ihya.org

beslenme

MS HASTASIYIM NE YAPABİLİRİM?

Multipl Skleroz günlük hayatta ve hayatınızın sonuna kadar sizinle birlikte olacak bir rahatsızlıktır. Eğer şu an fiziksel bir engeliniz yoksa , ya da çok azsa yaşam tarzınız ve aile hayatınız pek değişmeyebilir. Diğer bir yandan hastalığa karşı yeniden yapılanmak ve hastalığın potansiyel etkisi MS’li birey ve ailesi için büyük bir sorun olabilir. Bu tamamen yaşadığınız belirtilere ve kendinizi nasıl hissettiğinize bağlıdır. Belirtiler devamlı olabilir ya da değişik zamanlarda ortaya çıkabilir. Belirtilerin şiddeti çoğunlukla MS’in hayatınızı ne derece etkileyeceğini belirler.

MS’lilerin çoğu tanıdan önceki yaşamlarına oranla, hayatlarını daha planlı olarak yaşamak mecburiyetinde olduklarını ve hayat dair programlarını değiştirmek zorunda kaldıklarını söylüyorlar. Örneğin eskisine oranla çok daha çabuk yorulduğundan yakınan MS’li kişiler, hergün kısa dinlenme süreçlerini hayatlarına ekleyerek rutin yaşamlarını sürdürebiliyorlar; ancak hız konusunda çitanın biraz düşük tutulması gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, MS’li bireyin kendisiyle fiziksel bir yarışa girmesi son derece yanlış ve tehlikeli olabilir.

Beyni Genç Tutmanın 15 Yolu

Vücut sağlığımız kadar önemli olan zihin sağlığımızı korumak için de yapmamız gerekenler var! Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamları "beyni genç tutmanın" yollarını açıkladı. İşte uzmanlardan 15 basit ama yararlı tüyo...

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır.

Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Besinlerdeki kimyasal maddeler

Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler. Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.

- Kansere yol açabilirler. Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecek yavrularımızın kanser olması için ortam hazırlamaktadır. Ayrıca bebeklere yalancı meme verilmemeli, plastik biberon kullanılmamalı, daha sağlıklı olan cam biberon kullanmalıdır. Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de korumamız gerekmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu, televizyon ve bilgisayardır.

- DEHA; hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabilirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA), rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini bildirmiştir. Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. Ayrıca DEHA için de çocuklarımızı cep telefonu, televizyon, bilgisayar vb. radyoaktif faktörlerden korumak gereklidir.

Canlılarda Beslenme Şekli

A)Ototroflar: İhtiyacı olan organik besinleri kendileri sentezleyebilen canlılardır. Besin sentezlerken kullandıkları enerjinin şekline göre iki tip ototrof canlı vardır:
a) Fotoototroflar: Klorofilleri sayesinde ışık enerjisi kullanarak organik besin sentezleyenler. Klorofilli bakteriler,Mavi-yeşil algler, Kloroplast taşıyan protistalar ve bitkiler bu gruptan canlılardır.
b) Kemoototroflar: Kuvvetli oksidasyon enzimleri sayesinde oksitledikleri inorganik maddelerden (H,Fe,NH3,nitrit vb.) elde ettikleri kimyasal enerjiyi kullanan bakteriler bu gruptur.

B) Hetotroflar: İhtiyacı olan organik besinleri diğer canlıların vücudundan karşılarlar. Besinlerini almaları bakımından üç gruba ayrılırlar.
a) Holozoik beslenme:
• Besinlerini katı parçalar halinde alırlar
• Sindirim sistemleri ve enzimleri gelişkindir
• Hareket sistemleri gelişkindir
• Gelişkin duyulara sahiptirler
Holozoik canlılar kullandıkları besinin özelliklerine göre sindirim sistemleri ve beslenme davranışlara sahiptir.

1) Herbivorlar: Bitkisel besinlerle beslenenler
• Öğütücü dişler gelişkindir
• Sindirim kanalları gelişkindir
• Mide gelişkin ve bölmelidir

Beslenme Şekilleri

CANLILARDA BESLENME ŞEKİLLERİ



A)Ototroflar: İhtiyacı olan organik besinleri kendileri sentezleyebilen canlılardır. Besin sentezlerken kullandıkları enerjinin şekline göre iki tip ototrof canlı vardır:
a) Fotoototroflar: Klorofilleri sayesinde ışık enerjisi kullanarak organik besin sentezleyenler. Klorofilli bakteriler,Mavi-yeşil algler, Kloroplast taşıyan protistalar ve bitkiler bu gruptan canlılardır.
b) Kemoototroflar: Kuvvetli oksidasyon enzimleri sayesinde oksitledikleri inorganik maddelerden (H,Fe,NH3,nitrit vb.) elde ettikleri kimyasal enerjiyi kullanan bakteriler bu gruptur.

