ihya.org

İç hastalıkları

Ağrı tedavisi

Ağrının hem ağrıyı çeken kişiler için hem de yakınları için kişisel, psikolojik, sosyal ve duygusal sonuçlarının olabileceği günümüzde bilinmektedir. Uzun sureli agri yakinmalarinda agri tedavisinde yetersiz kalinmasi saglik sektorunde suregelen en onemli problemlerden birisidir. Bunun sebebi etkili tedavi yontemlerinin mevcut olmamasindan ziyade, hastalarin agri tedavisi konusunda yeterli bilgilendirilmemesi ve bu konuda uzman kisilerin yardimina basvurulmamasidir.

Ağrı tedavisinde her türlü ağrılı hastanın öncelikle tanısına önem verilmekte, bunun için de çok ayrıntılı olarak hastanın yakinmalari dinlenmekte ve daha sonra da eğer gerekirse tanıyı destekleyici laboratuar görüntüleme yöntemleri ve tanıya yönelik girişimsel yöntemler uygulayarak öncelikle ağrının gerçek nedeni ortaya çıkarılmaktadir. Girisimsel yontemlerin hemen hepsi rontgen veya tomografi gibi radyolojik goruntuleme cihazlari altinda gerceklestirildigi icin tani ve tedavide basari orani cok yuksektir. Bugün gelişen tanı ve tedavi yöntemleri ile agri tedavisinde %90’ ın üzerinde başarı sağlanabilmektedir.

İç Hastalıkları İle İlgili Çeşitli Konular

İç Hastalıkları İle İlgili Çeşitli Konular

Su Çiçeği ve Zona Zoster

Su çiçeği herpes virus grubundan varicella-zoster virusunun neden olduğu primer enfeksiyondur. Yaygın, kaşıntılı, makülopapüler, veziküler ve büllöz döküntülerin aynı anda görüldüğü, ateşin sıklıkla tabloya eşlik ettiği, ancak sistemik semptom ve bulguların seyrek görüldüğü bir enfeksiyon hastalığıdır. Zona zoster ise aynı virusun vücutta bir süre latent kaldıktan sonra ortaya çıkardığı bir post-primer enfeksiyondur.

Klinik :

Su çiçeği : İnkübasyon süresi 10-21 (ortalama 14-16) gündür. Özellikle varisella-zoster immün globulini (VZIG) kullanılan vakalarda bu süre 28 güne kadar uzayabilir. Primer enfeksiyonda asemptomatik olma şansı düşüktür (% 3-5). Birden çok su çiçeği geçirilmesi son derece nadir görülürse de, serolojik testlerle tesbit edilen asemptomatik rekürren enfeksiyonlar gelişebilir. Tipik klinik tablo ateşle birlikte jeneralize, kaşıntılı, veziküler lezyonlardır. Döküntü pleomorfiktir, yani aynı anda farklı evrelerde (makül, papül, vezikül, bül) döküntüler bulunur. Veziküller eritemli zemin üzerinde, birbirinden ayrı olarak görülür.

Zayıflık (Kilo alamama)

Şişmanlık özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde önemli bir problemdir ve hemen tüm yazılı ve görsel maedya araçları zaman zaman insanların zayıflamasına yarsımcı olacağını iddia ettikleri yöntemlerden ve diyetlerden bahsederler.

Ancak ne yazık ki toplumun az bir kısmını ilgilendiren zayıflık problemi konusunda yeterli çaba harcanmamaktadır. Bununla birlikte zayıf insanların sağlıklı bir şekilde kilo almaları sanıldığı kadar kolay bir olay da değildir.

Bol miktarda kızartma, hamurişi, tatlı gibi bol kalorili şeyleri günboyu yiyerek sağlıklı bir şekilde kilo alamazsınız, tüm temel besin maddelerinden yeterli ve dengeli düzeyde almanız gerekir.

Sebze ve meyvelerden her gün 5 porsiyon yememiz gerekir. Bunlar doğal olmalıdır, yani dondurulmuş veya konserve olmamalıdır. Sebze ve meyvelerde bulunan antioksidanlar sizi hayat boyu bir çok rahatsızlıktan ve kanserden koruyacaktır.

