ihya.org

sağlık

Kalbiniz çok hızlı mı atıyor?

Görüldüğü kişilerin kalp krizi geçirme oranı normal insanlara göre çok daha yüksek olan, kalbin atım sayısının 100'ün üstünde olmasına taşikardi denilmektedir. Sigara, alkol, kafein tükemi, uykusuzluk veya stres taşikardinin oluşmasına neden olan sebeplerin başında gelmektedir.

Taşikardi nedir? Kalbin atım sayısının artarak, normal değerlerin üzerine çıkması haline taşikardi diyoruz. Kalbin hızı, bir dakika içindeki atım sayısıyla belirlenmektedir. Bu hızın normal değerleri, yaşa bağlı olarak değişmektedir. Yeni doğan bir çocuk için bu değerler 100 ile 140; yetişkinlerdeki normal değerlerse 60 ile 100 arasındadır. Kalbin atım sayısının 60'ın altında olmasına bradikardi, 100'ün üstünde atmasına ise taşikardi denilmektedir. Kalbin içinde uyarı üreten kalbin kendi pili diyebileceğimiz sinüs düğümü adlı bir merkez vardır. Normal atan kalpte kalp normal de atsa, taşikardik yada bradikardik de atsa ilk elektrik uyarısı bu noktadan çıkar. Bu noktadan uyarı çıkmayıp kalp içerisinde başka noktalardan elektrik uyarısı çıkması haline aritmi denir.

Bir de çarpıntı (tıp dilindeki ismi palpitasyon) terimi vardır ki bunu taşikardi terimiyle karıştırmamalıdır. Çarpıntı, kalp atışlarının hastanın kendisi tarafından hissedilmesi demektir. Çarpıntı sırasında kalbin atım sayısı düşük(bradikardi), normal veya fazla (taşikardi) olabilir. Taşikardisi olan kişiler genellikle çarpıntıdan da şikayet ederler. Yani her taşikardiye çarpıntı, her çarpıntıya taşikardi eşlik etmeyebilir. Bazan, kalbin anormal atımları, terleme hissi veya çarpıntı şeklinde tarif edilebilir.

Sağlıklı dişler için 5 altın kural

Diş Hekimi Mehmet Zahid Kazandı, ilerleyen yaşla beraber çoğu insanın dişlerini kaybedeceği korkusu yaşadığına dikkat çekti. Kazandı, alınacak bir kaç basit önlemle bunu önlemenin mümkün olduğunu söyledi. Diş Hekimi Kazandı, "İlerleyen yaşla beraber insanların çoğu dişlerini kaybedeceklerini düşünürler ama bu şekilde olmak zorunda değil. Bunun için basit birkaç öneriye uymanız gerekiyor." dedi.

Kazandı, sağlıklı dişler için alınması gereken önlemleri; düzenli diş fırçalama, kişinin kendi ağızını kendinin kontrol etmesi, diş hekimine gitme, sigaradan uzak durma ve yemekten sonra bir bardak su veya süt içme olmak üzere 5 başlık altında topladı.

Günde 2 defa diş fırçalamak ve bir defa diş ipi kullanımının sağlıklı bir ağzın anahtarı olduğunun altını çizen Kazandı, çocuk yaşta kazanılacak bu alışkanlıkla bireylerin ilerleyen yaşlarda sıkıntı yaşamayacaklarını ifade etti. Kazandı, diş fırçasının çok sert olmaması, fırçayla dişleri aşındıracak kadar baskı uygulanmaması gerektiğini kaydetti. Birçok bireyin dişlerinin beyazlaması için diş fırçasını bastırarak kullandığını belirten Kazandı, bunun son derece yanlış olduğunu, diş beyazlatmanın aksine dişlerde aşınmalara neden olduğunu vurguladı.

Hanta virüsü uyarısı

Türkiye’de ilk kez görülen, Zonguldak ve Bartın’da 8 kişinin hastalanmasına, bir kişinin ise yaşamını yitirmesine neden olan “Hanta Virüs" karşı uzmanlar uyarıyor. Özellikle hastalığa neden olan farelere karşı dikkatli olmak ve riskli bölgelerde yoğun bir fare mücadelesi vermek gerekiyor. Uzmanlar aksi halde, şehirlerde hatta evlerde bulunan farelere de virüsün bulaşabileceği ve ilerleyen günlerde hastalığın daha da yaygınlaşabileceğini belirtiyorlar.

