ihya.org
Hastalıklar
Alzheimer Hastalığını Nasıl Tanıyacaksınız?
ALZHEİMER HASTALIĞI, pek tabii ki bulaşıcı bir hastalık değildir ( bir kişiden diğerine temas yoluyla geçirilemez ). Başka demans nedenleri de vardır. Bunlar daha seyrektir. Vasküler ( damarsal ) ya da başka bir deyişle Mültiinfarkt Demans ( VaD ), beyin kan dolaşımındaki bozuklukla ilintilidir. Demans sıklığında ikinci sırada gelir ve bazı uzmanlar AH ve VaD nin sıklıkla aynı hastada bir arada olduğuna inanırlar. VaD, doğal olarak çok nadir türleri dışında kalıtsal değildir.
AH' yı NASIL TANIYACAKSINIZ ?
Bu hastalığın belirtileri her zaman aynı değildir; kişilik, fiziksel koşullar ve kişisel yaşam tarzının belirtiler üzerinde etkisi olabilir. Bir uzman ( nörolog, nöropsikolog, psikiyatr, geriyatr, geropsikiyatr ), bazı özel testleri de kullanarak bir klinik görüşme ile hastalığın tanısını koyabilir.
İLK ALARM ZİLİ ÇALIYOR
1. Yakın geçmişteki olayların ve insan isimlerinin unutulmaya başlaması;
2. Tarihleri unutma, evin yolunu bulma ya da yabancı yerlerde dolaşma güçlüğü;
3. Karar varmada güçlük ;
4. Çalıştığı işe ve hobilerine olan ilgisinin azalması.
Gebelik ve Diyabet
Her yıl tüm dünyada binlerce diyabetik kadın problemsiz bir gebelik geçirerek sağlıklı bir bebek sahibi olmaktadır.
Bu bölüm, kendinize nasıl bakmanız gerektiği konusunda bazı tavsiyelerde bulunmak ve aklınıza gelebilecek bir takım soruları yanıtlamak amacıyla hazırlanmıştır.
GEBE KALMADAN ÖNCE
Eğer bir bebek sahibi olmayı düşünüyorsanız, doktorunuza bundan söz edin. Önceden düşünmek başarılı bir gebelik için son derece önemlidir. Bunun nedeni, gebeliğin ilk haftalarında, henüz gebe olduğunuzu farketmemişken, kan şekeri düzeyinizin bebek gelişimini etkileyebilmesidir.
Gebelik planlayan tüm diyabetik kadınlar için önem taşıyan diğer bir nokta da, diyabetlerini kontrol altında tutmak için tablet değil, insülin kullanmalarıdır.
Normalde bazı diyabet tiplerinin tedavisinde kullanılan bu tabletler bebeğe zarar verebilmektedir ve
gebelikte kesinlikle kullanılmamalıdır.
Doktorunuz, diyabetinizin uygun şekilde kontrol edildiğinden emin olmak için kan şekeri düzeylerinizi ölçmenizi önerebilir. Bunu yapmalısınız, böylece doktorunuz tedavinin etkili olduğunu izleyebilecek ve bu ölçümler hem sizin hem de bebeğiniz için yarar sağlayacaktır.
Kan Şekeri Nasıl Ölçülür?
Kan şekerinizi ölçmek için, bir damla kanınıza ihtiyaç vardır. Hemen bütün hastalar bunu, parmak uçlarını delici bir aletle delerek sağlar. Kan şekerinizi düzenli bir şekilde ölçme alışkanlığını kazanmanız son derece yararlıdır, çünkü ölçüm sonuçları size ve doktorunuza tedavi şeklinizde yapmanız gereken değişiklikler için yol gösterir.
Amaç, beslenme alışkanlıklarınızı , fiziksel aktivitelerinizi ve insülin tedavinizi dengelemeniz ; böylelikle kanınızdaki şeker miktarını normal değerler arasında tutmanızdır. Buna "Kan şekeri kontrolu" adı verilir.
İDRARDA ŞEKER KONTROLÜ
Eğer kanınızdaki şeker miktarı çok yükselirse, bunun bir kısmı idrara da geçer. İdrarın şeker için kontrolu kan şekerinin tahmini için kullanilabilecek en hassas yöntem değildir. Ancak kan şekerine bakılamadığı durumlarda da hiçbir test yaptırmamaktan iyidir. Eğer kan şekerinizin yüksek olduğundan şüphe ediyorsanız bunu idrar şekerine bakarak kontrol edebilirsiniz.