Wegener Granulomatozu

Tanımlama:

Wegener Hastalığı, ya da tıptaki adıyla Wegener Granulomatozu bir çeşit vaskülittir (damar iltihabı).Özellikle cidarları kas tabakası ile çevrili küçük ve orta boy atardamarların hastalığıdır. Üst ve alt solunum yollarında granulamatöz vaskülit ve böbreklerde nekrotizan glomerulonefrit şekillerinde görülür. 15-75 yaş arasında, daha sıklıkla 40 yaş civarında görülür. Kadınlarda ve erkeklerde aynı sıklıktadır.

Belirtiler:

Sonunda Wegener Granulomatozu teşhisi konan hastaların çoğunda ilk belirtiler üst solunum yolu rahatsızlıklarıdır. En sık burunda yara, burun akıntısı, ve (bilhassa sinüs denen kafa boşluklarında) baş ağrısı şikayetleri olur. Sinüzit ve orta kulak itihabı beraber olabilir. Hastaların yarıdan fazlasında göz rahatsızlığı olur; konjunktivit, episklerit, skleromalazi, kornea ülserleri ve retina arteri trombozu en sık rastlananlarıdır.

Hastaların çoğunda akciğerler tutulur. Akciğer hastalığına ait en sık görülen belirtiler öksürük, kanlı balgam çıkarma ve plevra iltihabıdır. Akciğer filminde bu değişiklikler görülür. Akciğer biyopsisi de tanı koymada yardımcıdır.

Yılan sokmaları

Dünyada 3000 den daha fazla çeşit yılan vardır ve bunların beş farklı türden gelen 375' ide zehirlidir. Her yıl yaklaşık 300.000 kadar yılan ısırığı oluşur ve bunlardan 30.000-40.000 ölüm olur. Zehirli yılanlar tropikal ve ılıman bölgelerde yaygın olarak yaşarlar. Çeşitli tipteki yılanların toksinleri hem etki hem de şiddet bakımından birbirinden farklıdır. Yılanlar cinslerine göre; kürarizan toksin, nörotoksin, şok yapıcı, hemoliz yapıcı, yaygın damariçi pıhtılaşma yapıcı ve sitoliz yapıcı toksinlere sahiptir. Yurdumuzda bulunan viperid ailesinden "engerek yılanı" da yaygın damariçi pıhtılaşma yapıcı özelliğe sahiptir.

Belirti ve Bulgular

Yaz İshalleri

İshal nedir? :

İshal, dışkılama sayısında artışla beraber, dışkının şekilsiz bir hal alması olarak tariflenir. Normalde dışkı kuru ve şekilli iken, ishal durumunda içerdiği su miktarı artarak şekilsiz olur. İshal nedeniyle barsak hareketleri artar, normal süreden daha kısa aralıklarla dışkılama ortaya çıkar. Örneğin günde bir kez katı, şekilli dışkılaması olan bir kişi, günde 3-4 kez veya çok daha fazla dışkılıyorsa veya dışkı cıvıklaşmış, su gibiyse ya da sümüksü olmuşsa ishalden bahsedebiliriz.

İshal nedenleri nelerdir ?:

İshale neden olan pek çok durum mevcuttur. İshal nedenlerinin başında mikrobik ishaller gelmektedir ki, konumuz olan yaz ishalleri de bu gruptandır. Mikroplar dışında başta antibiyotikler olmak üzere çeşitli ilaçlar, çeşitli mide-barsak hastalıkları, bazı hormonal hastalıklar, barsak veya barsak komşuluğunda ortaya çıkan tümöral durumlar, aşırı ve ani ısı değişimleri de ishale neden olabilir. Heyecanlanma, üzüntü, korku, stres gibi durumlar da ishale neden olabilir.

Yaz ishallerinin nedenleri nelerdir ? :

Yaz ishaline neden olan mikroplar, bakteriler ile protozoon denilen gözle görülmeyen parazitlerdir.

Yaz ishalleri nasıl ortaya çıkar ? :

Yaz hastalıkları

Yazın sıcakların artmasıyla birlikte halsiz ve yorgun oluruz. Çok terleriz böceklerle boğuşuruz, serinlemek için gir­diğimiz deniz ve havuzlarda boğulma tehlikesiyle karşı karşıya kalırız. Tüm bu tehlikelerine karşı herkesin en sevdiği mevsimlerden biri olan yazı bu yıl sağlıklı geçirmeye ne dersiniz.