Ankara Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Akdur, ANKA’ya yaptığı açıklamada, “hanta virüsünün başta sıçan ve fareler olmak üzere, kemiricilerin salya, idrar gibi salgılarıyla ya da bunların insanı doğrudan ısırması ile bulaştığını söyledi.

Isırma ve öğütme nasıl gerçekleşir?

Kesici dişler, yiyecekleri ısırmaya ve kesmeye yararlar. Üst diş kavisi, alt diş kavisinden daha geniştir ve onu her yönde taşar. Alt çenenin aşağıya kaymasıyla ağız açılır ve lokma kesici dişlerin arasına girer. Ağız kapatılınca, ısırma hareketi ile üst kesiciler alt kesiciler üzerinde bir makasın ağzı gibi kayar ve yiyecekleri koparır.

Öğütme işlemi alt çene eklemi ve çiğneme kaslarının uyumlu çalışması ve yana hareketlerle gerçekleşir.

Besinleri iyi öğütebilmek için diş dizilerinin düzgün ve eksiksiz olması şarttır.

Beyni Genç Tutmanın 15 Yolu

Vücut sağlığımız kadar önemli olan zihin sağlığımızı korumak için de yapmamız gerekenler var! Oxford ve Harvard üniversitesi bilimadamları "beyni genç tutmanın" yollarını açıkladı. İşte uzmanlardan 15 basit ama yararlı tüyo...

Terleyin: Egzersiz, verimli çalışmak için bol oksijene ihtiyaç duyan beyin hücrelerinin gıdası gibidir. Böylece beynin öğrenme ve hatırlama becerisi güçlenir.

Balık yiyin: Yüksek Omega-3 içeren sardalya ve ton gibi yağlı balıkları tüketmek zekayı attırır.

Konsantrasyon ve okuma yeteneğini geliştirir. B vitamini ve protein açısından zengin besinler de seratonin içerdiği için beyindeki iletişim hızlanır.

Lavanta koklayın: Lavanta kokusu işe konsantrasyonu artırır. Özellikle öğle aralarında, çalışmaya başlamadan önce lavanta koklayın.

Mola verin: Uzun ve aralıksız çalışma saatleri ters etki yaparak beynin verimini düşürür. Araştırmalar her 40 dakikalık çalışmadan sonra 20 dakikalık ara vermenin, sonraki 40 dakikaya hazırlanmak için gerekli olduğunu savunuyor.

İyi bir uyku çekin: Gece 7-8 saatlik uyku beyin performansını en üste taşır. Ayrıca gün ortasında 30 dakikalık bir kestirme beynin şarj olmasını sağlar.

Besinlerdeki kimyasal maddeler

Kimyasalların ve besinlerdeki katkı maddelerinin çocuklarımızın sağlığını tehdit eden çeşitli zararları vardır. Bunlardan başlıcaları şunlardır:

- Özellikle alerjik bünyeli çocuklarda; anaflaksiye dahi yol açabilen çeşitli alerjik reaksiyonlara ve ürtikere sebep olabilirler. Astım ve alerjik bozukluğa yol açabilirler.

- Kansere yol açabilirler. Çocuklarımıza verdiğimiz her türlü katkı maddesi içeren yiyecek yavrularımızın kanser olması için ortam hazırlamaktadır. Ayrıca bebeklere yalancı meme verilmemeli, plastik biberon kullanılmamalı, daha sağlıklı olan cam biberon kullanmalıdır. Besinlerdeki kimyasal maddeler haricinde çocuklarımızı kansere yol açan radyoaktif faktörlerden de korumamız gerekmektedir. Bunların en önemlileri cep telefonu, televizyon ve bilgisayardır.