KAN ŞEKERİNİZİN KONTROLUNE ÖNEM VERMEMENİZ SİZE ZARAR VEREBİLİR Mİ ?
Ne yazik ki cevap EVET.
İnsüline Ne kadar İhtiyacınız Var?
Her diyabetlinin insülin ihtiyacı farklıdır. Doktorunuz size ne kadar insüline ihtiyacınız olduğunu bildirecektir. Bu da pek çok faktöre bağlıdır.
• Vücut ağırlığınız
• Fiziksel aktivite düzeyiniz
• Yediğiniz günlük besin miktarı
• Genel sağlık durumunuz
• Karşılaştığınız stresler
Sizin de gördüğünüz gibi bu faktörler değişkendir ve bu nedenle de aldığınız insülin miktarını dikkatli bir şekilde kontrol etmeniz gerekmektedir.
ŞİŞEDE NE KADAR İNSÜLİN VAR ?
Uzunlukları nasıl metre veya santimetre ile ölçüyorsak, insülin miktarını da " ünite " ile ölçeriz. Türkiye'de bulunan ve enjektörle yapılan bütün insülin şişelerindeki ( flakon ) sıvının her mililitresinde 40 ünite insülin vardır. Bu U-40 insülin olarak adlandırılır. Mililitredeki insülin miktarı, insülin konsantrasyonudur. Bir insülin şişesinde 10 ml. sıvı bulunduğundan, bir şişe U-40 insülin 400 ünite insülin içerir.
HANGİ İNSÜLİNİ KULLANMALISINIZ?
Diyabet İlaçları
Tip I diyabeti olan herkesin insülin kullanması gerekir. Bunun nedeni pankreasınızın yeterli miktarda insülin üretmemesidir.
İnsülin reseptörlerinizi açmak ve kandaki şekerin hücrelerinizin içine girip enerji üretmesini sağlamak için daha fazla insüline ihtiyaç vardır.
İnsülin, hap ya da tablet şeklinde kullanılamaz. İnsülin bir enjektörle cilt altına enjekte edilmek üzere sıvı halde bulunmaktadır. İnsülin enjeksiyonu sanıldığı kadar zor değildir. İnsülin iğnesi çok incedir ve enjeksiyon esnasında canınızı yakmaz. Tip I diyabeti olduğunu öğrenen pek çok insan iğneden ve enjeksiyondan korkar ancak kısa zaman sonra kendi kendine insülin enjeksiyonu yapmanın aslında çok kolay ve ağrısız bir işlem olduğu anlaşılır.
Gerçekte problemi yaratan enjeksiyonu yapma düşüncesidir, ancak bir kez öğrendiğinizde bunun bir sorun
olmadığını göreceksiniz. İnsülinin hayat kurtaran bir ilaç olduğunu ve aslında kendinize enjeksiyon yapmakla daha sağlıklı bir yaşam sürmek için gerekli olanı yaptığınızı hatırlamanız bu fikre alışmanızı kolaylaştırabilir.
TİP 1 İnsülin Gerektiren Diyabet
Daha önce de açıkladığımız gibi Tip I diyabetinizin olması, kanınızdaki şeker miktarının diyabeti olmayan bir kişiye göre daha fazla olması demektir. O halde kanda fazla miktarda bulunan şekeri normal seviyesine getirmeniz gereklidir.
Bunun için yapabileceğiniz 3 şey vardır.
Beslenme alışkanlıklarını düzenlemeniz.
Şekerli besinleri mümkün olduğunca azaltmanız, çok fazla yağlı ve tuzlu besinler yememeniz önemlidir. Temel olarak sağlıklı besinleri seçmeli ve bu besinleri sizin için uygun miktarlarda yemelisiniz. Doktorunuz ve diyetisyeniniz size bu konuda önerilerini bildireceklerdir.
Fiziksel aktivite.
• Düzenli ekzersiz yapmanız size pek çok açıdan yardım edebilir.
• Kilonuzu uygun düzeyde tutmanızı sağlar.
