ihya.org

İç hastalıkları

Şeker hastalığında ayak sorunları

Eğer şeker hastasıysanız, ayak sorunları yönünden özel risk taşımaktasınız. şeker hastası olmayanlarda nadiren sorun yaratan yaralar, deride su toplanması, nasır ve diğer durumlar, şeker hastalarında hızla ciddi tıbbi sorunların oluşmasına yol açabilir. Sonuçta enfeksiyon ya da kangren gelişebilir ve ağır yakalarda ayak ya da bacağın kesilmesi gerekebilir.

Aşağıda genel hatlarıyla anlatılan muhtemel komplikasyonların belirtileri konusunda uyanık olun ve bunlardan biri ortaya çıkarsa hemen doktorunuza başvurun. Bununla birlikte, insüline bağımlı şeker hastalığının ilk on yılında ayak sorunlarının ortaya çıkma olasılığı düşüktür.

Dolaşım Bozulduğu

Uzun süredir şeker hastası olanlarda sık olarak bacağın küçük kan damarlarında dolaşım sorunları ortaya çıkar. Bu eğilim, 40 yaşın üstündeki şeker hastalarında kangren görülme sıklığının neden normal

nüfustan çok daha fazla olduğunu açıklamaya yardımcı olur.

Dolaşım azalması ayaklarda soğumaya ve mordan koyu kırmızıya kadar değişen bir renk değişikliğine neden olabilir.

Diabetik Nöropati

Şeker Hastalığı

Şeker hastalığı (diabet) nedir?

Diyabet kronik, pankreasın yetersiz veya hiç insülin üretmemesine bağlı, şeker yüksekliğiyle seyreden bir hastalıktır. İnsülin, şekerin enerji olarak kullanılabilmesi için hücreye girmesini sağlamakta gerekli bir hormondur. İnsülin miktarının veya etkinliğinin azalmasına bağlı olarak kan şekeri yükselir.

(Hiperglisemi) Bu durum uzun dönemde birçok doku ve organlarda hasara yol açar. Diyabetin iki önemli ve belirgin tipi vardır:

Tip 1 diyabet
Tip 1 diyabet otoimmün mekanizmalara bağlı olarak insülinin pankreasta hiç üretilmediği ya da çok az üretildiği tiptir. İnsülin vücutta hiç bulunmadığından, diyabet ancak insülin enjeksiyonu veya pompayla tedavi edilebilir. Ayrıca tip 1 diyabete juvenil diyabet de denir. Genellikle çocuk yada genç erişkin çağda ortaya çıkar.

Tip 2 diyabet

Spastik kolon (İrritabıl barsak sendromu)

Spastik kolon , irritabl barsak sendromu nedir?

Spastik kolon, altta yatan bir organik bozukluk olmadan, karın ağrısı ve değişen barsak hareketleri ile giden bir fonksiyonel hastalıktır. bu yüzden bu hastalığın tanısı diğer sebepler dışlanarak konulabilir.

Toplumda oldukça sık görülür, %15-20 leri bulur. Spastik kolonun diğer adları irritabl barsak sendromu, spastik kolit, mükoz kolitdir.

fonksiyonel hastalık kelimesi genelde boşluklu ve kaslı organlar için kullanılır. Bunlar barsaklar,mide, mesane gibi organlardır. Fonksiyonel hastalık denince, bu organların sinirleri ve kaslarında normal çalışmasından sapmalar ile oluşan durum anlaşılır. Bu organları yöneten sinirler hem organın üzerindeki sinirler hemde spinal kord ve beyinden oluşur.

Tanım olarak fonksiyonel barsak hastalıklarında ülser gibi çıplak gözle veya çölyak hastalığı gibi mikroskopla görünen bir lezyon bulunamaz.

Siroz

Siroz; normal karaciğer hücrelerinin yerine skar (nedbe) dokusunun oluştuğu duruma verilen isimdir, ve bu durum karaciğerin tüm fonksiyonlarında azalmaya neden olur. İlerlemiş hastalarda, hasar o kadar ciddidir ki, tek çözüm yolu karaciğer naklidir. Siroz ABD deki en sık ölüm nedenleri arasında sekizincidir ve her yıl 25 bin kişinin ölümüne neden olur. Ve yine binlerce kişinin karaciğerinin normal fonksiyonları yapma kabiliyetinde yavaş yavaş azalmaya neden olur.