- DEHA; hiperaktivite ve dikkat eksikliğine yol açabilirler. İngiltere Gıda Standartları Ajansı’nın (FSA), rastgele seçilen 300 çocuk üzerinde yaptığı araştırma, çocukların katkı maddeleri içeren bir içeceği içtikten sonra ani hareketler yaptıklarını ve konsantrasyonlarını kaybettiklerini ortaya koymuştur. İngiltere Gıda Standartları Ajansı, hiperaktif çocukların durumunda daha az katkı maddesi kullanımı yoluyla bir iyileşme sağlanabileceğini bildirmiştir. Katkı maddelerinin sağlığa zararlı etkileri hakkında yapılan araştırmalar sonucunda; çocukları hiperaktif olan ailelerin özellikle “E” kodlu katkı maddeleri taşıyan gıdaların tüketimini kesmeleri tavsiye edilmektedir. Ayrıca DEHA için de çocuklarımızı cep telefonu, televizyon, bilgisayar vb. radyoaktif faktörlerden korumak gereklidir.

Cinselliğin Kaos Teorisi

Yaşam, 2.5 milyar yıl nasıl tekhücreli kaldı? Ve eşeyli üreme başladıktan sonra, nasıl cennetten kovulmuş gibi sonsuzluğunu yitirdi? Cinselliğin Kaos teorisi. Ve ilk çelişki. Doğanın ereği sorulursa eğer, yanıtı şöyle olabilirdi: Kendisini bir fraktal gibi durmadan değiştirerek yeniden üretmek. Doğa bu ereğini canlıya öyle bir yerleştirir ki, sonlu birey, coşkun bir içgüdüyle eş arar ve yavrulayarak sonsuzuyla buluşur. Bütün uygarlaştırmaları boşa çıkaran bu boyun eğdirilemez dinginsiz gücün hem çocuğu hem ta kendisi olarak tarihimizi yaratırız.

Bir yandan erkek ve kadın olarak ayrılmışlığımızdan yılmış gibi kenetlenme peşinde koşar ve bunun adını aşk koyarız. Öte yandan her aşk sanki bir soluklanma molasıdır, ağır ağır besler ayrılık tohumunu ve başka bir aşkı doğurur. Var oluşumuzun en gizemli yanıdır bu: Ne ayrılık doyurur ne birlik.

Ama her üreme cinsel değildir.

Cinsel yolla bulaşan hastalıklar

Bu başlık altında toplanan hastalıklar iki insan arasında oluşan cinsel nitelikli yakın temasla bulaşan mikrobik (bakteri , virüs, parazitlere bağlı ) hastalıklardır. Önceleri zührevi hastalıklar olarak anılan bu hastalıkların bir kısmı yalnızca genital bölgede belirtilere neden olurken (kadında vaginal akıntı, erkekte üretradan akıntı, her iki cinste genital bölgede ülser gibi) diğer bir kısmı vücudu etkileyen genel belirtilere neden olurlar (frengi, hepatit B, AIDS gibi)

Bu hastalıkların bir kısmı için en önemli bulaşma yolu iki insanın cinsel nitelikli yakın teması (genital siğil, herpes simpleks, vajinit gibi), diğer bir kısım hastalıklar cinsel yolla bulaşmaya ek olarak kan yoluyla (AIDS ve hepatit B’nin virüs taşıyan kanın nakledilmesiyle bulaşması gibi , anneden bebeğine henüz doğmadan frengi bulaşması gibi) ve cinsel ilişki dışındaki yakın temasla da bulaşabilmektedir. (anneden bebeğine doğum esnasında doğum sonrasında emzirme ve bakım esnasında bulaşan genital siğil , herpes simpleks ve hepatit B gibi , aile içi günlük yaşam koşullarının paylaşılması sonucu bulaşan hepatit B gibi)

Şeker

Şeker, şeker pancarının fabrikalarda işlenerek şeker kısmının ayrılmasıyla elde edilir. Buna göre, pancar doğal besin olmasına karşın, şeker saf besindir. Şeker saf enerji kaynağı sayılır. Ancak, şeker tek başına alındığında protein, vitaminler ve madenler olmadığından vücutta şekerden enerji oluşamaz. Bu nedenle "şeker boş kalori kaynağıdır". Özellikle küçük çocuklara şekerli mamalar çok verildiğinde, büyüme ve gelişme durur ve çocuk hastalanır. Bu hastalığa kuvaşiorkor "şeker bebeği" denmiştir.

Ağzımızdaki mini canlılar da şekeri çok severler. Özellikle, sık aralıklarla şeker aldığımızda, bu mini canlılar şekeri yiyerek asit yaparlar. Bu asit de dişleri çürütür. Bu nedenle, özellikle. dişlerin sürme zamanlarında ve gelişme çağında şekerin çok ve sık tüketilmesi diş çürüklerinin başta gelen nedenidir.