• Genel olarak sağlığınıza olumlu etki yapar.
• Kan şekerinizi daha iyi kontrol etmenize yardımcı olur.
Sizin için doğru olan ve yapmaktan hoşlandığınız bir aktiviteyi seçmeniz önemlidir.Sizin için uygun olan aktiziteyi tayin etmek için doktorunuz, hemşireniz ya da diyetisyeninizle görüşmelisiniz. Bu kimseler sizin ihtiyaçlarınızı karşılayacak bir egzersiz programının hazırlanmasına yardım edebilirler.
Alzheimer Hastalığı Nedir?
Bunama ya da demans, günlük yaşamın her zamanki gibi sürdürülmesini engelleyen ilerleyici, kronik bir beyin hastalığıdır.
" ...Demans, beyin kabuğuna ilişkin üst düzey işlevlerin genel olarak bozulmasıdır. Bunlar, kişinin çevreyi farkındalığı ( bilinci ) bozulmaksızın, bellek, günlük yaşamın gereksinimleriyle başa çıkabilme yeteneği, algı ve devinime ilişkin işlevler, koşullara uygun düşen toplumsal davranışın korunabilmesi ve duygusal tepkilerin kontrolünde bozulma şeklinde sıralanabilir. Büyük çoğunlukla geri dönüşsüz ve ilerleyici bir durumdur. "
Alzheimer Hastalığı ( AH ) en yaygın demans türlerinden biridir. Bir başka deyişle, sanayileşmiş ülkelerde en sık görülen demanstır ve nüfusun yaşlanmasına paralel olarak giderek de artmaktadır.
1. Alzheimer Hastalığının ilerleyişi genellikle çok yavaştır ve olguların çoğunda bellek problemleriyle kendini gösteren bir preklinik evre ortaya konabilir. Alzheimer Hastalığı yaşla birlikte artar, ancak daha gençleri, hatta elli yaşları içindekileri de tutabilir. Bu nedenle, sadece çok yaşlıların hastalığıdır diye düşünmemek gerekir.
2. HASTALIĞI İKİ GRUBA AYIRABİLİRİZ :
İnsülin Tipleri Nelerdir?
Şüphesiz günde pek çok defa enjeksiyon yapmayı istemiyeceksiniz. Bunun için de ilaç endüstrisi farklı tiplerde insülinler geliştirmiştir. İnsülin şişesinin etiketi üzerinde büyük bir harf vardır ve bu harf size hangi tip insülini kullandığınızı belirtir.
• R = Regüler - kristalize insülin
• N = NPH insülin
• M 90/10 = % 90 oranında NPH insülin % 10 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 80/20 = % 80 oranında NPH insülin % 20 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 70/30 = % 70 oranında NPH insülin % 30 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
• M 60/40 = % 60 oranında NPH insülin % 40 oranında regüler insülinin önceden karıştırılmış şeklidir.
AŞAĞIDA YER ALAN İNSÜLİN TİPİ İSİMLERİ, SİZE İNSÜLİNİNİZİN NE KADAR ÇABUK ETKİ ETMEYE BAŞLADIĞINI VE NE KADAR ETKİ ETTİĞİNİ GÖSTERİR.
REGÜLER ( Kısa Etkili )
Regüler insüline kısa etki süreli insülin de denir. Çünkü hızla etki etmeye başlar ve diğer insülin tiplerine göre etkisi çok çabuk sonlanır. Berrak görünümlüdür.
NPH ( Orta Etkili )
İnsülin vücutta nasıl çalışır?
Vücut hücrelerinin ( A ) yüzeylerinde insülin reseptörleri ( B ) vardır. Reseptör bir kapı vazifesi görür., açık iken şeker hücre içine girer, eğer kapalı ise, şeker hücre içine giremez ( C ) ve kan dolaşımında kalır.
Kanda insülin reseptörlerini dolduracak kadar insülin bulunduğunda reseptörler açılır.
Şeker kandan ayrılıp hücre içine girer ve enerji üretmek üzere hücre içinde kullanılır. Böylelikle kandaki şeker düzeyi de azalmış olur.
KULLANDIĞINIZ İNSÜLİN KAYNAĞI NEDİR?