B) Hetotroflar: İhtiyacı olan organik besinleri diğer canlıların vücudundan karşılarlar. Besinlerini almaları bakımından üç gruba ayrılırlar.
a) Holozoik beslenme:
• Besinlerini katı parçalar halinde alırlar
• Sindirim sistemleri ve enzimleri gelişkindir
• Hareket sistemleri gelişkindir
• Gelişkin duyulara sahiptirler
Holozoik canlılar kullandıkları besinin özelliklerine göre sindirim sistemleri ve beslenme davranışlara sahiptir.

1) Herbivorlar: Bitkisel besinlerle beslenenler
• Öğütücü dişler gelişkindir

Beslenme

Beslenme denilince canlı bitki ve hayvanların gereksinim duydukları enerjiyi ve dokuların onarımında, sağlığını sürdürmelerinde kullanacakları kimyasal maddeleri sağlamak üzere dışarıdan bazı maddeleri almaları, onları fiziksel ve kimyasal olaylardan geçirerek çözümlemeleri anlaşılır.Sağlıklı nesillerin yetişmesinde birinci şart, yeterli ve dengeli beslenmektir. Eğer vücudun enerji ihtiyacı tam olarak karşılanamıyorsa ‘Yetersiz Beslenme’ ; protein,vitamin,mineral madde ihtiyacı tam olarak karşılanamıyor ya da ihtiyacın üzerinde alınarak vücut şişmanlıyorsa ‘Dengesiz Beslenme’ olarak ifade edilmektedir.Süt insan bünyesi için gerekli tüm besin öğelerini diğer bir ifade ile protein , yağ, karbonhidrat, bütün vitaminler ve mineral maddeleri bileşiminde yeterli ve dengeli bir şekilde bulundurması nedeniyle Temel bir gıda maddesidir.Yeni doğan yavrunun belirli bir dönemde yaşaması ve gelişmesi için gereksinim duyduğu tüm besin elementleri içermesi nedeniyle Besleyici bir gıda maddesidir. Özellikle bünyesinde bulunan protein , mineral madde ve vitaminlerden dolayı da ‘ Koruyucu bir gıda’ olarak kabul edilir.

Besin Zehirlenmesi

Yiyecek ve içeceklerin saklanması, hazırlanma ve sunulma aşamalarında uygun sağlık koşullarının olmaması, besin zehirlenmelerinin önemli bir sorun haline gelmesine yol açıyor. Süt ve süt ürünleri, kremalı yiyecekler, tavuk mamülleri, mayonezli, yumurtalı yiyecekler, pişirilip uygun koşullarda saklanmayan etler, deniz ürünleri, bozulma riski en yüksek gıdalar arasında yer alıyor.
Akdeniz diyetinin vazgeçilmez unsurları olan meyve ve sebze ağırlıklı beslenmenin en sağlıklı beslenme biçimi olduğunda uzmanlar birleşiyorlar. Fakat Türkiye'de sebze ve meyve açısından bolluk ve çeşitliliğe rağmen besinlerin saklanması, pişirilmesi de büyük önem taşıyor.

Besinlerin hazırlanması sırasında temizlik kurallarına gereken özenin gösterilmemesi, besin zehirlenmelerine yol açabiliyor. Besin zehirlenmeleri kontamine yiyecek ve içeceklerle oluşuyor. Besinler ve içecekler infeksiyona yol açan mikroorganizmalarla veya toksit maddelerle bulaştıklarında zehirlenmeye neden oluyorlar. Bunların yanı sıra nadiren yenilmemesi gereken bir bitki veya hayvanın yenmesi de besin zehirlenmesi tablosunu ortaya çıkarabiliyor.

Vitaminler ve tahıllar

Sadece insanların değil, yeryüzündeki tüm canlıların en önemli enerji kaynağı tahıl tohumları. Tahılları ya oldukları gibi tohum olarak, ya da işleyip, un, nişasta, yağ, kepek, şeker olarak tüketiyoruz.

Dünyanın en çok tüketilen tahıllarından ikincisi olan pirinç, özellikle yoksul Asya ülkelerinde temel besin maddesi. Bizim gibi ülkelerde ise pirincin yerini buğday alıyor. Buğdaydan, bulgur ve un elde ediliyor. Unla ise temel besinimiz ekmek ve diğer hamur işleri hazırlanıyor. Dünya pirincinin yüzde 93'ü Asya topraklarında üretiliyor. Ama tüm dünyadaki buğday tarlalarının kapladığı alan, pirinç tarlalarının iki misli. Tohum halinde olan tahıl ürünlerinin yüzde 10-14'ü nem, yüzde 58-72'si karbonhidrat, yüzde 8-13'ü protein, yüzde 2-5'i ise yağ. Bu arada tahılların madensel tuz ve çeşitli vitaminler içerdiklerini de unutmamak gerek. Tahılların beslenmemizdeki önemleri malum. İçerdikleri bol miktarda karbonhidrat ve protein sayesinde hem enerji sağlıyorlar hem de protein ihtiyacımızı karşılıyorlar. Ülkemizde, insanlar enerji ve protein ihtiyaçlarının yüzde 70-80'ini tahıllardan karşılıyorlar. Gelişmiş, zengin ülkelerde ise bu oran yüzde 25-30 civarında.

