Eksik beslenme enfeksiyonlara ve bunların komplikasyonlarına zemin hazırlamaktadır. Oluşan enfeksiyon da beslenmeyi bozar ve bağışıklığı azaltabilir.

Enfeksiyonun sebep olduğu olaylar

Ø İnflamasyon (iltihap): İnflamasyon, enfeksiyonlar veya konumuz dışındaki travma ve sıcak gibi faktörlere bağlı olarak doku harabiyetine karşı, dokuda yaratılan korumaya verilen cevaptır. Mikroorganizmalar tarafından istila edilen doku, harap olmaya başlayınca, parçalanan doku hücrelerinden (mast hücreleri gibi) açığa çıkan bazı maddeler (histamin gibi) bölgede bazı reaksiyonlara sebep olur. Dokuya kan getiren küçük damarların genişletilmesiyle o bölgeye kan akımı artar ve dokuya daha çok nötrofil gelir. Bu arada o bölgede kızarma olur. Kılcal damarların geçirgenliğinde artışa bağlı olarak, nötrofîller dokuya daha rahat geçerler. Sonuç olarak; inflamasyon (iltihaplanma); mikroorganizmaları o bölgede hapsederek vücuda yayılmalarını önlemiş olur.

Plâzmadaki (kan sıvısındaki) faktörler

Ø Antikorlar: Plâzma hücreleri tarafından kana salgılanırlar. Hangi mikrop tarafından uyarılmışlarsa, ona karşı savunmada rol alırlar. Antikorlar tesirlerini ya doğrudan (bakteri zehirlerini nötralize ederek veya bakterileri kümeleştirip çöktürerek, virüsleri nötralize ederek, mikroorganizmaları parçalayarak) yahut kompleman ismi verilen çok özel bir sistemi harekete geçirerek gösterirler.

Ø Kompleman proteinleri: Plâzmada inaktif olarak bulunan kompleman proteinleri, antijen ve ona karşı meydana gelmiş antikor kompleksi tarafından uyarıldığında, aktif kompleman bileşikleri oluşur. Bu bileşikler çeşitli tesirlere sahiptirler (kemotaksis, opsonizasyon, mast hücreleri ve bazofillerin uyarılması sonucu inflamasyon gelişmesi, mikroorganizmaların parçalanması).

Ø İnterferonlar: Virüsler vücut hücrelerine girip, hücrelerde çoğalmalarını sağlayan proteinlerin sentezlenmesine sebep olurlar. Lenfositler ve diğer lökositler tarafından salgılanan interferonlar, virüslerle tanışmış vücut hücrelerine bağlanarak bu proteinlerin yapımına engel olacak şekildedirler. Böylece virüsler çoğalamaz.

Salgılarda bulunan enzim, asit ve antikorlar

Ø Lizozim: Vücut salgılarında (tükürük, ter, gözyaşı, genital organ salgısı vb) bulunan ve bakterileri öldüren bir maddedir.

Ø Mide asidi (hidroklorik asit, HCl): Mide bezlerinden salgılanan HCl, besinlerle mideye gelebilen bakterileri parçalayan kuvvetli bir asittir.

Ø Antikorlar: Hem kanda hem de vücut salgılarında bulunan antikorlar, mikroorganizmalara karşı savunmada rol alırlar. Anne sütünde bulunan antikorlar ise, annenin kanından süte geçirildiğinden, yeni doğan bebeğin enfeksiyonlardan korunmasında önemli bir rol oynarlar.

Mekanik temizlik

Salgılar ve silyalarla geçekleşir. Salgılar, tükürük salgısı kulak arkası, çene altı ve dil altındaki bezlerden sürekli salgılanan tükürük, ağzımızı yıkamak suretiyle, dışarıdan giren zararlı bakterilerin uzaklaştırılmasına sebep olur. Ayrıca bakterilerin, gıda kaynağı olan yemek artıklarının da temizlenmesine neden olmasıyla diş çürüklerinin ve diş eti iltihaplarının önüne geçilmiş olur.

Gözyaşı, konjunktivanın (gözün beyaz dış yüzeyini ve göz kapaklarının iç kısmını kaplayan tabaka) ve korneanın (gözün saydam tabakası) yıkanarak temizlenmesini sağlar.