İnsülin şişenizin üzerindeki etiket, insülininizin insan insülinine benzeyen biyosentetik insülin mi yoksa hayvanlardan elde edilen insülin mi olduğunu belirtir.
İnsan İnsülini
İnsan insülini insanlardan elde edilmez, insan vücudunun yaptığı insülin moleküler yapısı ile aynı olacak şekilde üretilir. En modern insülin tipidir ve laboratuvar
koşullarında bazı kimyasal metodlar kullanılarak elde edilir. İnsan insülini vücudumuzun ürettiği insülinin tamamiyle aynısı olduğu için vücudun bu insüline karşı tepki gösterme olasılığı hayvan insülinlerine göre çok daha azdır.
Hayvan İnsülinleri
Diyabetin Tipleri ve Nedenleri?
Diabet denilince, kandaki glukoz metabolizmasının bozulmasına yol açan birbirinden ayrı iki tablo anlaşılır.
TİP 1 İnsülin Gerektiren Diyabet
Bu tip diyabette pankreas çok az insülin yapar ya da hiç insülin yapamaz. Kanda insülin reseptörlerini doldurmaya yetecek kadar insülin olmayınca, hücre yüzeyindeki reseptörler ( kapılar ) kapalı durumda kalır. Hücrenin içine giremeyen şeker kanda birikir. Kan şekeri düzeyi yükselir. Diyabetin bu tipi daha çok genç yaşlarda ortaya çıkar. Tip 1 diyabetin belirtileri :
• Çok fazla acıkma
• Fazla miktarda idrar yapma
• Ani kilo kaybı
olarak sayılabilir. Bu belirtiler genellikle aniden başlar.
Diyabet hakkında bilgiler
Diyabetin ne olduğunu anlayabilmeniz için, öncelikle vücudunuzun işlevlerini yerine getirirken gerekli olan enerjiyi nasıl sağladığını bilmeniz gerekir.
1. Yediğiniz besinler şekere parçalanır.
2. Şeker, kan akımı ile vücudun tüm bölümlerine taşınır.
3. Vücudun ana besin kaynağı olan şeker enerji sağlayabilmek için, kan akımından ayrılarak vücut hücrelerinin ( kas hücreleri, beyin hücreleri v.b ) içine girmelidir.
4. İnsülin vücudumuzda pankreas adı verilen organ tarafından üretilen bir hormondur. Kandaki şekerin kanı terkederek hücre içine girmesini sağlar.
Diyabet sık görülen bir hastalıktır. Diyabeti olan kişi sayısı ülkeden ülkeye değişiklik gösterir ancak, diyabetli olan kişi sayısının genellikle bir ülke nüfusunun % 3 - 5 i olduğu kabul edilmektedir.
Bilim adamları halen diyabetin ortaya çıkma nedenlerini araştırmaktadır. Eğer ailenizde Tip I diyabeti olan bir akrabanız varsa, sizde de Tip I diyabet ortaya çıkma olasılığı normalden daha fazladır. İnsanlarda Tip I diyabetin ortaya çıkması yalnızca genler yolu ile olmamaktadır. Başka faktörler de vardır ancak bunların tamamı konusunda kesin bilgi henüz yoktur.
Hipertansiyon Tedavisinde Sık Yapılan Hatalar
1. Her kan basıncı yüksekliğinde dil altı nifedipine (turuncu kapsüller) çiğnemek. Dil altı nifedipine sadece acil durumlarda kullanılmalıdır. Her kan basıncı yükselmesi acil durum değildir. Dil altı nifedipine kan basıncını hızla ve kontrolsuz düşürerek istenmeyen sonuçlara (felç, kalp krizi, ölüm vb.) yol açabilir.
2. Tansiyon düşürücü ilaçları bir süre kullanıp bırakmak. Birçok hasta, ilaçlarla kan basıncı kontrol altına alınınca ilacını bırakır. Hipertansiyonun büyük olasılıkla ömür boyu hastaya eşlik edeceği unutulmamalıdır. İlacın bırakılması, hipertansiyonun vücuda zarar vermesine yol açar.
3. Birçok hastada mevcut olan "vücut ilaca alışır, ilaç yan etki yapar, ilaç bağımlılık yapar" şeklindeki düşünce kesinlikle yanlıştır. Hastaya en büyük zararı kontrolsuz hipertansiyon verir.