Şeker; un, yağ, ceviz, fıstık, kaymak gibi besinlerle karıştırılıp kalori değeri çok yüksek tatlılar yapılır. Şekerlemelerin esası da şekerdir. Tatlı ve şekerlemeler. zevkle sevilerek yenir. Böylece kişi farkında olmadan harcadığından çok kalori alır ve şişmanlar.Şişmanlık bir çok hastalığa zemin hazırlar.

Nitratın sağlığa etkileri

Sularda ve sebzelerde yüksek miktarda nitrat bulunması bir çok gelişmiş ve gelişmekte olan ülke için ciddi bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. Özellikle bazı Avrupa ülkelerinde 75 mg/L'nin altında nitrat içeren su kaynağı bulmak imkansız hale gelmiştir [6]. Şu anda kullanılan denitrifikasyon yöntemleri oldukça pahalıdır ve ileri derecede teknik bir işlemdir. Dolayısı ile bu konuda en etkili yöntem, etkenin oluşmadan yok edilmesidir, yani nitrat kirliliğine neden olan kaynakların kontrol altına alınmasıdır.

Yenidoğan dönemindeki methemoglobiden sonra, diyetteki nitrat ve nitritin meydana getirebileceği en önemli etki şüphesiz kanser oluşumudur. Bu konudaki veriler çelişkilidir ve endojen nitrozasyon olayında nitrat ve nitritten ziyade başka faktörlerin belirleyici olduğu düşünülmektedir. Bununla birlikte nitrozamin türevlerinin vücudun hemen her yerinde kanser oluşturabildikleri kesin olarak bilinmektedir [10]. Bu olasiligi ortadan kaldirmak için diyetteki nitrat ve nitritin azaltilmasi konusunda gerekli teknolojik çalişmalar yapilmali ve endojen nitrozasyonu inhibe eden askorbik asit veya alfa - tokoferol gibi bileşikler de besinlere eklenmelidir.

Kan verme

Kan Verme İşleminde Kurallar

Yaş:
18 - 65 yaşları arasında olan her sağlıklı kişi kan verebilir.

Sıklık:
Erkekler,en sık 2 ayda bir; kadınlar ise, en sık 3 ayda bir olmak üzere ve yılda toplam 4 üniteyi geçmemek koşuluyla kan verebilirler.

50 kg'ın üzerinde olan herkes kan bağışı yapabilir.

Miktar:
Bağışlanan kan standart olarak 450 mL'dir. İnsan vücudunda toplam 5000-6000 mL kan olduğu düşünülürse, bu miktar, toplam kan hacminin sadece % 7,5-9' u kadardır.Kan bağışını takiben, eksilen sıvı hacmi, damar dışındaki sıvının, damar içine geçmesiyle saatler içerisinde karşılanır. Hücrelerin yenilenmesi süreci ise, 2 ay kadardır. Düzenli aralıklarla yapılan kan bağışının sağlık açısından herhangi bir sakıncası olmadığı gibi, aksine bir çok yararı mevcuttur.

Kansızlık
Kansızlık, elbetteki kan bağışı için engeldir. Günlük yaşamın olağan sayılabilecek ve çoğunlukla psikolojik kaynaklı olan halsizlik, bitkinlik gibi durumlar, anemi olarak algılanmamalıdır. Anemi tanısı, kan testleriyle yapılmaktadır. Kan bağışı için kriter hemoglobin değeridir...

Muhafaza etme

Kafein ve sağlığa etkileri

Kafein ve Sağlık Üzerine Etkileri

Kafein nedir?

Kafein dünyada en az 63 tür bitkinin meyvesi, tohumu ve yaprağında doğal olarak bulunan bir bileşiktir.

Hangi besinler ve içecekler kafein içerir?

Kafeinin en çok bilinen kaynakları kahve, çay, kolalı içecekler ve çikolatadır. Besinlerdeki kafeinin miktarı besinin hazırlanmasına, üretim yöntemine, besinin tüketildiği miktara göre değişir. Çay ve kahve bitkilerinin çeşitliliği de kafein miktarını etkilemektedir. 220-240 mI’lik bir fincan kahve ile yaklaşık 85 mg, yine 220-240 mI’lik bir fincan çay ile yaklaşık 24 mg, 30 gramlık bir parça çikolatadan ise yaklaşık 8 mg kafein alırız.