Silyalar, mikroskobik büyüklükte tüycük şeklindeki hücre uzantılarıdır. Burundaki silyalar; burun mukozasının üzerini kaplayan mukus (sümüksü madde) isimli koyu kıvamlı yapışkan bir sıvı, havadaki toz parçacıklarını ve mikropları tutar. Alt solunum yollarındaki yapıları (nefes borusu, bronşlar ve bronşiyoller) döşeyen epitelin üst yüzeyi de mukus ile kaplıdır. Buradaki epitel hücrelerinin de silyaları vardır. Bu silyalar da, yukarı doğru kamçı vuruşu şeklinde salınmalar yaparak, mukusu ve içindeki partikülleri ve mikroorganizmaları yutağa doğru ilerletirler. Bunlar da yutulur veya öksürerek dışarı atılır.

Flora bakterileri (faydalı bakteriler)

İdrar ve üreme kanallarında, deri, boğaz, bağırsaklar ve gözde sürekli bulunan ve normal şartlarda hastalığa sebep olmayan bakteriler vardır. Bu faydalı bakteriler, bizim için çalışırlar ve hastalık yapıcı bakterilerin bu bölgelerde yerleşmelerini engellerler. Anne karnındaki bebekte bu bakteriler bulunmaz. Doğumdan hemen sonra bu korumayı yapacak faydalı bakteriler buralara kısa sürede yerleştirilir.

Bağışıklık Mekanizmaları

İnsanda bağışıklığı oluşturan savunma mekanizmaları spesifik ve nonspesifik savunmalar olmak üzere ikiye ayrılır.

Spesifik savunmalar, sadece belirli bir mikroorganizma türüne etki edip diğerlerine etki etmektedir. Doğumdan sonra gelişmeye başlar.

Nonspesifik savunmalar; vücuda zarar veren unsurların hepsine karşı direnç gösteren savunma tipidir.

Lenf bezleri

Geniz eti olarak da bilinen, yutağın üst kısmında, burun boşluğunun arka tarafında bulunan lenfoid doku parçalarıdır. Bakteri ve virüs gibi enfektöz ajanları ve onların ürettiği antikorları yakalarlar.

Lenf: Bağışıklık sisteminin hücre ve proteinlerini vücudun bir yerinden diğerine taşıyan, "akkan" olarak da bilinen bir çeşit dolaşım sistemi sıvısıdır.

Bademcikler

Boğazda, lenfositlerin toplandığı ve dışarıya açılan bir açıklık olan ağızda ilk engeli oluşturan küçük yapılardır. Lenf sıvısı, bademciklerin içerisinde bulunan lenf damarlarından boyun ve çene altı düğümlerine doğru akar. Bu esnada lenf damarlarının duvarlarından lenfositler salgılanır. Vücuda girebilen mikroplar, buradan salgılanan lenfositler tarafından temizlenirler.

Kemik İliği

Kemiklerin ortasında bulunan yağlı ve gözeli bir dokudur. Bağışıklık sisteminde çok önemli işlevleri olan akyuvarlar da dahil olmak üzere bütün kan hücrelerinin yapım yeridir.

Dalak

Karın boşluğunun sol üst tarafında diyaframın altında yer alır. En önemli fonksiyonu kanı süzmek yani fonksiyon dışı kalmış kan hücrelerini kandan filtre etmek ve bağışıklık sisteminde rol oynayan antibadi üreten hücrelerin gelişmesini sağlamaktır.

Karaciğer: Özellikle fetüsde olmak üzere, immünolojik etkin hücreleri içerir; T-hücreleri ilk olarak fetüs karaciğeri tarafından üretilirler.

Lenf düğümleri

Vücudun bir çok bölgesinde gruplar halinde bulunmakla beraber en çok karın ve kasık bölgesinde, boyunda, koltuk altında ve göğüste yer alır. Boyun, koltuk altı ve kasık bölgesindeki düğümler elle hissedilebilir.

Lenf düğümlerinin başlıca görevi vücuda giren yabancı maddelere karşı bir süzgeç oluşturarak, mikropların vücuda yayılımlarını engellemek ya da geciktirmektir. Düğümler içinde bağışıklık sistemine ait sayısız hücre bulunmakta, bu hücreler insana zarar verebilecek maddelerin geçişine engel olmaya çalışmaktadırlar. Bu mücadele sırasında lenf bezeleri şişerek elle ya da gözle fark edilebilecek boyutlara ulaşabilmektedir.

Lenf düğümleri her gün yaklaşık 10 milyar lenfosit üretirler.
Bademcikler de birer lenf düğümüdür. Bakteriler ya da virüslerle yoğun bir biçimde savaştığında, bademciklerimiz şişer ve iltihaplanır.

Top