4. İlaç kullanan hastaların ilaçsız tedaviyi ihmal etmeleri. İlaçsız tedaviye dikkat edilmezse antihipertansif ilaçların da etkisi çok azalır veya ortadan kalkar.
5. Hipertansiyon tedavisi ancak sağlıklı bir hasta-hekim ilişkisi ile mümkündür. Hasta sorumluluklarını yerine getirmez ise doktor doktor dolaşmasının hastaya bir yararı yoktur.
Hipertansiyon Tedavisinde Başarısızlık Nedenleri
Birçok hastada, önerilen tedaviye rağmen kan basıncı kontrol altına alınamaz. Hipertansiyon tedavisinde değişiklik yapmadan önce, tedavide başarısızlığa yol açabilecek nedenler, gözden geçirilmelidir.
Tedavide başarısızlığa yol açan nedenler :
1. Tedaviye uyumsuzluk
2. İlaçla ilişkili nedenler
3. Hasta ile ilişkili durumlar
4. Sekonder hipertansiyon
5. Sıvı fazlalığı
6. Yalancı hipertansiyon
Hipertansiyonda İlaçla Tedavi
İlaçla Tedavinin Prensipleri
Kan basıncı yüksekliğine birçok mekanizma yol açar. Bu nedenle, etki mekanizmaları değişik olan çok sayıda ilaç geliştirilmiştir. Bu ilaçlardan birçoğu, geçmişte yaygın olarak kullanılmasına karşın günümüzde, artık kullanılmamaktadır. Günümüzde kullanılan ilaçlarla kan basıncını kontrol altına almak hastaların neredeyse tamamında mümkündür. Birçok hasta veya hasta yakını ülkemizdeki ilaçları yeterli bulmayıp yurt dışından ilaç getirmektedir veya yurt dışında yaşayan yakınları bu ilaçlar daha etkili diye hastalarımıza göndermektedir. Ülkemizde bulunan ilaçlar, çok az sayıda hasta dışında yeterlidir. Bu nedenle hastaların önemli kısmında yurt dışından ilaç getirmeye gerek yoktur. İlaç seçiminde, 30-40 yıl önce geçerli olan basamak tedavisinde kullanılan ilaçların bir kısmı günümüzde kullanılmamaktadır; bu nedenle ve yeni ilaçların geliştirilmesi ile günümüzde basamak tedavisi terkedilmiştir. Günümüzde, hastanın hedef organ hasarını, yaşam kalitesini, eşlik eden hastalıkları ve diğer kardiyovasküler risk faktörlerini dikkate alan ve tedavinin bu veriler altında planlanmasını öngören bireyselleştirilmiş tedavi yaklaşımına geçilmiştir. İlaç tedavisinde önemli noktalardan bir tanesi, tedavi maliyetidir. Ancak tedavi maliyetinin ilaç maliyetinden başka laboratuvar incelemeleri, vizite ücreti, hekim ile hastanın kaybettikleri ve yan etki maliyeti gibi unsurları da içerdiği unutulmamalıdır. Tedaviye, genellikle tek ilaçla başlanır, bu amaçla ilk ajan olarak seçilebilecek ilaçlar, aşağıda özetlenmiştir. Antihipertansif tedavide seçenekler (İlaçların grupları belirtilmiştir)
Hipertansiyonun Tedavisi
Hipertansiyon tedavisinde temel amaç, hedef organ hasarını önleyerek sakatlık ve ölümleri azaltmaktır. Öncelikle mevcut olan diğer kardiyovasküler risk faktörleri ve hedef organ hasarları tedavi edilmelidir. Sekonder hipertansiyon olan hastalarda yani hipertansiyonu başka bir hastalığa bağlı olan hastalarda hipertansiyona yol açan hastalık tedavi edilmelidir.Hipertansiyonun nedeni saptanamaz ise kan basıncı, hastaların yaşam düzeni değiştirilerek veya ilaçla düşürülmelidir. Hastalarda yaşam düzeninin değiştirilmesi (ilaçsız tedavi) kesinlikle ihmal edilmemelidir.
Hipertansiyon tedavisi planlanırken tartışılan iki konu şunlardır:
1. Hangi kan basıncı değerlerinde antihipertansif ilaç başlanmalıdır?