Sirozun çok sayıda nedeni vardır. ABD ve Avrupada, en sık nedenler; aşırı alkol tüketimi ve kronik Hepatit-C virüs enfeksiyonudur.

Alkolik siroz, 10 veya daha fazla yıl süresince aşırı alkol tüketimi soucunda meydana gelir. Ancak sosyal içicilerde de (toplumsal olaylarda (toplantı, eğlence gibi) alkol tüketen kişiler) siroz meydana gelme olasılığı vardır. Alkolün karaciğer hücreleirne toksik etkisi vardır. Neden bazı insanların alkolün zararlı etkilerine daha dayanıklı olduğu bilinmemektedir, ancak kadınlar erkeklerden daha az alkol tüketseler de alkolik siroza yakalanmaya daha yatkındırlar.

Servikal adenit (Boyun lenf bezlerinin şişmesi)

Boyundaki derin ve yüzeyel fasyalar arasında yer alan tonsiler, submandibuler, submental, oksipital, yüzeyel ve derin juguler, nukkal, spinal aksesuar ve transvers servikal lenf bezlerinin enfeksiyonudur. Etkenler genellikle viruslar, S. aureus, grup A streptokok, diğer streptokoklar, anaerob bakteriler, Bartonella henseleae, atipik mikobakteriler ve Gram negatif basillerdir. Akut bilateral adenitler daha çok viruslara ve grup A streptokoka, akut tek taraflı adenitler S. aureus, grup A streptokok, anaerob bakteriler ve viruslara, subakut ve kronik adenitler ise atipik mikobakteriler, tüberküloz, toksoplazmozis ve kedi tırmığı hastalığı (Bartonella henseleae)’na bağlıdır. Nadiren M. tuberculosis, mantarlar, T. gondii, F. tularencis, Y. pestis, HIV ve C. diphtheriae da etken olarak karşımıza çıkabilir. Mikroorganizmalar genellikle üst solunum yolu, tonsiller ve dişlerden veya travma yolu ile, nadiren kan yolu ile lenf bezlerine gelir.

Septik artrit

Tanım ve Klinik Bulgular : Septik artrit, eklemin çeşitli mikroorganizmalarla gelişen iltihabi bir hastalığıdır. Sinovya ve sinovyal sıvının süpüratif infeksiyonu şeklinde karşımıza çıkar. İnfeksiyöz artrit, süpüratif artrit, akut piyojenik artrit olarak da adlandırılır.

Bakteri, ekleme üç yoldan girer:

1) Hematojen yol; Vücudun herhangi bir yerinde bir infeksiyon odağı vardır. Bu odaktan hematojen yolla mikroorganizma eklem sinovyasına gelir.

2) Direkt yayılım; Osteomyelit gibi bir komşu infeksiyon odağından bakteriler eklem içine geçerler. Bir yaşın altındaki çocuklarda özellikle bu yol önemlidir.

3) Direkt İnokulasyon; Aspirasyon veya artrotomi sırasında mikroorganizmalar direkt olarak ekleme geçerler. İnfantlarda femoral kan alınması sonucu, kalça septik artriti gelişebilir

Saman Nezlesi (Allerjik Rinit)

Çocukluk döneminde başlayan, tekrar eden (mükerrer) ataklarla giden allerjik bir hastalık. Mevsimlik veya her zaman olmak üzere iki tipi vardır. Çiçek tozları, otlar, çimen ve küfler, mevsimlik; ev tozları ve yün ise parennial saman nezlesine sebep olur. Genellikle hastalar allerjik bünyelidir ve âilelerinde başka allerjik hastalık bulunur.

Hastalarda bol sulu burun akıntısı, hapşırma, burunda kaşıntı, her iki gözde sulanma, kaşıntı ve yanma vardır. Gözler şiş ve kızarık, burun mukozası soluk mâvimsi renktedir. Hastaların burun salgısı ve kanlarında akyuvarların eozinofil grubu artmıştır. Saman nezlesi yapan âmilin (allerjinin) ne olduğu ise deri testleriyle tespit edilir.