Vitaminler ve meyveler

İnsanoğlu binlerce yıldır meyve tüketiyor ve tadını çıkarıyor. Yüzde 80'i su olan meyveler, hepimizin bildiği gibi, bol miktarda vitamin ve mineral içeriyor. Aynı zamanda lifli oldukları için organizmayı temizleme ve toksinlerden arındırma yetisine de sahipler. Özellikle bağışıklık sisteminin güçlenmesinde meyvelerin önemli rolleri olduğu biliniyor. Kalorileri düşük olan meyveler (muz, incir ve üzüm gibi istisnai olanlar da var), dengeli beslenme programlarında önemli bir yere sahip. Ancak, kimi uzmanlar meyvelerin içerdikleri şeker nedeniyle tüketim miktarının sınırlandırılması gerektiğini, kimileri de meyve şekerinin (früktoz) kolay özümsenebilir olmasının, diyetlerde sorun yaratmadığını, hatta organizmanın şeker ihtiyacını karşılamak yönünden gerekli olduğunu savunuyor. Elbette ne tür bir diyet yapılırsa yapılsın meyve tüketiminin de bir ayarı olması gerek.

Patates ve Faydaları

Patates öyle bir sebze ki, insanın "ya olmasaydı" diye düşünesi bile gelmiyor. İster ana yemek, ister garnitür, ister salata; ne yapsanız yakışıyor. Dünyada patates kızartması yapılmayan yer var mı acaba?

Güney Amerika kökenli bu sebze, Amerika'nın keşfinden sonra bütün dünyaya yayılmaya başladı ve her yerde de itibar gördü. Çünkü hem besin değeri yüksek, hem sağlıklı, hem de mutfaklarda kullanım alanı geniş. Etli, etsiz ana yemek, püre, garnitür, kızartma, böreklerinizde harç veya salata olarak her an imdadınıza yetişebilir.

Üstelik ucuzdur. Türkiye'de yılda 6 milyon ton kadar patates üretiliyor. Bunun 1 milyon tondan fazlası Nevşehir'de yetişiyor. Uzun süre dayanıyor, ucuz, zahmetsiz bir sebze. Öyle yanında fazla da bir şeye gereksinim duymadan da tüketiliyor. Bir zamanlar savaşa giden orduların neredeyse tek tayını patates olmuş. Yetiştirilen patateslerin kabuğuna, etlerine ve yetiştikleri yere göre isimler alıyor. Kayseri ve Niğde yörelerinde yetişen daha çok patates nişastası yapımında kullanılan açık kahverengi ve ince kabuklu bir tür olan beyaz patates.

Yumurtanın Faydaları

Yumurta, anne sütünden sonra insanın ihtiyacı olan tüm besin öğelerini bulunduran tek besindir. Yeni bir yaşamın özü olduğu düşünülecek olursa, besleyici değerinin yüksek olması hiç de şaşırtıcı değildir.

PROTEİN DEĞERİ

Yumurta tüm besinler içerisinde en kaliteli proteini içermektedir. Çünkü yumurta proteinin de insan vücudunda sentezlenemeyen ve kesinlikle besinler ile dışarıdan alınması gerekli olan "elzem amino asitleri" bulunmaktadır. Sindirilebilirliği yüksektir, tamamına yakını vücut tarafından kullanılmakta ve vücut proteinlerine dönüşebilmektedir.

Uzmanlar; yeterli ve dengeli beslenmede, hızlı bir büyüme ve gelişme döneminde olan çocukların, protein tüketimlerinin en az yarısının hayvansal kaynaklı olması önermektedirler. Bu nedenle çocuk beslenmesinde protein kaynağı olan yumurtaya gereken önem mutlaka verilmelidir.

VİTAMİN DEĞERİ

Un

Unun zehir kabul edilmesi, iyice saflaştırılıp beyazlatılmasından sonra olmuştur. Un, buğday ve diğer tahıl tanelerinden elde edilir. Tanede, canlıların, bu arada insanın beslenmesi için gerekli maddelerin çoğu bulunur. Bu maddelerden vitaminler, mineraller ve protein tanenin dış kabuğundaki kepek ve öz kısmında daha yoğunlaşmıştır.