Kafein besinlere neden eklenir?

Koka bitkisinin tanesi ve çay yapraklarından oluşturulan besinler ve içeceklerde de biraz kafein vardır. Ayrıca bazı besinlere ve içeceklere de lezzet için kafein katılmaktadır.



Tüketilen kafein miktarının sınırı ne olmalıdır?

Hasta-hekim iletişimi

Doktorunuzla Nasıl Konuşmalısınız?

Sağlık bakımınızla ilgili olarak mümkün olan en iyi kararları verebilmek için doktorunuzla ilişkiniz, birlikte çalıştığınız bir ortaklık şeklinde olmalıdır.

Sağlığınızla ilgili her tür kaygınızı ve gereksiniminizi doktorunuza açık ve dürüst biçimde iletebilmeniz çok önemlidir. Doktorunuz da sağlık konusundaki bilgileri size açık ve anlaşılabilir olarak iletmelidir.

JAMA'da yer alan bir çalışma, bazı hekimlerle hastaları arasındaki iletişimin, hastaların tam olarak bilgilenmelerini ve sağlık bakımlarıyla ilgili kararlara katılabilmelerini sağlayacak şekilde düzeltilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

MUAYENEHANE ZİYARETİ İÇİN HAZIRLIK:

Her doktor ziyaretinde, zamanınızı en iyi şekilde kullanmaya çalışın. Ziyaretten önce yapabileceklerinizle ilgili bazı öneriler:

* Ziyaret sırasında doktorunuza sormak istediklerinizi yazın ya da tartışmaya hazırlanması için yazılı bir listeyi doktorunuza verin.

Gıda katkı maddeleri

Tüketime sunulan veya sunulacak olan gıdaların görünüm ve lezzetlerini tüketicinin arzu ettiği duruma getirmek, bozulmalarını önleyerek, gıdaların raf ömrünü uzatmak amacıyla gıdalara tüketime sunulmadan önce bilinçli ve amaçlı olarak ilave edilen maddelere GIDA KATKI MADDELERİ denmektedir .

Gıda katkı maddeleri; Sağlık Bakanlığı nın gıda katkı maddeleri yönetmeliğinde şu şekilde tanımlanmıştır : "Normal koşullarda tek başına tüketilmeyen ya da tipik besin bileşeni olarak kullanılmayan, tek başına besleyici değeri olmayan ve besinin üretilmesi, işlenmesi, hazırlanması, ambalajlanması, taşınması, depolanması sırasında teknolojik amaçla ya da beklenen sonucu elde etmek için ürüne ya da bir öğesini elde etmek için yan ürüne doğrudan ya da dolaylı olarak ve bilinerek katılan maddelerdir" . Gıdalara hile ve besin değerini arttırmak amacıyla katılan maddeler ise GKM değildir.

GKM nin Kullanımında Genel Koşullar

GKM gıdalara bilinçli ve amaca yönelik olarak katılmaları yanında, aşağıda sıralanan koşullara uygun kullanılmak zorundadırlar .

Folik asit eksikliği

Folik Asit Eksikliği Erkeklerde Kısırlığa mı Neden Oluyor ?

Vitamin B9 olarak da bilinen Folik asit, özellikle sebzelerde, portakal suyunda ve tahıllarda bulunuyor. Bugüne kadar folik asitin, özellikle hamilelik döneminde bebeğin sağlıklı bir şekilde gelişimi için olan önemi üzerinde durulmakta idi.

Ancak Kaliforniyalı araştırmacılar folik asit ile ilgili yaptıkları bir çalışmanın sonucunu açıkladıklarında, bu vitaminin farklı bir rolü üzerinde de durulmaya başlandı. Araştırma sonuçlarına göre erkeklerde genelde kısırlıkla birlikte olan sperm sayısı azlığı durumunda aynı zamanda folik asit (bir tipi) eksikliği de bulunduğu saptandı.

Araştırmacılardan Lynn Wallock (Oakland Araştırma Enstitüsü Çocuk Hastanesinde araştırma görevlisi), yaptığı açıklamada sonuçların erkek üreme sağlığı açısından önemli olduğunu gösterdiğini belirtti.

Top