Hastalığın etkili tedâvisi yoktur. Hiposensitizasyon (duyarlılık azaltma) bâzan faydalıdır. Allerjen, ilgili mevsimden 2-3 ay önce başlayarak gitgide artan dozda hastaya şırınga edilir. Böylece allerjene karşı bağışıklık kazanmış olur.

Antihistaminler, efedrin ve fenil propanolamin faydalıdır. Sinirli ve gergin hastalara sâkinleştirici (müsekkin) verilir. Bunlarla kontrol edilemeyen vak’alarda belirtiler devâm ettiği sürece kortikosteroitler ağızdan veya teneffüs spreyleri hâlinde kullanılır.

SLE (Sistemik Lupus Eritematosus)

Sistemik Lupus Eritematozus (SLE), sebebi bilinmeyen cilt, eklem, böbrek, kalp zarı, akciğer zarı gibi bir çok doku ve organ iltihabına bağlı çok sayıda bulgularla giden, değişik seyir gösteren ve çeşitli bağışıklık sistemi (immünolojik) anormalliklerle karakterize otoimmun, kronik sistemik bir hastalıktır.

İlk kez 1833’de Fransız dermatologu Biett tarafından hastalık kronik dermatolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanmıştır. Lupus terimi, latincede “wolf = kurt” anlamında olup lezyonun dokuyu tahrip edici özelliğini ifade etmektedir. Hastalığın sistemik olduğu 1872 yılında Kaposi tarafından fark edilmiştir. Hastalığın tanısında önemli bir bulgu olan “Lupus hücre” fenomeni 1948 yılında Hargraves tarafından tanımlandı. Daha sonra, otoantikor olan antinükleer faktörün, indirekt immunofloresan yöntemle 1957’de Frio tarafından gösterilmesi, SLE’nin otoimmun hastalık özelliğine ışık tutmuştur.

ETİYOPATOGENEZ

Reaktif artritler

Tanım ve Klinik Bulgular : Reaktif artrit bir infeksiyonu takiben genellikle 1-4 hafta sonra ortaya çıkan akut, steril eklem inflamasyonudur. Syndenham tarafından İlk kez 1670 de dizanteri sonrası gelişen artrit olarak farkedilmiş. Daha sonra diğer bazı infeksiyöz ajanlarla da benzer eklem inflamasyonunun görülebildiği saptanmıştır.

Kesin olarak reaktif artrit oluş mekanizması bilinmemekle beraber konak savunma mekanizmasının olayın gelişmesinde rol oynadığı muhakkaktır. Yersinia ve Salmonella türleri ile meydana gelen reaktif artritde plazmada bu bakterilerin lipopolisakkarit ve dış membran proteinlerine karşı özellikle Ig A olmak üzere antikorları bulunmaktadır. Reaktif artritli hastalarda sinovyal dokuda da bu bakterilere ait proteinler ve DNA saptanmıştır. Sinovyal T hücreler olayın gelişmesinde önemli rol oynamaktadır.

Raynaud Fenomeni

Raynaud (Reyno) Fenomeni soğukta özellikle ellerde sararma, morarma ve kızarma ile karakterize bir lokal arteriel dolaşım bozukluğudur. Bu bulgular Raynaud için karakteristiktir ve tanı için başka bir tahlile gerek yoktur, fakat Doppler ile de teyid edilebilirse de pratikte pek kullanılmamaktadır.

Bu bulgular tek başına mevcutsa hastalık Raynaud "Fenomeni" adını alır. Başka bir hastalık da eşlik ediyorsa, buna da Raynaud "Sendromu" denir. Sendromda özellikle bağ dokusu hastalıkları (romatizmal hastalıklar) (skleroderma, SLE, ara sendrom, dermatomyozit-polimyozit,romatoid artrit) eşlik eder. En sık (%90) eşlik eden hastalık skleroderma'dır.