İnsanoğlu modern teknoloji kullanarak tahıl tanesinin dış kabuğunu ve çekirdeğini ayırmayı, böylece, göz ve damak tadına daha uygun un elde etmeyi başarmıştır. Görünümü ve tadı güzel olan bu undan yapılan ekmek ve diğer ürünlerin besleyici değerleri ile, bağırsakların çalışmasındaki etkinlikleri azaldığından, vitamin yetersizliklerine ve bazı kalın bağırsak hastalıklarına neden olmaya başlamıştır. Ayrıca, görünüm ve tadı güzel olan beyaz ekmek ile saf undan yapılan pasta, kek, bisküvi gibi besinler daha çok yendiğinden dolayı, şişmanlığın ve diş çürüklerinin oluşumunda da etkindir.

Şeker

Şeker, şeker pancarının fabrikalarda işlenerek şeker kısmının ayrılmasıyla elde edilir. Buna göre, pancar doğal besin olmasına karşın, şeker saf besindir. Şeker saf enerji kaynağı sayılır. Ancak, şeker tek başına alındığında protein, vitaminler ve madenler olmadığından vücutta şekerden enerji oluşamaz. Bu nedenle "şeker boş kalori kaynağıdır". Özellikle küçük çocuklara şekerli mamalar çok verildiğinde, büyüme ve gelişme durur ve çocuk hastalanır. Bu hastalığa kuvaşiorkor "şeker bebeği" denmiştir.

Ağzımızdaki mini canlılar da şekeri çok severler. Özellikle, sık aralıklarla şeker aldığımızda, bu mini canlılar şekeri yiyerek asit yaparlar. Bu asit de dişleri çürütür. Bu nedenle, özellikle. dişlerin sürme zamanlarında ve gelişme çağında şekerin çok ve sık tüketilmesi diş çürüklerinin başta gelen nedenidir.

Şeker; un, yağ, ceviz, fıstık, kaymak gibi besinlerle karıştırılıp kalori değeri çok yüksek tatlılar yapılır. Şekerlemelerin esası da şekerdir. Tatlı ve şekerlemeler. zevkle sevilerek yenir. Böylece kişi farkında olmadan harcadığından çok kalori alır ve şişmanlar.Şişmanlık bir çok hastalığa zemin hazırlar.

Tuz

Tuz vücudumuzda suyun tutulması, kas ve sinirlerin çalışması için gereklidir. Tuz, besinlerin bileşiminde bulunduğu gibi, göllerden, denizlerden ve kayalardan saf olarak da elde edilir. Elde edilen bu tuz, besinleri işleyerek saklamak ve yemeklerin lezzetini arttırmak için kullanılır. İnsanın günlük tuz gereksinmesi 5-15 gram arasında değişir. Aşırı sıcaklarda, fazla beden hareketlerinde terlemeyle, ateşli hastalıklarda terleme ve idrarla, ishallerde dışkıyla su ve tuz kaybedilir. Bu nedenle rahat ortamda yaşayan kişinin tuz gereksinmesi azken, ağır işte çalışanların, aşırı sıcaklardan korunamayanların, sık ishal olanların tuz gereksinmesi fazladır.

Doğal besinlerde tuz az miktarlarda bulunur. En çok tuz bulunan besinler; yeşil yapraklı sebzeler süt, et ve yumurtadır. Bunun yanında, işlenmiş besinlerde daha çok tuz vardır. En çok tuz bulunan işlenmiş besinler, salamura besinler (zeytin, peynir, turşu) bisküvi, kek vb., konserveler, kahve, ekmektir. işlenmiş besinlerin çok tüketilmesi tuz alımını da artırır.

Kanser hastaları için beslenme önerileri

İyi beslenme kanser tedavisi gören insanlar için özellikle önemlidir; ve uygun beslenmek bu sırada özellikle güçtür. Kemoterapi ve radyasyon gibi tedaviler genellikle yeme alışkanlıklarını bozar. Mide bulantısı hissedebilirsiniz. İştahınız olmayabilir ya da ilaçların ağzınızın tadını değiştirdiğini fark edebilirsiniz. Yiyecekler tatlarını kaybedebilirler.

Kendinizi o kadar yorgun ya da hasta hissedersiniz ki, en son yapmak istediğiniz şeyin yemek yemek olduğunu düşünebilirsiniz. Bazı kanser hastaları, tedavi altında değilken bile iştahlarını kaybederler.

Uygun yemek kanser tedavisinin başarısı için çok önemlidir. Tedavi sırasında iyi beslenen insanlar, vücut dayanıklılıklarını daha iyi korurlar ve böylelikle kemoterapinin ve radyasyon tedavisinin potansiyel yan etkilerine daha kolay dayanabilirler. Ayrıca bu insanlarda daha az enfeksiyon olur ve tedavi sırasında daha aktif olmaya devam ederler.

Top