Baş Ağrıları

Yanık

Genellikle vücut yüzeyinin %20'sini aşan yanıklar ciddi yanık olarak kabul edilir. Ancak yüz, el, ayak ve genital bölge gibi yaşamsal alanları içeren bu orandan daha küçük yanıklar ile elektrik, yıldırım ve kimyasal maddelerle olan yanıklar da büyük oranda önem taşırlar. Yanıklarda lokal etkiler ve yanığın şiddetine göre ortaya çıkan sistemik etkiler söz konusudur. Yanık tedavisini; ilk beş günü içeren yaşamsal periyot ve sonrasında yaşamsal tehlikenin ortadan kalkması ile başlayan ilerlemiş periyot (yanık komplikasyonlarının önlenmesi ve yanık bölgesinin yeniden yapılanması ve düzenlenmesini içeren evre) olmak üzere iki grupta toplayabiliriz.

Vitamin eksiklikleri (Avitaminoz)

A VİTAMİNİ (Retinol)

İnce barsaklarda ve karaciğerde betakaroten maddesinin A vitaminine dönüşümü ile oluşan ve karaciğerde depolanan bir alkoldür.

A vitamini eksikliğinde görülen rahatsızlıklar:

� Gece körlüğü

� Deride kuruluk

� Gözlerde kuruluk

� Enfeksiyonlara eğilim

Günlük ihtiyaç: 5000 IU/gün

Kaynaklar: Havuç, domates, yeşil sebzeler, dana ve koyun karaciğeri, balık ve balık yağı.

B1 VİTAMİNİ (Tiamin)

Besinlerle alınarak barsaktan emilen, vücutta pek depolanmayan ve karbonhidrat metabolizmasında etkin rolü olan bir vitamindir. B1 vitamini eksikliğinde beriberi hastalığı meydana gelir.

Hastalığın belirti ve bulguları arasında aşağıdakiler sayılabilir:

� Kas krampları, hissizlik

� İştahsızlık, baldırlarda ağrı

� Sinir bozuklukları

� Ödem, karında ve akciğer zarında sıvı oluşumu

� Çarpıntı, nefes darlığı, boyun damarlarında dolgunluk

� Kalp büyümesi, yüksek debili kalp yetmezliği

Tedavi: Tiamin hidrokloid 20-50mg/gün 2 hafta süreyle ağızdan veya kas içine verilir. İlk 48 saat içinde görülen klinik düzelme tanı koydurucudur.

Ülser

Geniş anlamıyla deri ya da mukoza altı dokuları meydanda bırakan kronik yaralardır. Mide suyundaki, sindirici tesirlerle hazım kanalının çeşitli bölgelerinde husûle gelen müzmin gidişli yaralar. Ülser, genel olarak yara manasına gelmektedir. Derideki yaralara da ülser denebilir. Burada sindirim kanalındaki ülserlerden bahsedilecektir. Bir de yine sindirim kanalında görülebilen ve sadece mukozanın yüzey kısmını ilgilendiren erozyonlar vardır ki, bunlar kısa zamanda ve iz bırakmadan iyileşirler.

Peptik ülserler: Sindirim kanalındaki yerlerine göre mide ülseri veya onikiparmak barsağı ülseri olmak üzere başlıca iki gruba ayrılırlar. Yemekborusu alt ucunda ve Meckel divertikülü denen ince barsak uzantısında da peptik ülser görülebilir. Ağır vücut yanıklarından ve beyin ameliyatlarından sonra görülen had peptik ülserlere de Curling ülseri adı verilir.

Tükenmişlik (Staff Burnout) Sendromu

Bu sendrom, gönüllü sağlık çalışanları arasında ilk olarak görülen yorgunluk, hayal kırıklığı ve işi bırakma ile karakterize bir durumu tanımlamak için ortaya atılmıştır. Bugün bunlara dayanarak tükenmişlik sendromunun sağlık çalışanları arasında büyük bir sorun olduğu bilinmektedir. Bu sendroma ilişkin üç temel etmen tanımlamıştır;

1. Duygusal tükenmişlik,

2. Depersonalizasyon,

3. Bireysel beceride azalma.

Sıkça görülen diğer etmenler şunlardır:

1. Bu fenomen bireysel ya da kurumsal düzeyde oluşabilir.

2. İnsanın iç dünyası ile ilgili duyguları, amaçları, istekleri ve beklentileri etkileyen psikolojik bir deneyimdir.

3. Olumsuz bir deneyimdir ve sorunlar, baskı hissi, huzursuzluk ve işlev bozukluğu görülür.

Tiroid hastalıkları (Hipertiroidi ve Hipotiroidi)

Vücutta yaşamsal bir işlevi üstlenen tiroid bezinin işlevleri kalıtım, radyasyon, iyot eksikliği, yaşlanma gibi faktörlere bağlı olarak bozulabiliyor.