Olay sadece fenomen ise korkacak birşey yoktur, tedavisi de yoktur; sadece soğuktan korunmak gerekir. Bu hastaların ılıman iklimde yaşaması gerekmektedir. Sendrom ise (eşlik eden romatizmal hastalığın) mutlaka tedavisinin yapılması gerekir.

Pilor stenozu (Mide çıkışı tıkanması)

Mide çıkışı tıkanması, sindirilen gıdaların mideden ince barsağa geçtiği yerde meydana gelen tıkanmadır. Mide çıkışı tıkanması, yeni doğmuş yaklaşık 150 erkek bebekte 1 ve 750 kız bebekte 1 gibi oranla etkili olur. Bu şekilde doğan bebeklerden takriben %15 inin ailesinde kusurlu geçmiş olmasına karşın, asıl neden bilinmemektedir.

Bebeğiniz mide tıkanması ile doğmuş ise, semptomlar genellikle bebek 2 ve 3 haftalık olduğu zaman başlar, ilk semptomlar, yenen gıdaların çıkarılması ve her ne kadar gerçek kusma kadar güçlü değilse de, kusma gibi ortaya çıkar. Nadiren, kusma ile birlikte kan da gelir. Kusma tipik olarak beslenme esnasında ya da beslenmeden kısa birsüre sonra meydana gelir; fakat saatlerce sonra da ortaya çıkabilir. Kustuktan sonra bebek tekrar kendini aç hisseder ve beslenmek ister.

Mide çıkışı tıkanması olan bebek, barsaklarına çok az yiyecek geçtiği için, çok az dışkılar. Bir süre sonra bebek kilo ve su kaybetmeye başlar. Bebeğin gözleri içine çöker ve yanakları kırışır. Bu görünümü ile bebek yaşlı bir insan gibi görünür. Mide çıkışı tıkanması olan bebek, rahatsız görünebilir fakat büyük bir acı çekiyor gibi görünmez.

Peptik ülser (Mide ve duodenum ülseri)

Peptik ülser nedir?

Peptik ülser sindirim siteminde (gastrointestinal sistem - GIS) özofagus (yemek borusu), duodenum (oniki parmak bağırsağı) yada midenin yüzeyel tabakasındaki delinmedir. Peptik ülser eğer midede ise gastrik ülser, duodenumda ise duodenal ülser ve özofagusta ise özofagial ülser adını alır. Gastrik bezler tarafından üretilen asit salgısının; Gastrik mukozada yani mide yüzeyinde oluşturduğu erozyon (aşındırma) mide ülserinin sebeplerinden birisidir.

Peptik ülserin niye oluşur?

uzun yıllardır peptik ülser hastalığına neden olan temel faktörün asit salgısındaki artış yani mide asitinin fazla olması olduğu düşünülürdü. Dolayısıyla mevcut tedavi yöntemleri midedeki asit sekresyonunun azaltılması yahut varolan asitin nötralize edilmesine dayanmaktaydı. Ancak yapılan bilimsekl çalışmalar göstermiştir ki; asit salgısı ülser patogenezinde yani ülserin nedenleri arasında halen ciddi bir önem taşımakla birlikte helikobakter pilori (helicobacter pylori) ismindeki bir bakteride ülserin nedenleri arasında bulunmaktadır. Ülser oluşumundaki bir başka temel faktör ise sıklıkla non-steroid anti inflamatuar ilaçlar olarak gruplandırılan (NSAII) aspirin gibi anti enflamatuar ilaçlardır. Sigarada ülsere neden olan ve ülserin tedavisini engelleyen faktörlerden birisidir.

Paraziter hastalıklar (Barsak Parazitleri)

Parazitlerin barsaklarda oluşturduğu hastalıklar

Tanım ve Klinik Bulgular :Helmint yumurtalarının yutulması ya da larvalarının cildi delerek organizmaya girmesi sonucunda ortaya çıkan paraziter infeksiyonlardır.

1. Plathelmintler (Yassı Solucanlar):
a) Sestodlar: Taenia'lar, Hymenolepis, Echinococcus.
b) Trematodlar: Fasciola, Schistosoma.