Gırtlağın ön tarafında bulunan tiroid bezi salgıladığı hormonlarla, vücuttaki tüm organların işleyişini ve metabolizmasını etkiliyor. Ancak kalıtım, mikroplar, yaşlanma, ısı değişiklikleri, iyot eksikliği ya da fazlalığı, radyasyon, kullanılan ilaçlar ve kanser gibi faktörler tiroid bezinin çalışmasını bozuyor. Tiroid beziyle ilgili sorunlar Türkiye için ciddi bir sorun. Farklı illerde okul çağında yapılan taramaların sonucuna göre tiroid hastalığının görülme sıklığı yüzde 5 ile yüzde 56 arasında değişiyor. Tüm endokrin hastalıklar gibi tiroid hastalıkları da kadın hastalarda daha sık görülüyor. Yaşa bağlı olarak da tiroid hastalığının sıklığı artıyor..

Belirtiler neler?

Acıbadem Hastanesi endokrinoloji metabolik hastalıklar uzmanı Prof. Dr. Sema Akalın tiroid bezinin çalışmasıyla ilgili sorunlarda hastaların boyun ön kısmında bir şişlik ve nadir olarak ağrı, boğazda baskı hissi, ses kısıklığıyla hekime başvurduğunu söylüyor:

Talasemi minör (Küçük Akdeniz Anemisi)

Bu hastalıkta sorumlu gen ya anne ya da babadan alınır. Hastalık önceki tipe oranla daha hafif belirtilerle ortaya çıkar. Yaşam umudu daha yüksektir. Kansızlık ve dalak büyümesi en tipik belirtilerdir.

Kanda küçük, hemoglobin içeriği düşük. biçimi ve görünüşü değişmiş alyuvarlar bulunur. Bu hastalıkta, Hb A2nin oranı yükselir, HbF ise normalden yüksek değildir. İskelet sistemindeki bozukluk yoktur ya da çoğu zaman dış görünüşü bozmayacak ölçüde hafiftir.

Ergenlik çağında saptanan olgularda hastanın boy ve kilo gelişiminin geri kaldığı görülür. Bedensel ve ruhsal bakımdan yetersiz kalan bu hastalar çok çabuk yorulur.

Ergenlik gecikmesi ya da bozukluklarına bu hastalarda sık rastlanır. Yapıca zayıf ve nam olmalarına karşın çocukluk çağını aşar ve normal yaşamlarını sürdürerek erişkinlik çağına ulaşırlar. Bu hastaların yaşamlarında başlıca sorun bedensel ve ruhsal zayıflıktan çok, tedavisi çok zor olan kansızlıktır.

Kansızlığa bağlı olarak hasta enfeksiyonlara açıktır. Özellikle verem, organizmanın savunma kapasitesinin azalmasına bağlı önemli bir enfeksiyon hastalığı olarak ortaya çıkar.

TALASEMİ MİNİMA

Talasemi major (Cooley anemisi)

Bu hastalık sorumlu genin hem anne, hem de babadan, yani homozigot olarak geçmesiyle oluşur. Akdeniz kansızlığının en ağır belirtiler veren tipidir.

Yapılan incelemelerde anne ve babanın kanında talasemi minör ya da talasemi minimaya özgü hemoglobinler saptanarak hastalığın kalıtsal temeli açıkça ortaya çıkarılır.

Hastalık hemen her zaman çocukluk evresinde görülür. Yaşamın ikinci altı ayında tanı konabilmekle birlikte hastalık ilk iki ya da üç yaş içinde açık belirtiler vermeden yavaş yavaş gelişir. Kendini kötü hissetme durumu, hafif üşütme ve diş çıkarma gibi olaylarla ilgili ya da nedensiz ortaya çıkan hafif ateş yükselmeleri biçiminde belirtiler baş gösterir. Ana ve baba oldukça erken evrede bebeğin gittikçe solduğunu ve deri renginin sanlıkta olduğu gibi sarımtırak bir renk aldığım fark ederler. Bebekte iştahsızlık başlar ve büyüme yavaşlar.

Bu noktada hekim hastayı gözleyerek sarımtırak deri rengine ek olarak tanıya yardımcı başka önemli ve tipik belirtileri saptar. Bu belirtilerden biri dalak büyümesidir. Hastalıklı alyuvarların yıkıma uğradığı yer olan dalak, aşın çalışarak iyice genişler.

Top