2. Nemathelmintler (Yuvarlak Solucan): Ascaris, Enterobius, Ancylostoma

Taenia : T.saginata, erişkin formu insanda bulunan, baş (skoleks) ile jejunuma tutunarak halkaları (proglottid) ile 10 m. uzunluğa kadar erişen ve insanların sindirdikleri besinlerle beslenen şeritsi bir parazittir. İnsan dışkısı ile dış ortama atılan yumurtaları ara konakçı olan sığırları bulaştırır ve sığırda larva infeksiyonlarına yol açar. İyi pişirilmemiş sığır etlerindeki larvaların yutulması ile insanna bulaşır. Temel yakınma dışkıda parazit halkalarının görülmesi ve daha nadir olarak da açlık karın ağrısıdır. Yumurtaları insanlar için bulaştırıcı değildir. Benzer bir parazit olan Taenia solium’un ise ara konakçısı domuzdur ve yumurtaları insanlar için bulaştırıcıdır.

Pankreas Kanseri

Pankreastan köken alan tümörlerdir.

Nedenleri, Görülme sıklığı

Eşlik eden durumlara rağmen etyoloji bilinmemektedir.

Eşlik eden durumlar : ırk , diabetes mellitus ( şeker hastalığı ) , tütün , çevresel ve mesleki faktörler ve gıdasal lipidler

İlginç olan , tütün kullanımının etkisi ile ilgili bulgular düzenlendiğinde pankreatit , alkol ve kahve arasında birliktelik görülmemiştir.

Etyopatogenez :

Risk faktörleri :

Çok muhtemel : ırk, diabetes mellitus, tütün

Muhtemel : çevresel / mesleki durumlar , gıdasal lipid

Pankreas kanseri erkeklerde kadınlardan daha sık görülmektedir.

Ortalama yaş erkeklerde 63 , kadınlarda ise 67 dir.

İnsidans/ prevalans : Her yıl yaklaşık 28.000 yeni olguya tanı konulmaktadır. Etnik gruplar arasında değişimler vardır. Siyah ırk ve havaililerde sıktır.

Korunma

Tütün kullanımı engellenir ( sigara bırakılmalıdır ).

Belirtiler

Kilo kaybı ( %90 ), ağrı, iştahsızlık, kaşıntı, diabetes mellitus, malnütrisyon, karaciğer büyümesi, palpabl ( ele gelen ) safra kesesi, karında hassasiyet, kitle, assit ( karın boşluğunda sıvı birikmesi )

Tanı

Osteomyelit (Kemik ve kemik iliği iltihabı)

Tanım ve Klinik Bulgular : Kemik ve kemik iliğinin çeşitli mikroorganizmalarla meydana gelen bir enfeksiyonu olan osteomiyelit gelişen antibiyotikler ve tedavi yöntemlerine rağmen kronikleşme ve rekürrens eğilimi ile önemini koruyan bir hastalıktır.

Osteomiyelit süresine göre akut; subakut, kronik olarak adlandırılabilir.Hematojen yolla bir bakteriyemi sonrasında sekonder olarak gelişebildiği gibi yakındaki yumuşak dokudan infeksiyonun yayılması ile de meydana gelebilir. Örneğin diyabette olduğu gibi mikroorganizma ayaktaki bir ülserden kemiğe yayılabilir. Açık kırık veya operasyon sonrası gelişen osteomiyelitlerde olduğu gibi mikroorganizma direkt olarak da kemiğe geçebilir..

Hematojen osteomiyelitte ateş, halsizlik, huzursuzluk, letarji, iştahsızlık, gibi sistemik infeksiyon bulguları ve infeksiyon yerinde hassasiyet, ağrı ve inflamasyonun lokal bulguları saptanabilir.Kas spazmı olabilir.Yalancı paralizi olabilir. Lokal olarak ödem ekstremite hareketlerinde azalma, komşu eklem tutulumu vardır. Daha büyük çocuklar ve erişkinlerde daha sık olmak üzere hastalık daha uzun süreli ( 1-3 ay) ve belirtisiz ağrı ile kronik bir seyirle, hafif ateşle ortaya çıkabilir.

Top